Anayasa için ön telkinler

Yumuşama, sakinlik, birbirini dinlemek, anlamaya çalışmak önemli özelliklerdir. Gerginlik, huzursuzluk bireyi de, toplumu da olumsuz etkiler. Bu konuda yazıda veya söyleşide de olsa mutabıkız. 
Huzursuzluğun, birbirlerini anlamakta ki duyarsızlığın ve anlamaktan endişe duymanın zor günlerini kenara bırakmak zorundayız.
Ama maalesef görüntü o duygular üzerinde yoğunlaşıyor. Bu sahneler yaşanıyor, lakin vatandaş gerginlik yapanları da, yumuşama görüntüsü sergileyenleri görüyor. Ve ister istemez acaba diyor. 
Bu açıklamadan sonra akıllara şu soru geliyor. Şiddetli geçimsizlikten sonra tüm partilerin efsunlanmış gibi yumuşama yoluna girmesi yeni Anayasa işleminin tamamlanması için mi?  
Halk, rahata kavuştuk, en azından kulaklarımız rahatladı diyerek dinlenme safhasına geçmeye hazırlandığı sırada, siyasiler bu durumdan yararlanıp anayasa da ki Türk Milletinin değişmesini istemediği, devletin kuruluş felsefesinin temel kuralları olan maddeleri değiştirmek için zemin hazırlanıyor olabilirler mi? 
İktidar partisin 22 yıllık iktidarı döneminde Anayasanın pek çok maddesinde istediği değişikliği yaptı.  Sadece ilk 4 madde ve 66. Madde. Yani Türklükle ilgili olmazsa olmaz dediğimiz maddeleri mi değiştirilecek! Acaba. 
Milletin çeşitliliğinden bahsediyorlardı, acaba çeşidi bol bir toplum mu yaratmak isteniyor?
Bu rahatsızlık önemli bir kesimde olduğuna göre Anayasayı değiştirecekler bu maddeler hakkında acaba hassasiyet gösterebilecekler mi?
Meclis Başkanı ile yapılan röportajda ilk dört maddeye dokunulmayacak demesi, 66. madde üzerinde değişiklik yapılabileceğini mi kast ediyor? Oysa 66. Madde ilk dört maddenin çimentosudur. 
Millet, devlet tanımlarında ortak bir düşünce taşımayan, sadece inanç birliğinin tüm sorunları çözeceğini inanan düşünce, dünlerde olduğu gibi yarınlarda da ülkenin büyük sorunlarla karşılaşabileceğini düşünebilir mi?
21 yüzyılda sadece inanç birlikteliğiyle uzun vadeli beraber yaşamanın mümkün olmadığını aleni ve kati olarak yaşanmışken.
Biliyorsunuz bundan yüz sene önce bu durumun yürümediğini gördük, yaşadık. Aynı dini kabul ettiğimiz ve inandığımız, Allah ve Peygamberimizin bir olduğu ülkeler düşmanla işbirliği yaparak bize karşı savaşmadılar mı?
Eğer bu gerçekler unutuluyor veya unutturulmak isteniyorsa bu ideolojik körlüktür. Ayrıca siyasilerinin, resmi ve sivil görevlilerin dürüst davranmadıklarındandır diye düşünürüm.
Dileğimiz yönetenlerimiz ve onlara destek verenler yeni Anayasa konusuna bu düşünceleri de dikkate alan gözle bakarlar.