Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ‘5 Aralık Dünya Toprak Günü’ dolayısıyla basın açıklamasında bulundu.
Toprağın insan yaşamı için vazgeçilmez öneminin vurgulanması, toprak kaynaklarının sürdürülebilir yönetiminin sağlanması ve küresel ölçekte farkındalık yaratılması amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından 5 Aralık Dünya Toprak Günü’nün düzenlendiğini ifade eden Bayraktar, “Birleşmiş Milletler, bu yıl belirlediği ‘Toprak ve su, bir yaşam kaynağıdır’ sloganıyla sürdürülebilir tarımsal gıdaya ulaşmada toprak ve su arasındaki ilişkinin önemi konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Gezegenimizin ve üzerinde yaşayan canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri hava, güneş, toprak ve su arasındaki etkileşime bağlıdır. Tükettiğimiz gıdaların hemen hemen tamamı bu dört temel kaynağın birbiriyle olan bağından elde ediliyor. Ancak, insan faaliyetlerinin sebep olduğu iklim değişikliği nedeniyle yağış rejiminde düzensizlikler meydana geliyor, havamız kirleniyor, topraklarımız bozuluyor ve su kaynaklarımız üzerinde aşırı baskı oluşturuluyor. Dolayısıyla sera gazı salınımlarının azaltılması toprağın ve suyun korunmasına da katkı sağlayacaktır” diye konuştu.
SU FAKİRİ ÜLKE OLMA İHTİMALİMİZ VARVerilere göre Türkiye’nin de su fakiri olma ihtimali olduğunu belirten Bayraktar, “Yapılan iklim modellemelerine göre sıcak hava dalgaları, orman yangınları, kuraklık, şiddetli yağışlar giderek etkisini daha da arttıracaktır. Ülkemizin de içinde bulunduğu Doğu Akdeniz Havzası, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin en fazla yaşanacağı bölgelerin başında geliyor. Veriler incelendiğinde; Akdeniz Havzası’nda son yıllarda yağışların azaldığı net bir biçimde görülüyor. Zaten su stresi altında olan ülkemizin ilerleyen süreçte su fakiri olma ihtimali bulunuyor. Gerek sulama suyu kullanımında, gerekse ev ve sanayi tüketiminde hepimiz su kaynaklarımızın sürdürülebilirliği için üzerimize düşeni yapmalıyız” dedi.
2022 YILI İTİBARIYLA KİŞİ BAŞINA DÜŞEN ARAZİ 2,8 DEKARÜlkemiz nüfusu yıldan yıla artarken, tarım alanlarının azalması, kişi başına düşen arazi miktarının gerilemesine neden olduğunu belirten Bayraktar, “İstatistiklere göre; 2005 yılında kişi başına 3,9 dekar arazi düşerken, bu değer 2010 yılında 3,4 dekara, 2015 yılında 3 dekara 2021 yılına gelindiğinde ise 2,7 dekara geriledi. Ülkemizin en stratejik sektörlerinden tarımın en temel sermayesi olan tarım arazilerini korumak, sürdürülebilirlik açısından büyük önem arz ediyor. Son yıllarda atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılmasının yanı sıra tarım arazilerinin korunması amacıyla pek çok çalışma yapılarak kanunlar çıkarıldı. Atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılması, miras yoluyla arazilerinin bölünmesinin engellenmesi gibi uygulamalar ile 2019 yılında 23 milyon 99 bin hektar olan toplam işlenen tarım alanı 2022 yılında yüzde 3,3 oranında artarak 23 milyon 864 bin hektara ulaştı. Yapılan çalışmalar sonuç verdi ve ülkemizde son yıllarda gerileyen kişi başı arazi büyüklüğü 2022 yılında 2,8 dekara çıkarak az da olsa artış gösterdi. İşlenen tarım alanlarının artırılmasına yönelik çalışmalara bu yıl bir yenisi eklenerek, mülkiyet ve mirasçılık sorunları nedeniyle işlenemeyen veya işlense de ÇKS’ye kayıt olamayan arazilerin, ÇKS’ye kaydının yapılarak tarımsal üretime kazandırılması sağlandı. Bu değişiklik ile yaklaşık 3 milyon hektar tarım alanının üretime kazandırılacağı öngörülüyor” diye konuştu.
YERİNDE ÜRETİM ZORLAŞTITarımsal arazilerin imara açılmasının yerinde üretimi zorlaştırdığını kaydeden Bayraktar, “Toprakların imara açılarak kaybedilmesi birçok ilde yerinde üretim yapmayı zorlaştırdığı için o ilin tüketicileri meyve ve sebzeyi daha pahalı yemek zorunda kalıyor. Örnek vermek gerekirse 30-40 sene önce İstanbul ilimizin meyve sebze kaynağı İstanbul ilçeleri ve Kocaeli, Sakarya gibi illerdi. 50 kilometrelik bir mesafeden sebze meyve temin ediliyordu. Bu illerin imara açılarak topraklarını kaybetmesi sonucu yerinde üretim imkânı azaldı. Kaynak uzaklaştı, bugün İstanbul’a 600-700 kilometre mesafeden meyve sebze geliyor. Maliyet artışı nedeniyle İstanbullu tüketici meyve sebzeyi pahalı yemek zorunda kalıyor” dedi.
ÇİFTÇİ TEMSİLCİLERİNİN BULUNMASI ZORUNLU OLMALIİllerde Toprak Koruma Kurullarında çiftçilerin bulunması zorunlu olması gerektiğini belirten Bayraktar, “İllerde Toprak Koruma Kurulları tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı konusunda kararlar veriyor. Çocuklarımıza bırakacağımız mirasın kararının verildiği Toprak Kurullarında çocuklarımıza ihanet edilmesin, bir değil bin kez düşünerek karar alınsın. Kurullarda toprağın, tarımın önemini çiftçi adına anlatacak, toprağın sahibi olan çiftçilerimizin temsilcisi Ziraat Odalarının bulunması zorunlu olmalıdır. Bu Kurullarda çiftçinin, toprağın önemini en iyi Ziraat Odası Temsilcisi anlatacaktır. Bazı illerde çiftçi temsilcisi Ziraat Odaları yerine ticaret erbabının temsilcileri görev yapmaktadır. Toprağın sahibinin bulunmadığı Toprak Kurullarında toprağı korumak, imara açılmasını önlemek nasıl mümkün olacaktır? Toprak Koruma Kurullarına gelen arazilere artık vazgeçilemez gözüyle bakılmalı, imzalar atılırken gelecek nesillere ihanet edilmemelidir” ifadelerine yer verdi.
TARIM ARAZİLERİNDE TARIMSAL FAALİYET ZORUNLULUĞU OLMALIÜlkemizde tarımsal üretim maliyetlerindeki artışlar tarımsal üretimde yeterli gelir elde edemeyen üreticilerin üretimden kopmasına ve arazilerini elden çıkarmalarına neden olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Tarım arazileri üretim aracı olmaktan çıkarak birer yatırım aracı haline dönüştü. Özellikle icralık araziler internet ortamında ihale usulü ile satılıyor. Değerinin üzerinde fiyatlarla satılan arazileri bölge insanı alamıyor. Bu tür satışlar tarım dışı amaç için arazi almak isteyenlerin işini kolaylaştırarak arazilerin farklı amaçlarla kullanımının önünü açıyor. Tarımsal arazilerin amaç dışı kullanımının engellenmesi amacıyla arazilerin el değiştirmesinde tarımsal faaliyet yapılması zorunluluğu getirilmelidir. Son yıllarda ülkemizde yabancı uyruklu vatandaşların sayısı her geçen yıl artıyor. Nüfusu artan yabancıların ülkemizde arazi alma talebi de arttı. Ülke ve köylerimizin güvenliği bakımından yabancılara tarım arazilerinin satışı yasaklanmalıdır. Arazi satış veya kiralamada öncelik köy insanına tanınarak uygun fiyat ve şartlarda uzun vadeli taksit seçenekleri sunulmalıdır. Köylerimizin sosyal düzeninin bozulmamasına dikkat edilmelidir. Ülkemizde son yıllarda giderek popüler hale gelen, insanlara şehirden uzakta yaşamayı cazip gösteren hobi bahçesi, tiny house, bungalov benzeri yaşama alanları, tarım arazilerinin parçalanmasına ve çarpık yapılaşmanın oluşmasına neden olmaktadır. Bu tür yapılanmalara kesinlikle izin verilmemelidir. Tarımsal üretimin temeli topraktır. Öncelikle sahip olduğumuz toprak ve su kaynaklarına sahip çıkmalıyız. Var olan kaynaklarımızın gelecekte artacak ülke nüfusu ve beklenen iklim değişikliğinin olumsuz senaryolarına karşı etkin ve sürdürülebilir kullanımı konusunda gereken hassasiyeti ülke olarak göstermeliyiz” ifadelerini kullandı.