Bozuk çikolata, çürük düzen…

Bugün ajanslardan gelen bir haber Başkent’in gündemine deyim yerindeyse bomba gibi düştü.
Yenimahalle ilçesine bağlı İvedik Mahallesi’nde bir gıda pazarlama firmasına İl Jandarma ekiplerinin öncülüğünde yapılan operasyonla yeniden piyasaya sürülmek üzere son kullanma tarihi geçmiş 17 ton çikolata ele geçirilmiş. Yanlış okumadınız evet, 17 TON!  Habere göre tüm bu çikolataların satış değeri ise 17 milyon lirayı buluyor. (Ankaralılar bilir; İvedik esnaf, lokanta, bakkal ve marketlere ürün satan birçok gıda-yemek toptancısı ile doludur.) 
Yönteme gelince, çok basit!.. Sadece biraz aseton, biraz da pamuk…
Haberi görünce ofiste bulunan asetonla bir gıda paketi üzerinde hemen deneme yaptık, üzerindeki son kullanma tarihini silmek için… Tertemiz, pırıl pırıl; en ufak bir leke, bir iz yok.
Tonlarca eskimiş çikolata, ambalajlarında silik mürekkepten tarihi silecek bir miktar aseton ve pamuk, sonra mübarek Ramazan’da sürüver piyasaya, hop en haramından trink milyarlar…
Şu satırları, yapılanı yazarken bile hicap duydum. Namustan nasiplenmemiş bu zihniyetten… Bu yapılan da, göz yumulan da insanlığın neresine sığar?
Daha önce de bu köşede gıda sahtekarlığı ve güvenli gıdaya erişim konusunda yaşanan güncel sıkıntıları ucundan bucağından ele aldım. Artık hepimizin malumu olduğu üzere; marka, etiket yahut menşei fark etmeksizin soframıza giren, boğazımızdan geçen besinlerin muhteviyatı ve güvenliği hakkında bir garantimiz yok. Zira tüm denetim, hukuk ve adalet mekanizmalarının tamamen bilinçli şekilde çökertildiği bir düzende yaşam savaşı veriyoruz.
Sorumlular ise kıllarını kıpırdatmadan, arsızlık, taşra kurnazlığı ve ahlaksızlıkla halk sağlığına çekincesizce kasteden, illegal işler yapıp yürütenleri seyretmeye devam ediyor; kucaklarında bir patlamış mısırları eksik..!
Artık herhangi bir markete gittiğinizde en sağlıklı olduğunu düşündüğünüz paketli gıdaların bile içeriklerinde sağlığı tehdit eden yapay tatlandırıcı ve kimyasalların olduğunu görüyorsunuz. Asetonla paketlerden saniyesinde silinebilen son kullanma tarihi etiketleri, bir dolu yapay bileşen barındırdığı halde “organik” ibaresiyle satışa çıkan ürünler, gümrük kapılarından dönen tarım zehrine bulanmış yerli ve milli pestisit, aflatoksinli sebzeler, meyveler, kuruyemişler…Üstelik her şeyden habersiz bize, hangi paketli gıda ürününe katılarak doğal, meyveli, lifli vs. diye kaktırıldıkları da müphem…
Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve idarenin iştirakindeki yetkili birimler Türkiye’de gıda konusunda büyüyen güvenlik meselesini ne zaman halk sağlığını korumak odağında gündemine almayı, konuyu ciddi yaptırımlar ve denetim mekanizmalarıyla destekleyip sıkılaştırmayı düşünüyor acaba?
Devletin en temel görevi, işlevi ve misyonu halkını her türlü tehlike ve tehdide karşı korumak; bunun için kurum ve kuruluşlarıyla gereken önlemleri değil miydi hani Siyaset Bilimi’ne Giriş 101 derslerinin mütemmim cüzü diye okuduğumuz? İnsan hayatının, bu milletin sağlığı ve refahının hiç mi kıymeti yok? 
Daha önce de açıkladım. Erinmem, yine yeniden birileri uyanana, harekete geçene kadar yazarım bunu. Devletin halkına karşı diğer tüm sorumluluklarında olduğu gibi, gıda güvenliği bir lütuf değil, çok temel bir haktır. Bu hakkımızı korumayanlar, gözetmeyenler ise, en az bu çikolataları piyasaya sürmeye çalışanlar kadar suçludur.