Çocuklarda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

Günümüzün en çok tartışılan konularından biri de çocuklardaki dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu. Eskiden sadece “yaramazlık” ya da “şımarıklık” olarak görülen bu durum, artık bilimsel olarak daha net tanımlanıyor. Ama hâlâ pek çok ebeveyn, öğretmen ve hatta uzman bu konuyu tam anlamıyla kavrayabilmiş değil. Çocuk neden yerinde duramıyor? Neden basit bir talimatı uygulamakta zorlanıyor? Ders çalışırken nasıl oluyor da beş dakika içinde başka bir şeyle ilgilenmeye başlıyor? Tüm bunlar, hem çocuğun kendisini hem de çevresindekileri yoran bir döngüye dönüşebiliyor.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, sadece bir “hareketlilik sorunu” değil. Çocukların beyin gelişimiyle yakından ilişkili bir durum. Araştırmalar gösteriyor ki, DEHB’li çocukların beyin yapılarında ve nörotransmitter seviyelerinde bazı farklılıklar var. Özellikle dikkat, odaklanma ve dürtü kontrolünden sorumlu olan beyin bölgelerinde belirgin bir işleyiş farkı olduğu tespit edilmiş durumda. Ancak bu farkın genetik mi yoksa çevresel mi olduğu konusunda hâlâ net bir fikir birliği yok.
Evet, genetik yatkınlık önemli bir faktör. Ailede DEHB geçmişi olan çocuklarda bu durumun görülme olasılığı çok daha yüksek. Ancak tek başına genetik yeterli değil. Çağımızın hızlanan temposu, sürekli uyarıcılarla dolu bir ortamda büyüyen çocuklar, aşırı ekran maruziyeti ve düzensiz uyku gibi faktörler de DEHB belirtilerini daha da belirgin hale getirebiliyor. Özellikle küçük yaşta telefon ve tabletle çok fazla vakit geçiren çocukların dikkat sürelerinde ciddi kısalmalar olduğu gözlemleniyor.
Peki, bu çocuklar için ne yapılabilir? Öncelikle, onların dünyasını anlamaya çalışmak gerekiyor. DEHB’li çocuklar genellikle düşüncelerini ve enerjilerini kontrol etmekte zorlanırlar. Ancak bu, onların tembel ya da başarısız olduğu anlamına gelmez. Sadece farklı bir çalışma düzenine, farklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyarlar. Geleneksel “otur, ders çalış” yöntemi, bu çocuklar için pek işe yaramaz. Onlar için daha hareketli, görsel ve dokunsal yöntemlerle öğrenmeyi desteklemek çok daha etkili olur.
Ebeveynlerin en büyük yanılgılarından biri, bu çocukları sürekli disipline ederek, kurallar koyarak ve cezalandırarak kontrol altına alabileceklerini düşünmeleridir. Oysa ki, DEHB’li bir çocuğa bağırarak ya da cezalandırarak onu daha dikkatli yapamazsınız. Aksine, bu çocukların olumlu yönlerini güçlendirmek, başarılı oldukları alanları keşfetmelerine yardımcı olmak çok daha faydalı olur. Ayrıca, onların enerjisini doğru şekilde yönlendirmek için spor, sanat veya oyun terapisi gibi yöntemlere başvurmak büyük fark yaratabilir.
Unutulmaması gereken en önemli şey şu: DEHB bir karakter eksikliği değil, bir nörogelişimsel farklılık. Bu çocuklar, doğru destekle son derece başarılı, yaratıcı ve üretken bireylere dönüşebilirler. Önemli olan, onları anlamak ve ihtiyaçlarına uygun bir yaklaşım sergilemektir. Çünkü her çocuk, keşfedilmeyi bekleyen bir potansiyel taşır.