Başkent Üniversitesi’nin kurucusu ve ilk rektörü olan Prof. Dr. Mehmet Haberal için üniversite yıllarında “Bir Karadeniz fırtınası” derlerdi. O, çok çalıştı ve asla vazgeçmedi. İlkleri öğrendi, bildi ve gerçekleştirdi. Başarılarıyla dünyayı kendine hayran bırakan bir bilim insanı oldu.
Bilkent ve Hacettepe Üniversitesi’nin kurucusu rahmetli Prof. Dr. İhsan Doğramacı’ya bir gün “En büyük hizmetiniz ve eseriniz nedir?” diye sordular. Doğramacı, “Mehmet Haberal’ın yetişmesine ve önünün açılmasına olan katkılarımdır” diye yanıt verdi. Bir anlamda “En büyük eserim Mehmet Haberal’dır” dedi.
Bugün Prof. Dr. Mehmet Haberal, Türkiye’nin onuru, dünyanın gururu olmaya devam ediyor. Dünya bilim otoriteleri, “Türkiye’de organ nakli ve bağışıyla ilgili her şey, geleceğe yön veren Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın başarısıdır” demeye devam ediyor.
Akciğer Nakli ve Türkiye’deki Gelişimi
PAHSSc (Pulmoner Hipertansiyon ve Skleroderma Hasta Derneği), bilimsel makalesini “Bir Nefeslik Umudun Öyküsü” başlığıyla yayımladı. Makalede akciğer naklinin tarihçesi anlatılırken, “Türkiye’de organ nakli ve bağışıyla ilgili her şey, vizyoner Prof. Dr. Mehmet Haberal ile başladı” ifadelerine yer verildi.
Dr. Hermann Michael Biggs (1859-1923), “İnsan vücudu, yedek parçası bulunmayan tek makinedir” der. Ancak modern tıp, bu makinenin bazı parçalarını yenileme imkânı sunarak insanlığa umut olmaya devam ediyor. Organ nakli, bu umudun en büyük örneklerinden biridir.
Türkiye’de akciğer naklinin öyküsü, yalnızca bir tıbbi başarı değil, aynı zamanda fedakârlık, toplumsal dayanışma ve insanlığın en güzel örneklerinden biridir. Bu süreç, donörlerin organ bağışıyla başlar; hekimlerin bilgi ve becerisiyle devam eder; sağlık çalışanlarının özverisiyle şekillenir; bürokratların düzenlemeleriyle işlerlik kazanır ve hasta ile yakınlarının sabrıyla tamamlanır. İşte bu zincirin her halkası, bir insanın hayata yeniden tutunmasını sağlar. Türkiye’de bu süreç Prof. Dr. Mehmet Haberal liderliğinde başladı ve bugün binlerce insanın hayatını kurtarmaya devam ediyor.
1970’lerde, Türkiye’de organ nakli henüz yeni yeni duyulmaya başlamışken, Prof. Dr. Mehmet Haberal, Atatürk’ün şu sözünden ilham aldı:
“Zafer, ‘Zafer benimdir’ diyebilenindir. Başarı ise, ‘Başaracağım’ diye başlayarak sonunda ‘Başardım’ diyebilenindir.”
O da “Bu işi başaracağım” diyerek yola çıktı.
O dönemde organ bağışı toplumsal olarak bilinmiyordu, altyapı yetersizdi. Ancak Haberal, Eurotransplant gibi yurt dışındaki organ eşleştirme kuruluşlarından temin edilen organlarla ilk nakil süreçlerini başlattı.
Ancak onun asıl hedefi Türkiye’nin kendi organ nakli sistemini kurmasıydı. Bu doğrultuda:
• Organ naklinin İslam açısından uygun olduğuna dair fetvalar alındı.
• Yasal düzenlemeler yapıldı.
• Organ bağışı bilincini artırmak için kampanyalar düzenlendi.
• Sağlık profesyonelleri yetiştirildi, organ eşleştirme sisteminin temelleri atıldı.
Prof. Dr. Mehmet Haberal, sadece süreci başlatmakla kalmadı; bir ekol haline gelerek yüzlerce hekim yetiştirdi ve Türkiye’de organ nakli alanında köklü bir dönüşüm sağladı.
Bu öykü, yalnızca tıbbın değil, insanlığın da bir zaferidir. Organ bağışı, bir toplumun en büyük dayanışma örneklerinden biridir. Bir insanın ölümüyle başka bir insanın hayata tutunması, belki de insanlığın en anlamlı eylemlerinden biridir.
Bu süreçte emeği geçen herkese minnettarız. Unutmayın, organ bağışı bir nefeslik umudu, bir ömürlük mutluluğa dönüştürür.
Bugün binlerce hasta, organ bağışçıları ve sağlık çalışanlarının özverisi sayesinde yeniden nefes alabiliyorsa, bu büyük ölçüde Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kararlılığı ve azmi sayesindedir. Onun öncülüğünde elde edilen bu büyük başarı, uluslararası alanda da takdir gördü ve onu Dünya Organ Nakli Derneği Başkanlığı’na taşıdı.
Son Söz: Bir Karar, Bir Hayat
TBMM Başkanvekili Ali Dinçer (1945-2007), organ bağışı hakkında şöyle demiştir:
“Ölümünüzün ardından bir insanın yaşayıp yaşamayacağına siz karar veriyorsunuz. Onun yaşama şansı tamamen sizin bugünkü kararınıza bağlıdır.”
Organ bağışında bulunmak, bir toplumun en büyük dayanışma ve yardımlaşma örneklerinden biridir.
Başta bu büyük başarıda emeği geçen Prof. Dr. Mehmet Haberal olmak üzere, Türkiye’de organ bağışı ve nakli süreçlerinde katkı sağlayan herkese, hasta ve hasta yakınları olarak minnettarız. Bu başarı, yalnızca organ nakli alanında değil, toplumun sağlık bilinci ve insani duyarlılığı açısından da önemli bir dönüm noktasıdır.
Ölümün eşiğinde çaresiz kalan hastalara donörler sayesinde ikinci bir şans ve nefes sunuldu.
“Nefese PAHa Biçilmez!”
