O (Churchill) yorgundu, yenilgiyi kabul etmiyordu. Türkleri bir kez daha ikna etmeye çalıştı. Geldiler ve onu sessizce, geçen zamanın farkında olmadan, onun önümüzde yükselen kader saati konusundaki çok güzel konuşmasını dinlediler. Onun da en az İnönü kadar dikkati dağılmıştı….. Gece yatak odasına gittim. onu başını elleri arasına almış yatakta oturur buldum. “Kendimi hiç bir zaman böyle hissetmemiştim. Bana kendimi tamamen tükenmiş hissetmiyeceğim bir ilaç verir misin?” dedi.1939 Şubat’ında Ankara’ya gelen ve 9 Eylül 1944’e kadar görevde kalan İngiliz Büyükelçisi Sir Hughe Knatchbull – Hugessen de anılarını şöyle bitirmektedir; (H.K.Hugessen; Diplomat’s Peace and War; John Murray Books; London; 1949 shf; 206); “Türkiye İsmet İnönü’ye çok şey borçludur. Büyük zaferle adı yankılanan, Kurtuluş Savaşı’nda büyük rol oynayan generaline, Mudanya Mütarekesi’nin diplomatına, Cumhutiyet’in ilk yıllarının Başbakanına, Atatürk’ün ölümünden sonra göreve gelen ve ülkedebir politik sistemin kurulurken, aynı zamanda harp süresince ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanına. Yüksek ilkeler ve onur sahibi ve bizim gerçek dostumuza.”Şevket Süreyya Aydemir, İsmet İnönü’yü anlatan İkinci Adam (Remzi Kitabevi; İstanbul1983; shf; 573) isimli kitabının üçüncü cildinin sonunda şöyle demektedir;“Atatürk’e minnettardı. Onun eseriydi denilebilir. Ama, görüş, hareket ve karar bağımsızlığını daima korudu. Kimseye kayıtsız, şartsız bağlanmamasını kitaplarımda, onun ana niteliklerinden biri olarak belirtmişimdir. Dostları değil, arkadaşları vardı. Hem de, sınırlı arkadaşlıkları vardı. Yalnız, milletinin inandığı davalarına kendini kayıtsız nşartsız vermiştir.Bence siyasi hayatının en mihnetli iki eseri, o dev, o korkunç Lozan mücadelesi ve bir de, İkinci Dünya Harbine sürüklenişten, hem de nice baskılara rağmen, bu memleketi kurtarışıdır. Bu sonuncunun ne demek olduğunu, gerek o yıllardaki görevimin bana öğrettikleri, gerek İsmet Paşa’dan dinlediklerimle yakından bilirim. Ama onun bu dev direnişinin, hem milletimizce, hele aydınlarımız ile askerlerimizce, gereği kadar bilinmediğini sanıyorum.İkinci Adam adlı eserimin üçüncü cildinin ilgili son sayfasında şunlar yazılıdır. “Eğer o başarıyı sağlamasaydı ve bir maceraya milleti kaptırsaydı, şimdi şu Pembe Köşk’de İsmet Paşa değil başkaları otururdu. Ve şu Çankaya semalarında, Türk bayrağı değil, başka bayraklar dalgalanabilirdi.” Bu cildi sunarken ona (İnönüye) okuduğum zaman, onda pek rastlamadığım derin düşüncelere daldı, sonra başını kaldırdı; “Sana iltihak ediyorum”dedi.Çilelerine, ıstıraplarına, hatta bazen hayal kırıklıklarına gelince? Bunlar söz konusu olduğu zaman cevabı, her zaman şuydu;“Benim en büyük yenilgim, en büyük zaferimdir”Bunu duyan, böyle düşünen ve buna inanan bir fikir, aksiyon ve ruh adamı için başka ne söylenebilir ?”İsmet İnönü’nün 1950’de serbest seçimlerle iktidarı devretmesi ve muhalefet lideri olarak ülkenin demokratik hayatına katkıları, bu yolda yaptığı çetin mücadele, onu devleştiren bir ayrı destandır.Bugün ülkenin kuruluşuna bu denli hizmet etmiş bir dev adam için, onu,küçümseyici söylemler, O dev adamıhiç etkilemez aksine onu daha dayüceltir. İnönü elştirilebilir fakat hiç bir eleştiri nezaket sınırlarını aşıp hakaret ve yalan üzerine kurulmamalıdır. Maalesef ülkemizde bu sınırlarıbilmeyen çok insan bulunmaktadır.
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.