Bu kavram ilk kez 1996 yılında Glasgow Caledonian Üniversitesi öğretim üyeleri John Lennon ve Malcolm Foley tarafından kullanılmış.
Dark turizmi, hüzün, felaket turizmi gibi isimlerle anılan alışılmışın dışında bir faaliyet. Dark turizmi, ülkelerin, toplumların başlarına gelen felaketler sonrası yaşadıkları yıkım, sıkıntı, zarar, veya büyük ölümlerle sonuçlanan olayların yaşandığı yerlere yolculuk olarak da tanımlayabiliriz.
Örneklendirecek olursam:
Yaklaşık 2 bin yıl önce Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucunda yaşamın 15 dakika içinde sona erdiği ortaya çıkan Antik Roma kenti Pompeii
Bir milyondan fazla insanın katledildiği Auschwitz Toplama Kampı
24 Nisan 1986 tarihinde Ukrayna’nın Pripyat şehri yakınlarında, yaşanan patlama sonrası on binlerce insanın hayatını kaybettiği Çernobil Nükleer Santrali verilebilecek en önemli örneklerden aslında.
Dark turizmin ardındaki motivasyonların başında bazı yerlere yapılan ziyaretler için normal olarak değerlendirebiliceğim bazı yerler için ise hastalıklı olarak nitelendirebileceğim merak duygusunu verebilirim. Bunu, basın fotoğrafçılığının en prestijli ödüllerinden biri olan World Press Photo’yu kazanmış bir fotoğrafla örnekleyebilirim.
Fotoğraf Getty Images fotoğrafçısı Spencer Platt tarafından 2006 yılında Israil tarafından bombalanan Güney Lübnan’da yaşananları merak eden Kuzey Lübnanlı gençlerin üstü açık bir spor araba ile yıkıntıların arasında dolaştığı anları gösteriyordu. O fotoğrafa bu linkten ulaşabilirsiniz.
Yukarda verdiğim örnekteki gibi savaş alanlarını, deprem alanlarını afet bölgelerini adrenalin ve macera olsun diye ziyaret edenlerin durumunu hastalıklı bir yaklaşım olarak görmekteyim.
Bu alanlar eğitim amaçlı, hatalardan ders çıkarmak adına kanıtlar, ders alınacak detaylar yok olmadan ziyaret edilebilir tabii ki. Ayrıca, saygılı bir şekilde gerçekleştirildiğinde, dark turizm güçlü bir öğrenme, düşünme ve tarih ile etkileşim kurma yöntemi olabilir.
Dark turizm bazen insan acısını bir tür gösteriye dönüştürmekle eleştirilir. Özellikle trajik yerlerde duyarsızca selfi çeken turistler veya yerel halkın turizm gelirlerinden faydalanamaması gibi etik sorunlar ortaya çıkabilir.
İzin verirseniz birebir kendimin tanık olduğu bir olayı da aktarmak istiyorum. 2011’de Reyhanlı’da yaşanan bombalı saldırı sonrası, olay yerine gittiğimde insanların selfi çekmekle kalmayıp, hayatını kaybedenlerin belki de komşularının yanmış bedenlerinin fotoğraflarını para karşılığı satmaya çalıştıklarına şahit oldum. Bu, dark turizmin etik sınırlarını nasıl aşabileceğini gösteren çarpıcı bir örnekti.
Daha sonrasında ise hiçbir editoryal süzgeçten geçmemiş, topluma hiçbir faydası olmayacak bu fotoğrafları kendi sosyal medya hesaplarında paylaştı bu insanlar.
Dark turizm, saygılı bir şekilde ele alındığında, geçmişin karanlık sayfalarına ışık tutabilir. Ancak aksi halde, duyarsız bir gösteriye dönüşerek toplumsal yozlaşmayı besleyebilir.
