SERENAY SARIKAYA VAKASI

Yanı başımızda bir türlü hayata geçmeyen Gazze ateşkesi gibi dertlere bakıldığında sabun köpüğü gibi gelen bu konu aslında sosyal hayat açısından öyle değil. Serenay Sarıkaya bir derginin kapak söylemiyle “Bir Modern Zaman Tanrıçası”. Güzelliği, eğitimi, sempatikliği, çalışkanlığı ile genç kuşağın beğenisini topluyor. Binlerce genç kız onu örnek alıyor. Şu an hakkında yazılan çizilenler acaba gerçek mi?
Son bir haftadaki tekelleşme iddialarını iki ana maddede toplayabiliriz. İlk iddiada menajer Ayşe Barım’ın sektörde tekelleşme yarattığını söylüyorlar. Yani bir yapımda kendi müşterisi olan oyunculardan birisine rol verilirse diğer rollere tekel uyguluyormuş. Mesela bir film/dizi için Serenay Sarıkaya istenirse diğer rollerin yine kendi ajansına bağlı oyunculara verilmesini şart koşuyormuş.
İkinci olarak diyorlar ki Mert Demir aslında bir iş insanının sevgilisiymiş. Ayşe Barım, Serenay Sarıkaya’nın birkaç ay Mert Demir’le sevgili gibi görünmesini organize etmek için iş insanından beş milyon dolar almış. 
İkinci iddiadan başlarsak, kimseyi kategorize etme hakkına sahip değiliz ama Mert Demir ile Serenay Sarıkaya yan yana bir tuhaf duruyorlardı. Serenay’ın diğer ilişkilerinde hissettiğimiz gerçekliği bu ilişkide bir türlü hissetmedik.
Serenay Sarıkaya ve Mert Demir’in birbirlerinde ne bulduklarını anlamak pek kolay değil. Ama Tanrıça Serenay’ın para karşılığı bir erkekle olmayan bir ilişkiyi yaşıyormuş gibi görünmeyi kabul etmesi de akla pek yakın gelmiyor, çünkü kadın zaten dünyanın parasını kazanıyor, bu iddiadan gelecek paraya ihtiyacı yok.
Diğer iddia olan oyunculuk dünyasında tekelleşme konusunda pek çok ünlü konuştu, çoğu son haftadaki iddiaların gerçeğin ta kendisi olduğunu söyledi. Dünyanın en iyi oyuncuları olsalar bile bazı ilişkileri kuramadılarsa büyük yapımlarda rol almalarının imkânsız olduğunu anlattılar. 
Biz eski kuşak ise beyaz perdede farklı kuralların olduğu yıllarda büyüdük. Ünlü yönetmenlerin hepsinin karısı veya uzun süreli sevgilisi, o yönetmenin bütün filmlerinde başrol kadın oyuncusu olurdu mesela. Memduh Ün’ün bütün filmlerinde Fatma Girik baş rolü oynardı. Türker İnanoğlu’nun eski filmlerinde eski karısı Filiz Akın, sonraki filmlerinde yeni karısı Gülşen Bubikoğlu oynardı. Yurtdışında da bildiğimiz kadarıyla durum farklı değildi. Carlo Ponti ne zaman film yapsa başrolünde Sofia Loren olurdu. Yani biz tekelleşmeye o kadar alışmıştık ki geçen hafta savcılığın soruşturma açmasını, film sektöründe çoktan kaybolduğuna alıştığımız adalet duygusunun yoksunluğu altında şaşırarak ama hayranlık ta duyarak izledik. 
Fakat doğru olan nedir? Tabi ki tekelleşme değildir. Bir filmde Ayşe Barım’ın menajerliğini yaptığı bir oyuncu başrolü oynuyorsa diğer bütün oyuncuların da aynı ajanstan seçilmelerinde dayatılması büyük bir haksızlıktır. Tıpkı Ulu Tanrı’nın o nefis yüzü Serenay’a verip, bizleri gitsek hiçbir ajansın bakmayacağı yüzlerle yaratmış olması gibi mi? Hayır, bu durumun Serenay’ın bizden daha güzel doğmasıyla bir benzerliği yok. İnsan güzelliğinde kararı doğa verir, tekelleşmede ise insanın kendi adaletsizliği kendi hükümranlığını kurmak ister ki bu durum yasa tarafından önlenebilir ve değiştirilebilir bir adaletsizliktir. Doğanın adaletsizliklerinin aksine insan eliyle yaratılmış her adaletsizlik engellenebilir ve yerine adil uygulamalar konulabilir. 
Tanrıça Serenay savcıya verdiği ifadeden biraz bozulmuş halde çıktı. Bir kadına para karşılığı mı bir erkekle birlikte olduğunun sorulması kadar, para karşılığı mı olmayan bir ilişkiyi varmış gibi gösterdiğinin sorulması da onur kırıcıdır. Gerçeğin ne olduğunu muhtemelen yine bilemeyeceğiz. Ama ne Serenay Mert Demir’in yanına yakıştı, ne de Mert Demir Serenay’ın yanına.