Menzil’deki tarikat şeyhi öldü. Cenaze töreni kalabalıktı. Gazeteci Saygı Öztürk’ün aynı gün “Menzil’de “Tövbe” almak” başlıklı yazısında iki nokta dikkatimi çekti.1) 12 Eylül’ün İşkencesinden kurtulmuş ülkücülerin psikolojik olarak kendilerini rahatlatmak için Menzil’e gittikleri;2) Menzil cemaatine mensup kişilerin devlet içinde büyümeleri ve bu büyümenin Sağlık Bakanlığında başladığı tespitidir.Bu konuda ben de bildiklerimi okuyucularımla paylaşmak isterim.Doğrudur, Türk gençliği 12 Eylül 1980 ihtilalinde düşman askerlerinin işgalinde yaşanacak olayları yaşadılar. Ülkücüler tarafından hiç beklenmeyen, düşünülmeyen işgalci asker tavırları sonucu işkence gören, sıkıntı yaşayanların önemli bir kısmı Menzil’in de içinde bulunduğu tarikatlara yöneldi. Psikolojik rahatlama için gidenler olduğu gibi ihtilalden öncede bazı gençlik önderleri vasıtasıyla yönlendirmeler başlamıştı. 12 Eylül’den sonrada Özal hükümeti, MHP ve Ülkücülerin toparlanamaması için teşvik tedbirleri ve yönlendirme ile buna devam etti. 1986 yılında istek dışı Adıyaman’a tayin edilmiştim. Orada çalıştığım süre içinde Menzile gelenlerin yollarda sıkıntı çekmemesi için resmi görevlilerin yardımcı olduğunu gözlemlemiştim.Bu konu uzun ve aydınlatılması gereken bir konu, henüz hiç kimse MHP ve ülkücüleri cemaate, tarikata yönlendirenleri konuşmuyor. Hatta bu işte payı olanlardan övgüyle bahsediyorlar. Bu sonuca göre bir gerçek ortaya çıkıyor. Biz ülkücülerin eksik bir tarafımızda tartışma, sorgulama yapmamamız. Veya tartışmaktan, sorgulamaktan kaçınmamız, tartışma açıldığı zaman da susmamız veya çok sert kelimeler kullanmamızdır.Eksiklerimiz, yanlışlarımızın konuşulmadan, yaşananlar analiz edilmeden, bunların getirdiği duygusal eziklik giderilmeden şimdiki dağınıklık devam eder görüşündeyim.Kendimize soralım; Ülkücülerin dünü ile ilgili kayıt var mı? Dünle ilgili bir kişi çıksa da kahramanca tek başıma mücadele ettim diye yalan söylese, ona dur diyecek, o sorumluluğu üzerine alacak kimse var mı? Birçok arkadaşımız kendileriyle ve dönemle ilgili hatıra kitabı yazdı ama çoğunluk birbirini doğrulamadı da tenkitte etmedi, düzeltmedi de. İnanıyorum ki hepsi de doğruları yazdı. Doğruları yazmayana da kimse itiraz etmedi. Aman bana ne! Onunla neden karşı karşıya geleyim, “Kahramansın gardaş” demek herkesin kolayına geldi.12 Eylül’de hapse düşen ülküdaşına yardım yapılmasını önlemeye çalışanlar bugün öncü ülkücü kimliğini kullanmış olsa, ona sen doğru değilsin diyemezsin! Diyebilsen bile ispatlayamazsın. Şahit olanlar bile evet böyle oldu diyeceklerini düşünmüyorum. İçlerinden belki şöyle düşünebilirler. Boş ver seneler geçmiş, kimse ile kötü olmaya gerek yok!Ülkücü Hareketin sicil kaydının olmamasından cesaret alanlarında, dün DYP ile ANAP’ la, bugün de tüm partilerle her konuda hemhal olup davadan hiç uzaklaşmamış gibi hala ben bu davanın çilesini çektim çekiyorum demesi de rastlanılmayan gerçek değildir. Dünle ilgili analiz sentez yapılabilir mi? Bilmiyorum.Ama her konuda bilgi bankası kurulup yeni nesilleri yarınlarda olması muhtemel sıkıntıdan kurtarmanın gerektiğine de inanıyorum.
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.