Ankara’nın semt ve sokak trafiği hayırlı olsun

Her ne kadar buralarda gündemime girmesini istemesem de Ankara’da ulaşım keşmekeşi ve bu gidişat beni dönüp yine bu konuyu yazmaya zorluyor. 
Güne yağışla başlayan Ankara’da, sabah karanlığında (çağlar boyu Akdeniz hinterlandının önemli bir parçası olan bu coğrafya için nasıl bir oksimorondur sabah ve karanlık sözcüklerinin bir aradalığı, muhatapları düşünür belki), işe gitmeye çalışırken Keklikpınarı dolaylarından Cevizlidere Caddesi’ne, oradan 1071 Malazgirt Bulvarı’na hatta ve hatta çevredeki ara sokaklara kadar sicim gibi dizili araçları, otomobilleri görüp üstüne bir de agresif korna seslerine maruz kalınca insan henüz afyonu patlamadan, hayattaki bütün gerçekleri değişebiliyor saniyeler içinde. Bana da tam anlamıyla öyle oldu işte.
Güya Ankara ulaşımına rahatlık, kolaylık getirecek 1071 Malazgirt Bulvarı açıldığından beri bütün Dikmen-Balgat trafiği özellikle sabahları kilit durumda. Ankara’nın kalabalıklaşması, okulların açık olması olaya Fransız kalan (!) birileri hariç hepimizin malumu; ancak kent yaşamının ev-iş- okul üçgeninde Eskişehir yönüne doğru genişlemesi, Malazgirt Bulvarı ve bulvarı kesen cadde ve otoyollardaki trafik lambalarının ayarsızlığı muntazaman sabahları ortalığı birbirine katıyor; özellikle yağışlı, hava koşullarının olumsuz seyrettiği günlerde…
Önceki yazılarımdan birinde konuya yer vermiştim. Yeniden vurgulamamam gerekir ki; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ivedilikle bu meseleyi gündeminin ön sırasına alıp her tür toplu taşımaya büyük yatırım yapması gerekiyor. Bu sorunun en büyük kaynağı aslında Başkentlilerin son 4-5 yıldır toplu taşıma kullanımından uzaklaşması. Herkes, toplu taşıma çilesi çekmek yerine, en yakın yerlere bile kendi aracıyla gitme eğiliminde artık. Bu yüzden belediyenin toplu taşıma hizmeti veren araç ve sefer sayısını arttırıp rasyonel bir şekilde düzenlemesi, Başkentlileri yeniden toplu taşıma kullanımına yöneltmek, özendirmek adına atacağı en önemli adım olacaktır şüphesiz. 
Ankara’nın merkezden uzak, yeni genişlemeye ve gelişmeye başlayan ilçe ve semtleri dışında pek asfalt ve yol sorunu olduğunu düşünmüyorum. Geçtiğimiz ay o kadar tatil, hafta sonu geçmişken durup durup hafta içi ve sabah saatlerinde üstelik hiç gereği yokken Çetinemeç Bulvarı’nı asfaltlamaya başlamanız inanılır gibi değildi. Bu son kullanma tarihi geçmiş alışkanlığınızı lütfen terk ediniz sayın sorumlular. Ankara’nın göbeğinde estikçe orayı burayı asfaltlamak bir hizmet değildir. 90’larda değiliz.
Ayrıca, ismiyle müsemma toplu taşıma olayı bir kentte belli, görece “varsıl” kesimlerin baz alınmasıyla da düzenlenmez; her an, herkese ve her kesime ulaşmayı hedeflemelidir. “Nasıl olsa herkesin arabası var, baksana şu trafiğe”, “Burada kimse otobüs, minibüs kullanmaz”,  “Akşam 9 oldu mu Ankara’da hayat biter” gibi laklak düşünceleri, meselenin pratiğine karşılık gelmez. Bir metropolde sistemli ulaşılabilir bir ulaşım bütün kentlilerin en temel hakkıdır. 
Son 5 yıldır Ankara’nın geldiği, getirildiği yerden gerçekten ikrah ettim. Somut bir sorunu şikayet edecek mecra olmadığı gibi, burnundan kıl aldırmamak da moda oldu. Sebep olduğunuz bir yanlışın, hatanın yahut ihmalin sorumluluğunu almamalarınızdan geçtim, başkasından miras yanlışları, eksiklikleri düzeltmeye, doğrusunu yapmaya bile tenezzül etmemek nasıl bir yönetim, idare anlayışıdır? 
Sözlerim başta Ankara olmak üzere bütün yerel yönetimlerden içeri. Hiç çekinmeyin lütfen, üstünüze alınınız.