“Yaşam hakkını savunmayan yasa değişikliği kabul edilemez”

Sahipsiz hayvanlara yönelik hazırlanan metine ilişkin Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) ve Veteriner Hekim Odaları olarak değerlendirmelerinin devam ettiğini ifade eden Arslan açıklamada şu ifadelere yer verdi: 
“İlk değerlendirmelerimize göre;  yapılacak uygulamalarda hiçbir sınır getirilmediği ve yorum farkına bağlı olarak suistimal edilebileceği, belediyelere 2028 yılına kadar hayvan bakımevi kurma zorunluluğu getirirken bu süreçte toplanan hayvanların ne olacağına ilişkin açık noktalar bulunduğu, “kuduz şüphesi”, “saldırgan hayvan” gibi geniş anlam taşıyan ifadelerin bilime ve kanun yapma tekniğine de aykırı olduğu, bu haliyle kanunlaşırsa sorunun çözümüne hiçbir katkı sağlamayacağı gibi ekosistemin zarar göreceği, yeni toplum sağlığı sorunlarına neden olacağı, toplum vicdanında onarılamayacak zararlar oluşturacağı, hayvanların sokaklarda olmaması gerektiğini savunan vatandaşlarımızın bile bu yöntemle ilgili memnun olmayacağı sonuçlar doğuracağı düşüncesindeyiz.  Diğer taraftan meslek adımızın (Veteriner Hekim) bile birçok defa hatalı (Veteriner) yazılmasının taslağın oldukça özensiz hazırlandığını bize düşündürmektedir.”
TBMM’ye sunulan yasa taslağının yanında olmayacaklarına dikkat çeken Arslan sözlerini şöyle sonlandırdı: “Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) olarak bu haliyle bu taslağın yanında olmayacağımızı, yaşatmanın temel alındığı çözümlerin hala mümkün olduğunu, bu konuda inisiyatif almaya hazır olduğumuzu ve Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini görüşmek üzere Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nun toplantısında yer alacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.”
ORHAN: HAYVANLARI KORUMAK NEREDEYSE IMKANSIZ HALE GELECEK
İstanbul Veteriner Hekim Odası Başkanı Erdinç Orhan da Sokak Hayvanları Yasası’na ilişkin açıklamalarda bulundu. Orhan, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda 17 maddelik değişiklik öngören yasa tasarının kabul edilmesi durumunda, hayvanları korumak ve hayvan refahından bahsetmenin neredeyse imkansız hale geleceğine dikkat çekti. 
Orhan açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“20 yıl önce çıkarılan 5199 sayılı kanunun uygulanmasında başarısız olunmuş, belirlenen kısıtlı mali kaynak kullanılmamış ve artan popülasyonun kontrol altına alınmasına yönelik dikkate değer bir çaba ortaya konulmamıştır. Ülkemizde bulunan toplam 1003 İl ve İlçe belediyesinden yaklaşık 1/3’ünde Hayvan Bakımevi mevcut ve bunların çoğu; kapasite, teknik altyapı, personel ve diğer imkanlar açısından asgari standartların çok altındadır. Sahipsiz hayvan sayısını yaklaşık olarak belirlemek için bile, herhangi bir çalışma yapılmamıştır.
Konunun tek uzmanı olan mesleğimizin temsilcileri tarafından sunulan raporlar ve çözüm önerileri dikkate alınmadığı için, popülasyon artarak bugüne kadar gelinmiştir. Sahipli ev hayvanlarının kayıt işlemleri yarım kalmış, kısırlaştırılmaları, üretimi ve satışı denetim altına alınamamış, kaçak hayvan girişleri de engellenememiştir. Ev hayvanı sahiplenmeye kural konulmamış ve sokağa terkler için caydırıcı cezalar getirilmemiştir. Özellikle kırsal alanlarda kontrolsüz ve hızlı çoğalan sahipsiz hayvanların yerleşim merkezlerine geçişi, artan şikayetlerin kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca kırsal bölge ve açık alanlar yabani hayatla temasın yoğun olduğu yerlerdir. Bütün dünyada yaban hayatında kuduz ile mücadele, havadan gıda içinde oral aşı atılması şeklinde yapılıyor. Çünkü benzer şekilde kuduz riskini ortadan kaldırmak için aşılamak yerine zehir atalım öldürelim, şeklinde bir yöntemin bilimde yeri yoktur. 
Yerel yönetimlere; sorunun bilimsel yollarla çözümünde verilen yükümlülükler için değil de, hayvanların itlafı tasarısı için ağırlaştırılan cezaların getiriliyor olması kabul edilemez. Sürekli fikir değiştirilmesi ve sahipsiz hayvanların 30 gün bakımevinde tutulması uygulamasından bile vazgeçilmiş olunması, “saldırganlık” ve “hastalık” gibi ucu açık gerekçeleri inandırıcılıktan yoksun bırakıyor.
Belirsizlikler üzerine kurulu, kendi içinde büyük çelişkiler taşıyan, hayvan sağlığı ve refahı kelimelerinin yerini ötanazinin aldığı yasa tasarısı geri çekilmelidir. Sorunun tek bilimsel muhatabı mesleki kurumlarımızla birlikte yeni bir tasarı hazırlanmalıdır. Mevcut imkanların iyi kullanılmasıyla yıllık bir milyon, ilave merkezler ve yapılacak desteklerle kapasite arttırımına gidilmesi sonucunda iki milyon, ülke çapında düzenlenecek ve toplumun desteğini alacak bir seferberlikle 2.5-3 milyon kısırlaştırma rakamına ulaşılabilir. Böylelikle popülasyon kontrolünde büyük bir adım atılarak sorunun doğal seyrinde yönetilmesine imkan sağlanmış olur. Toplum yaşamında risk oluşturan hayvanların bakım evlerine alınması, agresyon seviyesi kendine ve çevresine zarar verecek düzeyde yüksek ve ağır hasta olanların uyutulmasına veteriner hekimler tarafından karar verilmelidir. 
Bu koşullarda getirilmeye çalışılan tasarının yasalaşması büyük sorunlara neden olacaktır. Geleneksel sosyo-kültürel yapı, inanç değerleri ve toplu itlafın çoktan terkedildiği bir çağda yüz binlerce hayvanın öldürülmesinin yaratacağı toplumsal tepki karşısında, hiçbir kişi veya kurumun durma şansı kalmayacaktır. Kutuplaşma artacak, toplumsal barış yara alacak ve kamu idaresine olan güven zayıflayacaktır. Toplum vicdanında kanayan yaranın izleri on yıllarca silinemeyecek ve uluslararası camiada ülke imajımız büyük zarar görecektir.”