Genel Sağlık İş Sendikası Genel Başkanı Derya Uğur, bir aya yakın süredir ülkemizde hız kesmeden süren influenza, COVID-19, RSV başta olmak üzere adenovirüs, rotavirüs gibi mevsimsel virüslerin kaynaklık ettiği salgının sürdüğünü belirti. Sağlık Bakanlığının konuya ilişkin farkındalık yaratması gerektiğini belirten Uğur ayrıca sağlık sektöründeki sorunları da gündeme getirdi.
‘BAKANLIK TARAFINDAN ADI KONMAMIŞ BİR SALGIN VAR’Son günlerde adı konmamış bir salgın olduğunu belirten Uğur, “Şu anda salgın var. Fakat yerel seçimler öncesinde bakanlık bu salgınla alakalı çok fazla gündem yaratmak istemiyor. Sağlık sektöründeki bu sıkıntılı durumu vatandaşın görmemesi için çok fazla ses çıkarmıyorlar. Bizler konuya ilişkin bir açıklama yaptığımızda ‘talihsiz’ açıklamalar olarak nitelendiriyorlar. Fakat bir hastanenin aciline girip baktıklarında kronik hastalarının enfeksiyon ve salgın hastalıklardan dolayı başına gelenleri görsünler. Zaten Kovid19 sürecinde bizler çok fazla vatandaşımızı kaybettik. Fakat artık bu sağlık sistemindeki çarpıklıklar yüzünden vatandaşlarımız artık hayatlarından olmasın istiyoruz. Katı tedbirler şeklinde değil ama vatandaşta farkındalılık yaratılması gerekiyor. Bunda da Sağlık Bakanlığına çok büyük işler düşüyor. Öncelikle salgın hastalıklara karşı testlerin yapılması gerekiyor. Bugün Ankara’da test yapan tek bir merkez var mesela. O kuruma da başvuru sayılarının çok az olduğunu duyduk. İnsanlar gittikleri sağlık kurumlarında test yaptıramıyor. Ankara’da bir yerde yapılıyor pcr testi yapılıyorsa çalışan arkadaşlarımızın da bu kurumu bilmemesi doğaldır. Bir pcr testi yapmanın salgın süresince ne kadar kolay olduğunu ve her yerde yapılabilir olduğunu gördük. Vatandaşa gribal enfeksiyonların arttığı yönünde bilgi verilmeli. Kamu spotları hazırlamak çok zor olmasa gerek. Farkındalık yaratılması lazım” dedi.
‘SAĞLIK PERSONELİ AÇIĞI SURİYELİLER İLE KAPANMAZ’Sağlık personeli açığının Suriyeliler ile kapatılmasının mümkün olmadığını belirten Uğur, “Son yıllarda hekimler yurt dışına gitme çabası içerisindeler. Yurt içerisinde çalıştığımız kamu kurumlarından kurtulmak ve ekonomik olarak daha rahat bir yaşam sürmek için doktorlarımız artık ülkeyi terk ediyor. Yetersiz personel ile mevcut personelin üzerinde biriken yük, yapamadığı ameliyatlardan dolayı mesleki tatmine ulaşamamak, en önemlisi sağlıkta şiddetin bir türlü sonlandırılmak istenmemesi nedeniyle artık doktorlarımız ülkeden göç ediyor. Hekimlerle beraber diğer sağlık çalışanları arkadaşlarımız da yurt dışına gitmek için kamudan istifa ediyor. Türkiye’de çalışacak hekim, hemşire ve sağlık personeli bulamadıkları için de Suriye’den getirilen insanlarla telafi edebileceklerini düşünüyorlar. Fakat bu mümkün değil. Yeterlilikleriyle ilgili de sorunlar var. Onlara şirin görünme adına çok ciddi bir çaba var. Bizim sağlık personelimiz ve sağlık çalışanlarımız bu zorlu çalışma koşullarından kaynaklı olarak tükenmişlik yaşıyor. Bu sorunların giderilmesi, özlük haklarının sağlanması yerine Yani Sağlık Bakanlığı kendi çalışanı korumadığı için tecrübeli ve donanımlı doktorlarımız yurt dışına çıkıyor. Suriyeliler veya diğer göçmenlerle bu açığı kapatmak mümkün değil” diye konuştu.
‘SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM ÖZEL HASTANELERİN ÖNÜNÜ AÇTI’Öncelikle sağlık sisteminin düzeltilmesi gerektiğinin altını çizen Uğur, “Sağlıkta dönüşüm denilen sistem adı altında sağlık sektörü çok kötü bir hale getirildi. Piyasacı anlayış ile sağlık sektörünü yönetmeye çalışıyorlar. Ayrıca her yerde açılan üniversiteler ve bu üniversitelerde eğitim verecek yeterli donanım ve insan gücünün olmayışı da bir diğer sorun. Artık sağlık alanında yetişmiş okumuş gençlerimizin kamuya atanamaması gibi sebepleri göz önüne aldığınızda sağlık alanında yaşanan sorunlar birbirini tetikleyerek kısır döngü içerisinde devam ediyor. Devlet kurumlarında çalışan sağlık personelleri çok fazla çalışmak zorunda kalıyorlar, maaşlar yetersiz kalıyor. Nöbetini çok fazla tutuyor, mesaisini çok fazla yapıyor ve geçinmeye çalışıyor. Bir yandan personel açığı çok çalışma yükü zaten fazla yani sorunlar çözülmez hale gelmiş durumda. Bu yetmez gibi doktorun tedavi edeceği malzemeler yok, hastanın da ilacı alabilecek ekonomik durumu yok. Yapılabilecek ameliyat malzemesi yok. Bunlar aklımıza kamu kurumlarını bu kadar kötü durumdayken özel sektörün önü mü açılmak isteniyor. Sağlıkta dönüşüm projesi sonucunda sağlık sektörünün piyasalaşması ve biz kamu sağlıkçılarının köle gibi çalıştırılıp vatandaşın müşteri gözüyle görülmesi ortaya çıkıyor. Devletten alamadığı hizmeti özel hastanelerden almaya çalışır hale geldi vatandaş” ifadelerini kullandı.
‘YÜZDE 2 BARAJI SENDİKALARIN BAŞINDA BİR TOKMAK’Sendikalara getirilen yüzde 2 barajının bir yıldır sendikaların başına burulmuş bir tokmak olduğunu belirten Uğur, “Yüzde 2 barajını aşamayan sendikalar için bu bir yıllık süreç sıkıntılı geçti. Genel Sağlık İş açısından baktığımız zaman evet üye kaybımız oldu ama biz yeniden örgütlenmeye devam ediyoruz. Yüzde 2’de ayakta kalamayan kapanan sendikalar var. Türkiye genelinde kanuni haklarla kurulan sendikaların arka oyunlarla kapatılmaya zorlanması doğru bir şey değil. Biz yüzde 2 barajının altında bir sendikayız fakat üzerinde de olsak anayasaya karşı gelen böyle bir düzenlemeyi kabul etmemiz beklenemezdi. Biz Anayasa Mahkemesinin bizlerin lehine bir karar vereceğine inanıyoruz. Fakat bir yıldır bu kararı verememiş olması üzücü. Acil olarak biz Anayasa Mahkemesinin yüzde 2 barajını görüşmesini istiyoruz. Bizim sarı sendika dediğimiz iktidara yakın sendikaların üye sayılarını daha da çoğaltma çabası içinde olduklarını görüyoruz” söyleminde bulundu.