Hayatımız boyunca, çevremizdeki insanlarla kurduğumuz ilişkiler psikolojik sağlığımız üzerinde önemli bir etki yaratır. Aile üyelerinden arkadaşlarımıza, iş arkadaşlarımızdan partnerlerimize kadar herkesin bizde bıraktığı izler farklıdır. Ancak, bazen yanımızda olmasından keyif aldığımız, güvendiğimiz insanlardan bile kaygı duygusu alabiliriz. Peki, neden bazen sevdiğimiz ya da yakın olduğumuz kişiler bizi iyi hissettirirken bir yandan da içsel huzurumuzu sarsabiliyor?
Çevremizdeki insanlar, biz farkında bile olmadan, bazen bizde kaygıyı tetikleyebilir. Bu, bir başkasıyla yaşadığımız travmatik bir deneyimden kaynaklanabileceği gibi, kişinin kendi psikolojik yapısı ve geçmişindeki duygusal yüklerle de ilgisi olabilir. Kimi zaman, sevdiklerimizin söyledikleri ya da yaptıkları, istemeden kaygılarımızı artırabilir. Özellikle kontrolü kaybetme korkusu, başkalarının onayını alma isteği ve geçmişte yaşanmış olumsuz deneyimlerin yansıması, bu tür kaygıları tetikleyebilir. Bir ilişkide sürekli onay alma ihtiyacı, kişiye duygusal olarak baskı yapabilir ve bu da kaygı seviyelerini yükseltebilir.
Bazen çevremizdeki insanların davranışları, bizim duygusal sınırlarımızı ihlal edebilir. Onların, istemeden ya da farkında olmadan, bizim kişisel alanımıza girmeleri, kaygıyı tetikleyen unsurlar arasında yer alır. Aile üyeleri, arkadaşlar ya da partnerler sürekli çözüm arayarak bizim düşüncelerimize ve duygularımıza müdahale ettiklerinde, bu durum bizi duygusal olarak yıpratabilir. Kendi içsel dünyamızı başkalarına açıklamaya çalışırken, zaman zaman kimseye anlatamadığımız duygular ve kaygılar birikmeye başlar.
Diğer yandan, bazen gizli kaygılarımızın kaynağı, başkalarının duygusal tepkilerine verdiğimiz aşırı hassasiyet olabilir. İnsanlar, biz farkında olmasak da, duygusal bir etki bırakabilirler. Örneğin, bir arkadaşımızın ya da yakın birimizin yüz ifadesi, davranışları ya da verdiği küçük tepkiler, bizde bilinçaltı bir kaygı oluşturabilir. Bu durumda, çevremizdeki kişilerin duygusal hâlleri ve bizle olan etkileşimleri kaygılarımıza neden olabilir.
Kaygı veren bu tür gizli etkiler, genellikle bireylerin geçmiş yaşantılarından veya psikolojik hassasiyetlerinden kaynaklanır. Bu nedenle, bir ilişki içinde karşılaştığımız kaygılar, bazen dışarıdan anlaşılabilir olmayabilir. Ancak farkında olmasak da, duygu ve düşüncelerimizdeki hassasiyet, bizim bu tür etkilerden daha fazla etkilenmemize yol açabilir.
Önemli olan, çevremizdeki insanlardan gelen kaygıyı fark etmek ve sağlıklı sınırlar oluşturabilmektir. Kaygı veren ilişkilerden uzaklaşmak ya da bu ilişkilerde kendimizi daha iyi anlamak, zihinsel sağlığımızı korumada büyük bir adımdır. Gizli kaygıların kaynağını anlamak ve bu duyguyu dönüştürmek, sağlıklı bir psikolojik dengeye sahip olabilmek için kritik bir adımdır. Kendi sınırlarımızı koruyarak, hem kendimizi hem de ilişkilerimizi daha sağlıklı hale getirebiliriz.