“Ne mutlu Türküm diyene!”

Sevgili okurlarım, rahmetli babam Osman Efe’nin görevi icabı, çocukluğum Urfa ve Suruç’ta geçti… “Biz Türk – Kürt kardeştir” diye büyüdük. Ben halen bu terör olaylarının Türkiye´yi yıpratma amaçlı yapıldığını, sokaktaki Kürt vatandaşlarımızı pek ilgilendirmediğini, böyle bir “Kürt milli ayaklanmasının” olmadığını, bu hareketlerin terörist hareketler olduğunu düşünüyorum.     Ergenekon davasında müebbet hapis cezası alan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’un Şehit ailelerine mesajları çok önemliydi;     1- Dağdaki son terörist etkisiz hale getirilene kadar mücadelemiz sürecek.     2- Şehitlerimizle, teröristlerin aynı kefeye konulmasını kabul edemeyiz.     3- Türk Milleti, terörist başını ne muhatap alır, ne de affeder.     Bu üç mesaj, şehit analarının yüreğine su serpmiş bir nebzecik olsun, acılarını dindirmişti…                                                      ***     Anayasamızda belirtilen,     1. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti;     MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.     IV. Değiştirilemeyecek hükümler;     MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.                                                          ***      Atatürk’ün azınlıklar meselesine yaklaşımı ile ilgili, bir okurumdan aldığım maili sizlerle paylaşmak istedim. Bugün de üzerinde düşünmemiz ve çalışmamız gereken bir ders niteliği taşıyor…     İşte o yazı;     “Ne mutlu Türküm diyene!”     Başbakan İnönü saat 18.00 sularında Florya Köşkü’nde Atatürk’ü ziyaret etmiş:     – Hayırdır İsmet… Habersiz geldin.     – Paşam, azınlıklar meselesi… Konuyu Meclis’e getireceğiz… Ne diyorsunuz?     – İsmet bugün geç oldu… Yarın sabah erkenden gel, konuşalım.İnönü çıkınca Atatürk “bütün görevlileri” toplamış:- Sadece laleler kalsın… Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün, atın… Derhal.     İsmet Paşa sabah gelmiş, bahçenin “halini” görmüş ve “görevlilere” sormuş:     – Ne oldu böyle?     – Gazi Paşa Hazretleri emrettiler, söktük.    Başbakan İnönü, Cumhurbaşkanı Atatürk’ün odasına girmiş:     – Paşam, bahçenin durumu nedir deyince,     Atatürk; – Azınlıkları söküp attım İsmet…     İnönü “Anladım” dercesine başını öne eğmiş:     Atatürk: – İsmet, ben “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünü boş yere söylemedim… Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı… Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin… Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın…     Ulu Önder Atatürk’ün “verdiği dersi” bugün hâlâ anlamayanların olması ne kadar acı!