Bir foto muhabiri olmak, her an tetikte olmak demektir. Telefonunun her an çalabileceğini bilmek, son dakika bildirimleriyle bir haberin peşine düşmek demektir.
Bir foto muhabiri için mesleği hem bir tutku hem de bir saplantıdır. Tutkusu ve heyecanı, bilinmeyene doğru koşarken atılan her adımda, bir anı yakalamanın verdiği tatminde saklıdır. Engel tanımazlığı; sınırları, yasakları, tehlikeleri ve yorgunluğu görmezden gelmesinde yatar. Foto muhabiri, bir avcı gibi fırsat kollar, bir gölge gibi olayları takip eder, bir tarihçi gibi gerçeği belgeleme sorumluluğu taşır. Gecesi gündüzü yoktur, açlığı, uykusuzluğu önemsemez. Çünkü o an geldiğinde, deklanşöre basıp dünyaya iz bırakabilecek ya da belki de değiştirebilecek bir kareyi yakalayabilir. İşte onu hayatta tutan şey de tam olarak budur: Bir görüntünün, bir hayatın, bir gerçeğin unutulmaz olmasını sağlamak. Saplantısı ise henüz yapamadıklarını kovalama, onları da yapma isteğidir.
O fotoğraf karesi… Artık ülkemizde bu çok geçerli olmasa da belki manşetlere çıkacak, sosyal medyada çok fazla etkileşim alacak, yüzlerce, binlerce kişi paylaşacak ya da belki de kimse fark etmeyecek, Instagram’ında paylaştığınla kalacaksın. Ama o kare için saatlerce aynı noktada beklemek, günlerce uyumamak, kimi zaman aç kalmak, karda, yağmurda, sıcakta, çatışmada, enkazda, meydanda olmak gerekir. Bazen bir sahnenin içinde, bazen onun tam kıyısında… Ama hep o an, orada, tanık olarak.
Benim için bu meslek, benim cennetim. Dünyayı görme, gerçeği belgeleme, tarihe iz bırakma tutkumun somutlaşmış hali. Bir anın içinde kaybolup o anı ölümsüz kılmak, insanların gözlerini açmak, onları düşündürmek… İşte benim cennetim bu. O anı yakaladığımda, deklanşöre bastığımda içimdeki tarifsiz tatmin hissi… Sanki varoluşumun sebebiyle örtüşüyor. O fotoğrafları çekerken yaşadığım sıkıntılardan haz almak… Akıllı insan işi değil sanki.
Bu işin doğrudan etkilediği insanlar da var hayatımızda. Evimden çıkarken geride bıraktığım eşim ve çocuğum, sevdiklerim… Onların her an elleri yüreklerinde yaşadığı kaygı. Her aramamda, “Acaba kötü bir haber mi gelecek?” diye içlerini saran korku. Düğünlerde, doğum günlerinde, hastalıkta ya da sıradan bir akşam yemeğinde bile eksik olan ben. Ailenin ihtiyaçları için cebinde beş kuruş olmayan yine ben. Aklım bir karede, gözüm haberlerde, ruhum sokakta.
Çocuğumun bana, “Ne zaman geri döneceksin?” sorusu, içimi paramparça eden bir bıçak darbesi gibi… Eşim, her vedamızda belli etmemeye çalışsa da gözlerindeki tedirginliği saklayamıyor. Onlar için bu durum, her gidişim belirsizlik, her dönüşümse geçici bir huzur.
Onlar için ben bir var bir yok baba, bir var bir yok eşim. Bense, eksik hissetmeden tamamlanamayan bir ruh… Foto muhabirliği, varoluşumun ayrılmaz bir parçası gibi ama aynı zamanda sevdiklerim için bir kaygı. Sürekli hareket halinde olmasam da aklım sürekli yollarda, sürekli bir sonraki hikayeyi, bir sonraki fotoğrafı arıyorum. Evde varken de yokum. Onlar içinse foto muhabirliği; beklemek, endişelenmek, her istediklerini alamamak ve benimle olmadan hayatlarına devam etmeye çalışmak demek.
Çektiğim bir kare ödül aldığında, insanlar başarımdan bahsederken, sanki hiçbir sıkıntım yokmuş gibi davranmam bekleniyor. Paranın kıt olduğu, emeğin değersizleştirildiği, haberin bile bazen bir manipülasyon aracı olduğu bu dünyada, bir ödül, bir övgü yeter mi ki yaşanan tüm fedakarlıkları unutturmaya… Ben bile unutamıyorken.
Ve işte en acısı da şu aslında: Çektiğin fotoğrafların değeri, başkalarının iki dudağının arasında. Bazen bir kare dünyayı sarsar, bazen yıllarca çektiğin onca şey bir arşivde unutulmaya yüz tutar. O an bir anlamı vardır ama sonra, kimse dönüp bakmaz. Sana ise hâlâ orada, o sokakta, o savaşta, o protestoda, o acının tam içinde yaşadıkların kalır. Hâlâ o sokakta, o protestoda, o acının içinde değilsen de unutulur gidersin.
Şu soruyu sorduğunuzu da duyar gibiyim: “Peki, bunca şeye rağmen neden hâlâ yapıyorsun?” Çünkü benim için, benim gibiler için bu bir iş değil, bir varoluş biçimi.
Ama her ne olursa olsun, benim aklımdaki tek soru şu: Benim cennetim, sevdiklerimin cehennemi mi?
