Çözüm yeni banknot basmak olmamalı

Yeni banknot basılma ihtimalinin de son günlerde sıkça konuşuluyor. Özellikle 100. Yıla özel hatıra 5 liralık madeni paranın basılması yerel seçimlerin ardından 500’lük ve binlik banknotların basılacağı yönünde ihtimalleri daha da kuvvetlendirdi. Yeni banknot basmanın çözüm olmadığını belirten Ekonomist Uğur Civelek eğer bu durum bir alışkanlığa dönüşürse felaket olacağını vurguladı.
Yeni banknot basılma ihtimalinin de son günlerde sıkça konuşulduğunu hatırlatan Civelek, “2005’te paradan 6 sıfır attık fakat 19 yılın sonunda 1 buçuk sıfır ekledik. Haliyle şimdi yeniden sıfır eklenmesini de konuşuyoruz. 2005’te en büyük para 200’lük banknottu ve o zaman yaklaşık 140- 150 dolar değerindeydi. Şimdi ise 200 lira 6-7 dolar ediyor. 140 dolaran 6-7 dolara düştü değeri. Şimdi yeniden büyük para basma gündemde ve sonrası içinde bir eğilim haline geleceği aşikar. Bu felaket yoludur. O yola hiç girmemek için ne gerekiyorsa yapmak lazım. Yapanları ise o koltuklara oturtmamak lazım. 2000 yılının sonunda Arjantin’de yaşananlara dikkatle bakılmalı; ‘Takım elbiseliler ya bankacı ya siyasetçidir’ denilerek ülkede kaos çıkmıştı. Türkiye o duruma gelir demiyorum ama güven duygusunun kaybolmasından bahsediyorum. Yoksullaşma bu durumu daha da körükleyen bir olgudur” diye konuştu.
TCMB’nin faiz artış kararını değerlendiren Civelek, “Bakarsanız Merkez Bankasının rezervlerinde ciddi bir erime olduğunu görebilirsiniz. Yerleşikleri dövizden liraya çekebilme konusunda sorunlar var. Biraz daha faizleri artırarak bunu yapmaya çalışıyorlar fakat diğer taraftan mevduat faizleri de düşüyor. Neden derseniz bankalar kendilerini koruyabilmek için kredi verme konusunda istekli değiller. Onun için mevduatta toplamaya çalışmıyor. Sistemde dövizden liraya dönüş mekanizmaları çalışmıyor. Korku dağları sarar ve birileri oyundan çekilmeye başlar. Bunu fiilen yaşıyoruz. Emeklilere verilenler yoksullaştırmanın önünü açıyor. Belediye başkan adayları da emeklilere yönelik söylemlerde bulunuyor dikkat ettiyseniz. Bu da seçimi kazanmak için sorunları çözmeden birilerini yoksulluk sınırının altından çekmeye çalışmak aslında sorunları daha da ağırlaştıran bir durum. 20 yıldır yapılanlar yoksulluğu önlemeye yetmediyse yapılanlar yardımın ötesine geçmediği gibi bütçeyi de zora sokar. İktidar da muhalefette sorunları çözmek yerine yardım yapmayı tercih ediyor. Bu seçimler için yapılanlar ülkenin ekonomisini daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor”.
Mahfi Eğilmez’in ortaya attığı ‘Skimpflasyon’, ‘Shrinkflasyon’ ‘Greedflasyon’ terimlerini de değerlendiren Civelek, “Zaman içinde bir şeyler değişir. Enflasyon hesabı yapan iktidar ve ekonomi yönetimi bu değişiklikleri göz önüne alması gerekir. Eğer almıyorsa o hesap sorgulanır. Mesela 1980’li yıllarda domates alırken organik domates alırdık. Bugün ise sera domatesi yiyoruz. Organik domates sera domatesinin iki katına satılıyor. Bunu fiyatlamada dikkate alıyor musun, almıyorsun. Aynı şekilde ekmek gramajları da değişiyor. Gramaj düşüyor fiyat ya artıyor ya da sabit kalıyor. Bunlar enflasyonu düşük gösterme yöntemleri. Tüm boşlukları sonuna kadar kullanma eğilimi var. Marketlere bakarsanız fiyatlar makul olabilir fakat o ürünler raflarda yok artık. Şu anda yoksulluğu hızlandırma pahasına ekonomi rakamlarındaki boşluklar ile oynanıyor. 2000 öncesinde özellikle gıda konusunda daha ciddi bir etik değerler vardı şimdi erozyona uğradı. Ekonominin durumunu iyi göstermek için her yolu deniyorlar. Bu ahlaki çöküntünün de önünü açan bir olgu. Bir toplumda rakamlara güven ne kadar az ise siyaset kurumuna ve siyasetçilere güven de o derece az demektir. Bu durum ise kaosa davetiye çıkarmaktır. Mahfi Eğilmez’in yazısı da bu açıdan önemli. Kötüye gidişatın ekonomi terimleriyle ifadesi olarak görülmeli” dedi.