Türkiye’nin sınır bölgelerinin dışında teröristlerin varlığını ortadan kaldırmak için yaptığı mücadele sürerken, PKK terör örgütünün İran’a doğru kaçma girişimi de dikkatlerden kaçmıyor. Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında bölgeye yönelik başlattığı geniş operasyonlarda terör örgütü PKK’nin İran’a geçmeyi öteden beri sürdürdüğünü kaydeden emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, “Türkiye’nin operasyonlarına dikkat edildiğinde zaten İran’a geçişleri engellemek amacıyla önlemlerin alındığı da dikkatlerden kaçmayacaktır. Terörle mücadele kapsamında teröristlerin Kuzey Irak’ta konuşlandıkları bölgelere yönelik operasyonlar genişlediğinde teröristlerin kaçtıkları ülkelerden biri İran oluyor öteden beri. Bu nedenle Pençe Kilit terörle mücadele operasyonlarının temel hedeflerinden biri de İran’a kaçışları engelleyerek terör örgütünü ortadan kaldırmak. Türkiye geniş bir operasyon daha yaptığında bunu engelleyecektir” dedi.
Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında yürüttüğü operasyonların temel amacının bölgede terör örgütü PKK’yı tamamen etkisiz hale getirmek olduğunu kaydeden Karakuş, şunları söyledi:
“Bu amaçla başlatılan Pençe-Kilit operasyonlarının amacı Türkiye’nin sınırındaki terör odaklarını tamamen ortadan kaldırmak ve terör örgütünün bu bölgelerde tehdit unsuru olarak varlığını tamamen bitirmek. Bu açıdan baktığımızda Pençe-Kilit operasyonlarının bir amacı da teröristlerin İran’da varlıklarını sürdürmek amacıyla, bu bölgeye geçişlerini engellemek. Türkiye Kuzey Irak’taki terör operasyonlarını sürdürürken ve bölgedeki terör odaklarını imha ederken bunu da göz önünde bulunduruyor. 1994 yılında Zeli operasyonunda da bu amaç ile hedefler imha edildi. Burası Irak sınırından başlayarak 300 kilometreye varan derinlikte bir vadi. Dolayasıyla İran’a geçişler olabiliyor. O dönemde bu geçişler bitirildi. Burada da benzer bir amaç güdülüyor. Öte yandan bölgesel konjonktürün gelişimine göre İran ve Suriye terör örgütü PKK ve uzantılarını kendi içinde barındırabiliyor. PJAK dediğimiz terör örgütünün İran uzantısı, bu ülkeye zarar vermiyor. İran zaman zaman terör örgütüne örtülü destek verdi. Bu nedenle terör örgütünün İran ile bağlantısını tamamen ortadan kaldırıp, Türkiye’nin sınırlarında yaşama şansını ortadan kaldırmak amacıyla operasyonlar düzenleniyor. Irak’ın kuzeyinde olası bir operasyon ile de bu amaç gerçekleştirilir. Türkiye’nin yapacağı operasyon ile İran’a geçişleri ve bu ülkedeki terör odaklarının yaşamasını engelleyecek bir adım atılmış olacaktır.”
Terör örgütüne pilotaj eğitimi verilmesinin de eski dönemlere kadar uzandığını kaydeden Karakuş, “Bu eğitimi verdiklerini eskiden bu yana biliyoruz. Bu konularda Türkiye uyarılarını bir çok defa yaptı. 1993- 1995 döneminde Kuzey Irak’ta uçan helikopterler ile ilgili olarak İngiltere ve ABD’ye gerekli ikazlar yapıldı. Bu kapsamda helikopterlerin ortadan kaldırılması için F-16 uçaklarının hazır tutulduğu bildirildi. Daha sonra bu helikopterlerin iki ülkeye değil, Almanya desteğiyle ya da Almanya’nın bölgedeki varlığına dayalı olarak uçtuğu durumu ortaya çıktı. Bu deneyimlerden sonra teröristlere yönelik pilotaj eğitiminin verildiği de anlaşılmış oldu. Bu destek genel olarak helikopter pilotluğu kapsamında oluyor. Son dönemde yaşanan gelişmeler terör örgütünün uzantılarına pilotaj eğitim verildiğini de ortaya koyunca Türkiye gerekli uyarıyı yaptı. Ancak bugün Süleymaniye’de yine terör örgütü elemanlarına helikopter pilotaj eğitimi verildiğini biliyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin savunma sanayi konusunda son dönemde önemli adımlar attığını da belirten Karakuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son dönemde Havasoj teknolojisine yönelik olarak çalışmalar iyi noktaya geldi. Türkiye artık kendi elektronik harp teknolojisi ile elektronik harp uçaklarını da uçurabiliyor. Bu çalışmalar 1993 yılında başladı. Bu tarihte elektronik harp yani havasoj çalışmaları belirli bir noktaya geldi ve 1996 yılında ilk havasoj uçağımız başarı ile uçuruldu. Bu tarihten sonra sürekli olarak gelişen teknolojinin varlığı elbette uçaklarımızın da gelişmesini beraberinde getirdi. Bugün artık gelişmiş elektronik harp teknolojisine uygun şekilde kendi uçaklarımızı uçurabiliyoruz.”
ABD ile F-35 uçakları konusunda görüşmelerin sürdüğünü ve bu görüşmelerden olumlu sonuçlar çıkmasının yüksek ihtimal olduğunu belirten Karakuş, “Bu kapsamda Türkiye elinden gelen çabayı gösteriyor. Türkiye kendi uçağı KAAN’dan kendisine 300, diğer ülkelere de 700 uçak üretene kadar belli bir noktada bu seyri sürdürecek. Ancak, Türkiye’nin kendi uçağını üretmeye başlamasıyla birlikte ve Eurofighter uçaklarını alma kararının ardından ABD’de de bir telaş başladı. Bunun temel nedeni Türkiye’nin kendi uçağını tam anlamıyla kullanmaya başladığı andan itibaren F-35 projesinin sekteye uğrama ihtimali. Diğer alıcı ülkeler F-35 uçakları olmadan oluyor kanısına kapılabilir. Türkiye’de oldu F-35 uçaklarına gerek kalmadı yönünde bir izlenimine kapılırsa diğer tedarikçi o zaman proje önemli ölçüde sıkışır. ABD bunu görünce F-35 uçakları projesine Türkiye’yi dahil etme yönündeki çalışmalarına hız veriyor. Bu proje 2044 yılına kadar devam edecek ve 2050 yılında son uçaklar teslim edilecek. Elbette içinden geçtiğimiz süreçte üretilen uçakların teknolojik yapısı ile o tarihlerde verilecek uçakların teknolojik yapısı bir olmayacak. Bu proje gelişen teknolojiye uygun olarak üretime devam ediyor. Bu tarihe kadar aynı şekilde KAAN uçakları da gelişeceği için ABD’nin Türkiye’yi projeye dahil etme çabaları hızlandı. Bunun yanında Eurofighter uçaklarının alımı da yine bu proje açısından olumlu bir imajı ortadan kaldırabilir. Bu nedenlerle Türkiye bu projeye önümüzdeki günlerde dahil olur kanaatindeyim” ifadelerini kullandı.
İsrail’in Refah bölgesine yönelik operasyonda ısrarcı olduğunun son dönemde yaşanan gelişmelerden bir kez daha anlaşıldığını anlatan Karakuş, “İsrail bu konudaki ısrarını sürdürüyor. Refah bölgesine yönelik operasyonu yapmak konusunda ABD’yi de ikna edecektir. Son dönemde Gazze bölgesinde yaşananlar olmak üzere bölgesel gelişmelere baktığımızda ABD’nin İsrail’e dur diyecek konumda bir ülke olmadığını artık anlamış bulunuyoruz. Bu noktada İsrail Refah bölgesine yönelik operasyonu gerçekleştirerek, bölgede istediklerini alma yönünde bir adım daha atmış olacaktır. ABD kamuoyunda yaşananların insani buyotuna dikkat çekerek İsrail’in izlediği politikanın yanlış olduğunu dile getirenler olsa da bu yöndeki çağrılar ABD’nin bölgeye yönelik politikalarında bir değişikliğe sebep olmuyor. Bu nedenle İsrail istediğini yapabilecek pozisyonda. Önümüzdeki günlerdeki gelişmeler bu konuda sürecin daha netleşmesini sağlar” diye konuştu.
ABD’nin Kazakistan’dan son dönemde eski SSCB uçaklarını almasının temel nedeninin Ukrayna’da devam eden çatışmalar olduğunu belirten Karakuş, “ ABD Kazakistan’dan MIG-21, Su-24 uçaklarını alıyor. Bu uçaklar eski SSCB teknolojisi ile üretilmiş olmasına rağmen modernize edilemez diye bir kural yok. Bu nedenle bu uçakları modernize edip Ukrayna ile Rusya arasında devam eden çatışmalarda Ukrayna’nın hava gücünü arttırmak amacıyla Ukrayna’ya teslim edecektir. ABD bunu daha önce SSCB bloğunda yer almış ülkelerden aldığı uçaklarla da yaptı. Aldığı bu uçakları modernize ederek kendi çıkarları doğrultusunda belirlediği ülkelere gönderdi. Burada da yine benzer bir durumla karşı karşıyayız. Modernize edilemez diye bir durum olmaz, İsrail ve ABD modernizasyon süreçlerini yapıyor. Daha önce görüldü bunu yaptıkları, şimdi de yaparlar ve Ukrayna’ya teslim edilir. Nasıl sonuç vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz” dedi.