Gazze’de savaş sürüyor. Soykırım yaşanıyor. 5 ayda 14 bin çocuk öldürüldü.
Yaşayan çocuklar hastalık ve açlıkla savaş veriyorlar. Dünya seyrediyor. –Hep böyle yapıyor-
Dünya Su Günü söyleşilerinde “Su kaynaklarının tükeniyor olmasının” altı çiziliyor. Dünya su kıtlığına doğru gidiyor. Yeryüzündeki sıcaklık artışı suyu azaltıyor. Türkiye’de 9 yıldır üzerinde çalışılan “Su Kanunu” bir türlü çıkamıyor. Suyu bilinçli kullanma yaygınlaştırılamıyor.
Aşılar konusu gündemden düşmüyor. Sağlam verilerle aşıların güvenilirliğini ortaya koyan kurumlara güvenilmiyor. Eleştirel sosyal medya sunumları ve komplo teorileri prim yapıyor.
New York Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu’na katılan Türkiye Kadın Örgütü Temsilcileri kadın-erkek arasındaki fırsat eşitsizliğini, kadın cinayetlerini, kadın-çocuk tacizlerini anlatıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden kabulünü istiyorlar. Bu yıl 26-27 Şubat’ta 24 Saat içinde 8 kadın, erkekler- en yakınları- tarafından öldürülüyor. Şiddet tırmanırken, normalleştiriliyor.
Oxford Üniversitesi, Gallup ve BM tarafından gerçekleştirilen Dünya Mutluluk Raporu’na göre çocuk ve gençlerin mutluluk oranlarındaki düşüşe dikkat çekiyor. Savaş, iklim krizleri, aileleri etkileyen ekonomik kriz, savaş korkusu, iklim değişikliği sorunları; pandemi dolayısıyla eve kapanma, sosyalleşememe, buna bağlı olarak sosyal medya kullanımının artmasıyla çocuklarda kaygı ve depresyon artışları gözleniyor.
Her yaşta insanlar artık psikoloğa gitmekten çekinmiyor. Dünyada terapi ihtiyacı artıyor. Komşuluk kalkınca, derdine derman bulamayanlar soluğu terapist önünde alıyorlar.
Aynı anda çok iş yapan bizlere-yemek yaparken, telefonda dil eğitimi alan; araba kullanırken radyo dinleyip, telefonla konuşan; mail kutusunu kontrol ederken, arkadaşına mesaj atan aynı zamanda çocuğunun matematik sorusuna çözüm üreten; araba kullanırken trafikte sıkıştığında, işyerinde yapacağı sunuma göz atarken, simidini dişleyen- bizlere; yani farkında olmadan çoklu görev tuzağı kara deliğine düşen bizlere Multitasting deniyor. İyi bir şey mi? Değil.
Sıkıştığımızı hissediyoruz. Kaygı artışıyla kan basıncımız yükselerek sistemlerimiz zorlanmaya başlıyor. Kalp atışlarımız hızlanıyor, stres başlıyor. Keskin bakış açısını kaybediyoruz. Çoklu görev yapmaya çalışırken sadece ve sadece ikisine odaklanmamız mümkün. Siz “Yook canım!” diyebilirsiniz ama araştırmalar “Görevler arasında gel-git sonucu yavaşlarız ve dikkatimiz dağılır. Beynimizde ne kadar çok şey tutmaya çalışırsak, zihnimiz o kadar çok yorulur ve gerçek tektir; beyin yapımız Multitasting için uygun değildir” diyor.
Bomba haber! Egzersiz hapı geliyor. -Hemen sevinmeyelim. -Öncelikle sağlık sorunları nedeniyle egzersiz yapamayanlar için, yaşlandıkça kas kütlesini kaydeden insanların fiziksel yıkımına çare olacağı görüşü benimseniyor.
Yapay Zeka uygulaması futbola da el attı. Google DeepMind’ın Liverpool Kulübü işbirliğiyle hazırladığı dijital taktisyen; oyuncuların köşe vuruşlarından elde edilen sonuçlar YZ’nin önerilerine göre değerlendiriyor. Liverpool Kulübü YZ karşı taktiklerini oyuncularıyla uygulamaya koyuyor.
Zengin ülkelerde doğumlar azalıyor. Tek çocuk, mükemmel çocuk sloganı işliyor. Ebeveynler çalışıyor. Ekonomik bunalımlarla, çocuk yetiştirme maliyetleri anne-babanın boyunu aşıyor. Doğumu teşvik eden politikalara güven yok. Dünyanın yoksul bölgelerindeyse tam aksine kadınlar önlem alamadıkları için ürüyor Yoksulluk, aşa-işe ulaşamama, barınma sorunu, eğitim eksikliği, geri kalmışlık bu insanların mülteci olmasına yol açıyor. Dünya milletleri mülteciyle uğraşmak istemiyor. –Türkiye hariç- Sorunlar, büyüyor, büyüyor, çözümsüz kalıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı, milli ve manevi değerlere uygun bir nesil yetiştirmek amacıyla- Hemen soruyorum. Biz aksi bir şekilde mi yetiştik? – Evrim Teorisi’nin es geçileceği yeni müfredat üzerinde çalışmaktaymış. Yapay Zekanın dünya devletlerinin gündeminde olduğunu unutmadan, dini ayrı, laik eğitimi ayrı tutan, global bir eğitim sistemine ihtiyacımız olduğu gerçeği kesin olduğunu hatırlatmak isterim. Kabe maketleri etrafında döndürülen, mezarlık maketleri başında duaya çekilen her çocuğun elinde dünyaya açılan bir cep telefonu olduğunun düşünülmesini talep ve arz ediyorum.
Biliyorsunuz, XY dişilerde, Y erkeklerde bulunan bir kromozom çeşididir. Bilimsel araştırmalar Y kromozomunun bozulmaya başladığını, küçüldüğünü tespit ediyorlar. 11 milyon yıl sonra- neyse ki biz-torunlar-torbalar göremeyeceğiz- bu farklılığın evrimleşerek genetik çeşitlilik (?) yaratacağını öne sürmekteler. Ne diyeyim, bilemedim.
Yarın yerel seçimler var. Benim de Sayın Cumhurbaşkanını her ilin Belediye Başkanı seçesim var. Üzülüyorum. O ilden bu ile o ilçeden bu ilçeye miting alanlarında helak oldu.
Dünya derdi bitmez. Şeytan “Çek bir jean! At kendini sokağa!” diyor. Bahar Geldi.