İyi Hissetmek Zorunda Mıyım?

Günümüzün en baskın mesajlarından biri şu: “İyi hissetmelisin.” Sosyal medyada, reklamlarda, kişisel gelişim kitaplarında ya da sıradan bir arkadaş sohbetinde bile bu beklentiyle karşılaşıyoruz. Sanki kötü hissetmek bir arıza, mutsuzluk bir eksiklikmiş gibi. Halbuki insan olmak; bazen mutlu, bazen kaygılı, bazen de sadece yorgun hissetmektir. Bu çeşitlilik, insan deneyiminin en doğal parçasıdır.Psikolojik olarak zorlayıcı olan şey, çoğu zaman mutsuzluk değil; mutsuzken bile mutlu olmaya çalışmak zorunda hissetmektir. Bu baskı, kişinin kendi duygularına yabancılaşmasına ve gerçeklikten uzaklaşmasına neden olur. Oysa duygular bastırılmak ya da hızla geçiştirilmek için değil, anlaşılmak ve işitilmek için vardır. Kendimize şunu sormamız gerekiyor: Gerçekten iyi miyim, yoksa öyle görünmeye mi çalışıyorum?Bir duygunun “olumlu” ya da “olumsuz” olarak etiketlenmesi çoğu zaman yanıltıcıdır. Çünkü öfke bazen sınır çizebilmemizi sağlar, üzüntü kayıplarımıza saygı göstermemize, korku ise riskleri fark etmemize yardımcı olur. Bizi rahatsız eden her duygu, aynı zamanda bizi hayatta tutan bir rehberdir. Bu yüzden duygularla savaşmak yerine, onları dinlemek gerekir.İyi hissetmemek, hayatla baş edemediğimiz anlamına gelmez. Aksine, bazı zamanlarda üzülmek, durmak, düşmek; ruhun kendini onarma yollarından biridir. Hep güçlü durmak zorunda değiliz. Zaman zaman güçsüzlüğümüzü kabul etmek, insanca bir tepkidir. O anlarda kendimize şefkat gösterebilmek, en az “iyi hissetmek” kadar değerlidir.Kendimizi sürekli neşeli, üretken ya da “olumlu” duygular içinde tutmaya çalışmak yerine, içsel gerçekliğimizi anlamaya çalışmalıyız. Çünkü ruh sağlığı, sürekli mutlu olmakla değil; tüm duyguları tanımak ve onlarla baş edebilmekle mümkündür. Ve bazen “Bugün iyi değilim” diyebilmek, kendimize yapabileceğimiz en büyük iyiliktir.