Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan süsleme sanatları çalışmalarının da yapıldığı Sanat Sokağı, bir anlamda, geleneksel sanatları geleceğe taşıyor. Sanatçılar, geleneksel sanatlardan ebru, tezhip, çini, minyatür, ve daha birçoğunu genç kuşaklarla tanıtıyor. Ankara’nın merkezinde, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin hemen arkasında Hamamönü’nde bulunan Sanat Sokağı, kendi alanlarında önemli işlere imza atmış, icra ettikleri sanatı yaşatmaya çalışan onlarca sanatçıya ev sahipliği yapıyor. Birçok konaktan oluşan kompleks yapı, bu yönüyle de dev bir atölye görevi görüyor. Birçoğu Orta Asya ve Uzak Doğu kökenli olan, Osmanlı Sarayı tarafından çok önemsendiği için yok olmaktan kurtulan geleneksel sanatlar bugün de önemini koruyor. Özellikle “ebru sanatı” ilgi çekmenin ötesinde binlerce kişi tarafından öğreniliyor. Sanat Sokağı’nda da ebru sanatını yaşatmaya çalışan çok sayıda sanatçı bulunuyor. Bunlardan biri de Biz Ebru Atölyesi’nde bu sanatı icra ederek ilgilisine öğreten Ayşen Avcı Çavdar.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı Ayşen Avcı Çavdar ve Biz Ebru Atölyesi öğrencilerinin “Neden Olmasın?” isimli ebru sergisi Mustafa Necati Kültür Evi’nde açıldı. Kültür Evi’ni Türklerin en eski sanatlarından biri olan ebrunun binbir çeşidi süsledi. 37 öğrencinin 51 eserinin olduğu sergi, özel bir ebru tekniği ile yapılan çalışmaları içeriyor.
‘NEDEN OLMASIN’ DİYEREK YOLA ÇIKTIKÇavdar sergi sürecini şöyle anlatıyor, “Bizler atölye olarak herkesin kafasında canlandırdığı lale, gül gibi motifler ile klasik ebru çalışıyoruz. Dedik ki biz neden aynı toprakla ve aynı orijinallikle değişik bir şey çalışmayalım. Böylece “Neden olmasın” diye yola çıkarak bu farklı eserleri çıkardık. Hepsi özel ebru tekniğiyle yapıldı ve bu şimdiye dek kimsenin denemediği bir teknik. Konsept bizi alışkın olmadığımız değişik yönlere sevk etti. Ancak geldiğimiz noktadan çok mutluyuz. Biz tarzımızın dışında neşeyle çalıştık, umarım sergiyi izleyenler de neşe bulur.”
‘EBRUYU PARMAK İZİ GİBİ DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ’Çavdar, tarihi kaynaklara göre Türkmenistan’da ortaya çıktığı bilinen “ebru”nun, Türklerin en eski süsleme sanatı olup birçok çeşidi bulunduğunu ifade ederek, “Ebru sanatını diğer sanat çeşitlerinden ayıran en önemli özellik tek oluşu. Parmak izi gibi düşünün. Bir tekrarı yok. Her eser benzersiz çünkü yalnızca benim irademle değil benim ve suyun iradesiyle ortaya çıkıyor. Beni en çok etkileyen de bu” dedi.
‘EBRUYLA YAPILAMAYACAKBİR ŞEY YOK’Ebruya yeni başlayanlar için önerilerde bulunan Çavdar, şunları kaydetti; “Ebrunun geçmişten gelen bir handikabı var. Geleneksel, islami ve katı bir sanat olduğu söyleniyor. Bunların hepsi yanlış. Bu sergiyi görmelerini tavsiye ederim. Aslolan şu ki, yeter ki doğru malzeme ve teknik ile doğru iş yapılsın. Ebruyla yapılamayacak bir şey yok.”
Aynı ekiple Ekim ayında İstanbul Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’den bir sergide buluşacaklarını dile getiren Çavdar, “Sonrasında ise Ankara’da tüm atölyenin katıldığı bir sergi açacağız. Bu sergide gördüğünüz atölyenin yalnızca dörtte biri” dedi.
MELİKE UMCA: GELENEKSEL SANATLARIN BUGÜNLERE DEK TAŞINMASI ÇOK KIYMETLİÖğrencilerden Melike Umsu, sergiye saat üzerine kuş desenleri çalıştığı bir eserle katıldığını ifade ederek, “Ayşen hocamızla ebruyu çok keyifli bir şekilde öğreniyoruz. Geleneksel sanatların önemini koruyup bugünlere dek taşınması çok kıymetli. Umarım ki birlikte nice sergi ve çalışmaya imza atarız” dedi. Sergiye eser veren öğrenciler ise şöyle; Melike Umsu, Ayli Mercan, Ayşenur Bozkurt, Ayşe Çavuşoğlu, Ayşenur Özeren, Betül Zont, Beyza Ulaş Pektaş, Beyzanur Alar, Bilge Demirol, Demet Kaya, Esengül Şahin, Fikriye Daloğlu, Halime Simavlı, Hatice Özparça, Hilal Dinçer, Hilal Türkmen, Irmak Kaya, Kübra Katipoğlu, Melek Turgut, Meral Atalay, Merve Akpınar, Nadire Kılıçarslan, Saadet Sarı, Seher Alıcı, Serpil Zencirci, Sevgi Parlak, Süreyya Beyazıt, Şule Demiryılmaz, Ülkü Zeynep Şıvgın, Yusuf Tığlı, Zeynep Ceran, Zeynep Özcan, Zeynep Yener.