Kime var, kime yok?

İşçi ve Bağ-Kur emeklisine yapacakları maaş artışı için günlerdir toplantı yapanlar şu son günlerde medyaya yansıyan araç ve bina kiralama ya da araç alımlarına ilişkin haberleri hiç görmüyorlar mı? Elbette ki görüyorlar, duyuyorlar ve en az bizim kadar yaşıyorlar.Hazine ve Maliye Bakanımıza sormak istiyorum, bizlerden tasarruf isterken, yapılan bunca lüks harcama sizin önünüze gelmiyor mu? Bu alımların, bu kiralama bedellerine ilişkin sözleşmeler sizin onayınızdan geçmiyor mu?Kime soralım, kimden bir bilgi alalım diye şöyle etrafımıza bakıyoruz, herkes üç maymunu oynuyor. Kimse, yaşananları ne biliyor, ne görüyor, ne de duyuyor. Yaptıkları her işi en az iki defa yapmayı alışkanlık haline getiren bir yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız. Ne yapılırsa yapılsın mutlaka ardından yeni düzenlemeler geliyor. Mutlaka atlanmış bir şeyler oluyor, bu atlanmış şeyleri düzeltelim derken, ekine, kuyruğuna birçok yeni şeyler ekleniyor. Fatura kabardıkça kabarıyor. Bunca yapılan yanlışın altında bir şeyler aramamak mümkün mü? Bu kadar yanlış, “babalarının hayrına yapılmıyordur” diye düşünmekte haksız mıyız?Bu ülkede asgari ücretin altında aldığı maaşla geçinmeye çalışan 10 milyondan fazla emekli var. Büyük bir çoğunluğu da Hazine destekli 7 bin 500 lirayla adeta sürünüyor. Vatandaşlarına bunu reva görenler, hiç mi çarşıya pazara çıkmıyorlar. Kendileri çıkmıyorsa, eşleri, anaları-babaları da mı çıkmıyor. Gerçekten merak içindeyim. İpin ucu artık iyice kaçtı. Salataların içine doğradığımız yeşilliklerin bile demeti 15-20 lirada. Geçtiğimiz günlerde Ziraat Odaları Birliği Başkanı Bayraktar, üretici ve market fiyatlarını değerlendirdi. Rakamlar gerçekten utanç verici noktalara doğru gidiyor. İşçinin, memurun, emeklinin dul ve yetimlerin cebine daha bir kuruş girmeden zamlar adeta sağanak halinde yağmaya başladı. ÖTV’den kaynaklanan artışlarla akaryakıt fiyatları rekor üstüne rekor kırıyor. Bu artışların yansımalarını henüz görmedik bile. Yazımıza savurganlık üzerinden başladık, onununla ilgili bir başka bilgiyi sizlerle paylaşalım. Balıkesir’de bir hava alanı yapıldı. Merkez Hava Limanı adı verildi. O zamanın parasıyla 76 milyon liraya mal oldu. Eski hesapla 76 trilyon lira. Açıldığı günden bu yana ne bir uçak indi, ne de bir uçak havalandı bu Hava Limanından. Bir milyon yolcu hedeflenirken, ilaç için tek bir yolcusu bile olmadı bugüne kadar. Şimdi bu hiç kullanılmayan hava limanının onarım için ihaleye çıkıldı. Birinci ihalede, rakamlar yüksek gelince ikinci kez ihaleye çıkıldı. Balıkesir Merkez Hava Limanı’nın hemen yanı başında Edremit’te, Koca Seyit Hava Alanı varken hangi akıl, Balıkesir’e ikinci bir hava alanı yapmayı uygun görmüş. Kaldı ki, garanti edilen yolcu sayısı da 1 milyon. Allah aşkına Balıkesir’in nüfusu kaç ki, bir milyon kişi bu hava alanından yararlansın. Yıllardır hep savunduğumuz bir şey var. Bu ülke zengin, kaynakları geniş bir ülke. Ancak, öncelikler ve savurganlıklar bu ülkeyi yoksulluk sıralamasındaki yerini sürekli tartışılır hale getiriyor. Ülkemiz sefalet endeksi sıralamasında ilk on ülke içinde yer alıyor. Zimbabve, Venezuela, Suriye, Lübnan, Sudan, Arjantin, Yemen, Ukrayna, Küba ile aynı grup içindeyiz. Ülkemiz bu ülkelerin hemen ardından ilk onda yer alıyor. Ne diyelim, hayaller şampiyonlar ligi, gerçekler ise sefalet ligi!Sefalet endeksi (misery index) dediğiniz şey basit bir hesaptan öte bir şey değil. Arthur Okun tarafından ilk kez ortaya atıldığında işsizlik oranıyla enflasyon oranının toplanmasından oluşan bir göstergeydi:Okun Sefalet Endeksi = Enflasyon Oranı + İşsizlik Oranıİşsizliğin yükselmesi geliri olmayanların sayısının arttığını, enflasyonun yükselmesi yaşamın pahalandığını gösterdiği için endeksin yükselmesi sefaletin arttığını, dolayısıyla ekonomide bozulma ortaya çıktığını gösteriyor.Bir başka formülde ise enflasyon ve işsizlik oranına, faiz ve büyüme oranı da ekleniyor. Hangi formülle hesaplamak isterseniz isteyin, tablodaki yerimiz değişmiyor.Olmamız gereken yer burası mı olmalıydı? Ama ne yazık ki, sıralamadaki yerimiz bu. Siz, elinizdeki kaynakları araç kiralamaya, geçilmeyen yollara, köprülere, havaalanlarına ve sağlık hizmeti alamadığınız hastanelere harcarsanız bu sonuç kaçınılmaz oluyor. Vatandaşlarından sürekli tasarruf isteyen, ama vatandaşlarından istediği tasarrufu kendisi yapmayan bir devlet anlayışıyla hedeflerimize ulaşmamız mümkün değil. Bizim kadar bu ülkeyi yönetenler de bunun farkındalar. Farkında olmamaları mümkün değil. O halde sizde, biz de sormak istiyoruz, daha neyi bekliyorsunuz?