İletişim Başkanı Altun: “Suriye’de vicdanın en büyük temsilcisi olduk”

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Suriye’nin Güvenliğinde Türkiye’nin İstikrarlaştırıcı Gücü Paneli ve “Recep Tayyip Erdoğan’ın Barış Diplomasisi: Suriye Örneği” kitabı tanıtım programında konuştu. Altun, panelin ve kitabın, Suriye başta olmak üzere bölgesel ve küresel barışa, istikrara, hak ve adalet mücadelesine katkılar sunması temennisinde bulundu. Kitap içeriğine ilişkin notlar paylaşan Altun, “Yayınlarımızla bölgemizde ve dünyada yaşanan olayların dününü, bugününü ve bağlamını bütünlüklü bir şekilde değerlendirerek, hakikatin anlaşılmasına katkı yapmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz. “Recep Tayyip Erdoğan’ın Barış Diplomasisi: Suriye Örneği” kitabımız da Suriye-Türkiye ilişkilerinin tarihsel arka planını, ilk günden bugüne Suriye İhtilafı’nın askeri, siyasi, diplomatik ve insani boyutlarını enine boyuna ele alıyor. Türkiye’nin barıştan yana duruşunu, istikrarlaştırıcı gücünü ve hayata geçirdiği emsalsiz girişimleri, bütüncül bir şekilde okuyucuya aktarıyor” dedi. Eserin, hükümetlerinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğindeki istikrarlaştırıcı rolü Suriye bağlamında ortaya koyan bir çerçeve metin mahiyetinde olduğunu kaydeden Altun, çalışmada emeği geçenlere teşekkür etti. İçinde yaşanılan belirsizlik çağında, küresel alanda bir tutulma hali ile karşı karşıya olunduğunu belirten Altun, “Ne yazık ki bu tutulma hali, çoğu kez çaresizliğe ve sorunların kökleşmesine yol açıyor. Uluslararası ilişkiler alanı giderek daha fazla kendi köşesine sinmiş, inisiyatif alamayan, dış gelişmelere göre belirlenen etkisiz aktörlere tanıklık ediyor. Küresel alanda bu aktörlerin yaşanan olumsuzluklar, krizler, zulümler karşısında aciz kaldıklarına, ve dahası bu acziyet nedeniyle bu krizlerin, zulümlerin parçası haline dönüştüklerine şahit oluyoruz” açıklamasını yaptı. Son 23 yılda Türkiye’nin bölgesinde cereyan eden olaylara, yanı başında ortaya çıkan risklere, küresel düzlemde hakim olan belirsizliklere karşı bu tür bir acziyet içinde olmadığını belirten Altun, “İlkeli ve adil yaklaşımından ödün vermemiş; cesaretle, kararlılıkla ve insanı merkeze alan yaklaşımla bölgesel ve küresel politikalarını geliştirmiş ve uygulamıştır. Türkiye, doğru bildiği yolda, kararlılıkla ilerlemiştir” dedi.
“Suriye’de yaşanan zulüm küresel güç odaklarının hem acziyetini hem de fırsatçılığını ortaya koymuştur”
Panelde Suriye krizi, Suriye ihtilafının çözüme kavuştuğu 8 Aralık devrimini, Türkiye-Suriye ilişkilerini konunun uzmanlarıyla müzakere etmek üzere bir araya gelindiğini aktaran Altun, “Tarih, Suriye konusunda Türkiye’nin haklılığını bütün dünyaya ispat etmiştir. Son 13 yılda Suriye’de yaşanan zulüm küresel güç odaklarının hem acziyetini hem de fırsatçılığını ortaya koymuştur. Bu süreçte, sözüm ona birçok gelişmiş ülke ve uluslararası aktör Suriye’deki krizin çözümüne katkıda bulunmak şöyle dursun, vekâlet savaşları aracılığıyla krizin derinleşmesine hizmet etmiştir. İnsani yardım noktasında, yerlerinden, yurtlarından, vatanlarından edilen milyonlarca Suriyelinin acılarını dindirmek şöyle dursun, onlara kapılarını kapatmak için her türden insanlık dışı yolu denemişlerdir” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2019’da G20 Zirvesi’nde Suriye ihtilafıyla ilgili yaptığı tespitlerin yaşananları çok net şekilde izah ettiğini belirten Altun, “Şöyle diyordu Cumhurbaşkanımız: ‘Ne yazık ki pek çok batılı komşumuz, yüksek duvarlar arkasına saklanmayı, dikenli tel örgülerin arkasında huzur aramayı tercih etti. Ne evlatlarının minik cansız bedenlerine sarılan annelerin, babaların feryatları, ne hapishanelerden yansıyan işkence görüntüleri ne de masum çocukların gözyaşları, maalesef birilerini harekete geçirmeye yetmedi’. Bu süre zarfında biz, Türkiye olarak ciddi riskler alarak elimizi taşın altına koyduk, bir yandan uluslararası terör örgütleriyle mücadele ederken, diğer yandan milyonlarca insana kucağımızı açtık” şeklinde konuştu.
“Türkiye, milyonlarca insana bütün samimiyetiyle kucak açarak insanlığa umut olmuştur”
Türkiye’nin insani dış politika anlayışıyla 2011’den itibaren Suriye’de vicdanın en büyük temsilcisi olduğunun altını çizen Altun, “AFAD, Kızılay, TİKA gibi kurumlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızla hem ülkemizde misafir ettiğimiz hem de sınırın ötesinde bulunan Suriyeli kardeşlerimizin hep yanında olduk. Gıda, barınma ve sağlık hizmetlerini karşılayarak savaşın yaralarını sarmaya, insan onuruna yaraşır imkânlar sunmaya, ıstıraplarını bir nebze de olsa dindirmeye çalıştık. Bölgede inşa edilen hastaneler, okullar, altyapı projeleri, Suriyeli kardeşlerimizin temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kalıcı çözümler olarak bugün de hizmet etmeye devam ediyor. Türkiye, tüm bu süreçte uluslararası toplumun görmezden geldiği milyonlarca insana, bütün samimiyetiyle kucak açarak insanlığa umut olmuştur. Batılı ülkeler başta olmak üzere -sözüm ona- gelişmiş bir çok ülke, uyguladığı çifte standartlı ve seçmeci yaklaşımla, popülist ve ırkçı politikalarla, bu konuda büyük bir ahlaki çöküş yaşamıştır. ‘Hepinizi Allah’a şikâyet edeceğim’ diyen Suriyeli minik yavrumuzun sesi, hâlâ hepimizin kulaklarında değil mi? Bu acılar dinsin, Suriye’de istikrar ve barış tesis edilsin diye Türkiye olarak Cumhurbaşkanımız liderliğinde tüm diplomatik imkân ve kabiliyetlerimizi, 2011’den bu yana seferber ettik” dedi.
“PKK/YPG yabancı güçlerin maşası olarak masum insanları hedef alan birçok saldırı düzenledi”
Türkiye’nin, Suriye ihtilafının barışçıl çözümü için her zaman proaktif bir rol üstlenerek uluslararası girişimlere öncülük ettiğini dile getiren Altun, “Astana süreci Türkiye’nin de gayretleriyle çatışmaların azaltılması ve siyasi çözüm için önemli bir platform olmuştur. Cenevre görüşmeleri ise uluslararası toplumun katılımıyla Suriye’de barışçıl bir çözüme fırsat tanıması amacıyla yürütülmüştür. Türkiye, her zaman üniter yapısını muhafaza eden ve kendi geleceğini kendi tayin eden bir Suriye’den yana tavır sergilemiştir ve bu tutumunu, bugün de güçlü bir şekilde muhafaza etmektedir. Sizlerin de bildiği üzere, Suriye’nin birlik ve beraberliğini, barış, huzur ve istikrarını tehdit eden en ciddi sorun, terör örgütleridir. Suriye ihtilafı süresince PKK/YPG yabancı güçlerin maşası olarak masum insanları hedef alan birçok saldırı düzenledi. Üstelik sadece Suriye’de değil, sınırlarımız içerisinde de bu menfur eylemlerini sürdürmüşlerdir” ifadelerini kullandı.
“Yepyeni ve umut dolu bir Suriye’ye şahitlik ediyoruz”
“Biz Türkiye olarak, bu hain terör örgütlerinin hem Suriye’deki hem de bölgemizdeki varlığını ortadan kaldırıncaya kadar mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz” diyen Fahrettin Altun, “Türkiye’nin kararlılığını görmek isteyenler, ‘Fırat Kalkanı’, ‘Zeytin Dalı’, ‘Barış Pınarı’ ve ‘Bahar Kalkanı Harekâtı’ gibi başarılı operasyonlarımıza bakabilir. Kahraman ordumuzun gerçekleştirdiği bu harekâtlarla, terör örgütlerinden temizlenen bölgelerde, barış ve huzuru tesis ederek, Suriyelilerin güven içinde hayatlarını idame ettirmelerini sağladık ve nihayet, bugün geldiğimiz noktada 8 Aralık 2024’te gerçekleşen halk devrimi ile yepyeni ve umut dolu bir Suriye’ye şahitlik ediyoruz. Suriye’den yükselen bu umut, bölgemiz için de barış, istikrar ve refah için büyük bir fırsat sunmaktır. Türkiye, küresel belirsizlik çağında yalnızca bölgesinde cereyan eden olaylara karşı değil, küresel sınamalara karşı da istikrarlaştırıcı gücünü kullanarak uluslararası barışa ‘daha adil bir dünya’ vizyonuyla hizmet etmektedir” şeklinde konuştu.
İstikrarlaştırıcı güç kavramının bölgesel ve küresel anlamda sorunların doğru tanımlanmasını, bu sorunların çözümü için proaktif çaba gösterilmesini ve istikrar kuşakları oluşturabilme güç ve iradesini ifade ettiğini kaydeden Altun, “Uluslararası sistemin reforme ve rehabilite edilmesi için mücadele ederken, hak yahut imtiyaz elde etmekten ziyade sistemde adil temsiliyet sağlamayı önceleyen bir güçten bahsediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye’nin sahip olduğu bu istikrarlaştırıcı güç, kriz bölgelerinde taraflar arasında diyalog kurma ve barışı tesis etme çabalarını odağına almaktadır. Bunun pek çok örneğine son 23 yılda bütün dünya şahit oldu. Yürüttüğümüz diplomasi faaliyetleri ve sahada aldığımız sorumlulukla iç çatışmalara sürüklenen Libya, istikrara doğru yol aldı. Rusya-Ukrayna savaşının daha ilk günlerinde ‘barışın kaybedeni olmaz’ anlayışıyla tarafları bir araya getirmeye yönelik bir irade ortaya koyduk. Batılı ülkeler, savaş kışkırtıcılığı yaparken Türkiye; gündeme gelen gıda krizini, tahıl koridoru anlaşmasıyla çözüme ulaştırarak bilhassa Afrika ülkelerinde olası bir kıtlığın önüne geçti. Savaşa dair bugün çözüm arayışları hala sürerken dün, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin Ankara’ya gerçekleştirdiği ziyaret ve Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşmeleri yine barışın tesisinde ülkemize olan güvenin somut bir örneğiydi, bütün dünyaya da ilanıydı” değerlendirmesinde bulundu.Somali-Etiyopya arasında her an savaşa evrilebilecek Somaliland krizinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın lider diplomasisindeki rolü ve Türkiye’nin arabuluculuk beceresi ile çözüme kapı aralanmış olmasının bir diğer önemli örnek olduğunu hatırlatan Altun, “Şimdi önümüzde duran en acil konu, soykırımcı İsrail’in yaptığı katliamların tamamen durdurulması ve kalıcı barışın tesis edilmesidir. Bildiğiniz üzere Türkiye, İsrail’in 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Filistinlilere yönelik saldırılarına karşı net, sert bir tavır aldı. Saldırıların soykırıma dönüşmesi üzerine İsrail’e ambargo uyguladık ve İsrail’in işlediği soykırım suçuna karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan davaya müdahil olduk. Bir yandan bölgede insani krizin çözümü için yardım seferberliği başlattık, diğer yandan İsrail saldırganlığına karşı uluslararası toplumu harekete geçirmek için bütün diplomasi faaliyetlerini yürüttük. Şu anki ateşkes süreci tatmin edici olmasa da, Türkiye olarak bu ateşkesin kalıcı barışa evrilmesi için tüm çabalarımızı diri tutuyoruz” dedi. İletişim Başkanlığı olarak, ülkede sahada ve masada verdiği güçlü mücadeleyi iletişim sahasında sürdürdüklerini kaydeden Altun, şöyle konuştu:”Haklı tezlerimizi, onurlu duruşumuzu, insani politikalarımızı ve daha yaşanılabilir bir dünya vizyonumuzu, ulusal ve uluslararası kamuoylarına anlatmak için stratejik iletişimin tüm araç ve yöntemleriyle bir iletişim seferberliği yürütüyoruz. Ben bu etkinliğimiz kapsamında sadece Suriye ve Suriyeli kardeşlerimiz ile ilgili hayata geçirdiğimiz çalışmalardan kısaca bahsetmek istiyorum: Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz, Suriyeli kardeşlerimize ve Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına yönelik 100’e yakın yalan kampanyası tespit etti ve onları ifşa etti. Öyle ki bu yalanlar kimi zaman çeşitli provokasyonlar aracılığıyla toplumsal huzuru baltalamak, kimi zaman da Mehmetçiğimizin üst düzey bir hassasiyetle yürüttüğü sınır ötesi operasyonlarına gölge düşürmek amacı taşımıştır. Uluslararası Medya Koordinatörlüğümüz, Suriye ihtilafı boyunca Ege Denizi’nde göçmenlere yönelik uygulanan geri itmelerin takipçisi oldu ve uluslararası medyanın gündemine taşıdı. Amerika’dan İtalya’ya, İngiltere’den Çin’e farklı ülkelerden 60’ın üzerinde yayın kuruluşu, bu acı tabloyu yerinde aktarma imkânı buldu.”
“Son beş yılda 300’e yakın uluslararası basın mensubunu sahanın gerçekleriyle buluşturduk”
Başkanlığın girişimleriyle, insan onuruna yakışmayan bu çirkin müdahalelerin ZDF, CNN, Der Spiegel ve Japon gazetesi The Asahi Shimbun gibi medya kuruluşlarınca haberleştirilmesinin, uluslararası toplumun vicdanını harekete geçirdiğini ifade eden Altun, “Bunun neticesinde, geri itmeleri örtbas etmekle suçlanan Avrupa Birliğinin Sınır Koruma Ajansı FRONTEX’in yönetimi sadece değişmek zorunda kalmadı, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, Avrupa Birliği ülkelerine ‘yasa dışı’ sınır dışı işlemlerin soruşturulmasına yönelik çağrıda bulundu. Uluslararası medya alanında yaptığımız bir diğer çalışma da basın mensuplarının kriz bölgesine erişimini sağlamak oldu. İnsani durum, güvenlik gelişmeleri ve Türkiye’nin bölgedeki insani yardım faaliyetleri ile ilgili olarak yalnızca son beş yılda 300’e yakın uluslararası basın mensubunu sahanın gerçekleriyle buluşturduk. Hakikati dünya kamuoyuna aktarmalarına vesile olduk. Bu çerçevede doğru ve tarafsız bilgilere ulaşmaları ve yanıltıcı iddiaları kendi vizörleriyle, kendi perspektifleri ile çürütmeleri maksadıyla basın turları, saha gezileri, röportajlar ve medya koordinasyon çalışmaları organize ettik. Örneğin 2021 yılının haziran ayında gerçekleştirdiğimiz bir saha faaliyetinde, SKY NEWS yaptığı haberle, İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi ödülüne layık görüldü” diye konuştu.
Uluslararası yayıncılık kapsamında tanıtımını gerçekleştirdikleri kitabın yanında; Suriye’de Yeni Yaşam Güvenli Liman Türkiye’nin Dünyaya Çağrısı: Mülteciler İçin İş Birliği Türkiye’nin Terörizmle Mücadelesi, Bölgesel İş Birliği ve İstikrarın Güçlendirilmesinde Türkiye’nin Merkezi Rolü, BM Reformu: Uluslararası İş Birliğine Yeni Bir Yaklaşım adlı yayınlarıyla da hakikat zemininde derinlikli bilgi ve perspektifi kamuoylarının istifadesine sunduklarını belirten Altun, “Uluslararası Toplumun Türkiye’deki Suriyeli Mültecilere İlişkin Farkındalığının Artırılması Projesinde”, Suriyeli kadınların katkıları ile bir koleksiyon hazırlayarak Londra Moda Haftası’nda tanıtımını yaptık. Suriyeli kardeşlerimizin haklı davalarını ve Türkiye’nin terörizmle güçlü mücadelesini pek çok video içerik çalışmasıyla dijital alanda dünyaya aktardık. Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi faaliyetleri kapsamında, STRATCOM Forumunda düzenlenen “Mültecilikten Girişimciliğe: Başarı Hikâyeleri” paneli başta olmak üzere pek çok etkinlik ve çalıştayda Suriye meselesini ele aldık. Elbette, 8 Aralık 2024 tarihi itibarıyla, Suriye halkının özgürlüğüne kavuştuğu bu yeni süreçte de bizler dünyanın gerçekleri görebilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.
Türkiye’nin tüm tecrübe ve birikimiyle, yeniden inşa ve imar sürecinde Suriye’nin her daim yanında yer alacağını bir kez daha hatırlatan Fahrettin Altun, “Evet daha önce de defaatle söylediğimiz gibi; Türkiye Yüzyılı’nın bölgesel ve küresel anlamda istikrarın, huzurun, kalkınmanın, barışın ve şefkatin yüzyılı olacağına inanıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın bugün tanıtımını yaptığımız bu kitabın takdiminde vurguladıkları üzere bizim devlet tasavvurumuz, hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmemiştir. Tam aksine, mânâ ve muhtevaya önem veren, adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü olmuştur. “Bizler bu anlayışla, çalışmaya, gayret etmeye devam edeceğiz. Fitneye, fesada, dış müdahalelere asla fırsat vermeyecek, birliğimizi, beraberliğimizi koruyacağız. Entelektüel bilgi ve birikimleriyle oturumlarda katkı sağlayacak olan siz kıymetli panelistlerimize, sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen çalışma arkadaşlarıma canı gönülden şükranlarımı sunuyor, panelin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA