Oğlumuz Alaİn Delon Değil

O herkesçe onaylanmış yakışıklılığın sembolüydü. Çocukken annemin kadın günlerinde karısını beğenmeyen erkeklere, gelinini küçümseyen kaynanalara kinayeli laf dokundurmak için söylenen “Kızımız çok güzel değil ama oğlumuz da Alain Delon değil” sözünü onlarca defa duymuşumdur. Bu cümleyi çok severdim. Bir yandan kendi tipine ve haline bakmaksızın bir erkeğin karısını beğenmemeye hakkı olmadığının bir sürü kadın tarafından ortak görüşle deklarasyonu bize güven verirdi, bir yandan da büyüyünce çok güzel olsak ta Alain Delon gibi biriyle evlensek diye umut ederdik, bu ilk gençlik hayalinde suç bizim değildi çünkü Alain Delon filmlerinin siyah beyaz ekranlarda fırtına gibi estiği o yıllarda adam tescilli bir mükemmelen yakışıklı erkekti.  Alain Delon’un adı neredeyse her kadın gününde bir defa geçerdi. Ama bir yandan da gizli gizli korkardık, Allah muhafaza kocamız Alain Delon gibi olursa bu teyzelerin gözünde her şeyi yapmaya hakkı olacak gibi gelirdi. “Alain Delon gibi yakışıklı” sözü her yerde dolaşırdı, takım elbise ve kravat bir erkeğe bu kadar mı yakışırdı?
Alain Delon hem çok yakışıklı hem de Türk erkeğinin olmak istediği gibi soğuk ve hafif kasıntı tipleri canlandırırdı filmlerinde, cool denilen şey her neyse işte o Alain Delon’un oynadığı rollerdeki kişilerdi. Bir tek filminde bile bizim ortalama erkeğimizin onaylamayacağı şekilde dans ettiğini, zevzek bir role büründüğünü görmedim. Çoğu kere ciddi hatta tekinsiz, bazen hafif psiko, ama her daim laubalilikten uzak, karizmatik adamları oynardı. Bu bizim erkeğimizin kendisi için istediği kişiliğin ta kendisiydi. Kadınlarımız da onu çok severdi. İyilikle kötülüğün karışımı erkek kişiliğine alışık kadınımız bu karışımın çok yakışıklı bir bedenle birleşimine hiç alışık değildi, o yüzden kadınlarımız da Alain Delon’a bayılırdı. Gözleri gibi açık renk takım elbiselerin içindeki zayıf atletik vücut ve uzun bacaklarla Alain Delon çok farklıydı. Fransız olduğuna hiç inanasımız gelmezdi, daha çok İtalyan’a benzerdi. 
Alain Delon 88 yaşına kadar yaşadı. Kimilerine göre 4, kimilerine göre 3 çocuk babası olduğu yazılır çünkü geçtiğimiz yıl sefil bir şekilde ölen ilk çocuğunu hiçbir zaman evladı olarak kabul etmemişti. Bir dolu güzel kadınla birlikte oldu, bir sürü işe girdi çıktı ama her zaman kendine çok iyi baktı. Alkol veya uyuşturucuya hiç prim vermedi, ömrünün son 20 yılını lüks malikanelerde çocuklarından sevdikleriyle (çocukları arasında ayrımcılık yapan bir babaydı) geçirdi, onlara çok sıkı bir miras bıraktı. Büyük bir resim ve heykel koleksiyonuna sahipti. Alain Delon aşırı sağcı politik görüşe sahip olduğunu hiç saklamadı. Hayvanlara çok düşkün bir insan olarak hayvan haklarının aktif bir savunucu olma yönünde para ve emek harcadı. 
Çok sevdiği bir kadını bir kâğıda yazdığı, başka bir kadınla gittiği notuyla terk ettiği yazılır, oysa bıraktığı kadın Fransa’nın en güzel kadınlarından birisiydi. Boş verelim, kocalarımız Alain Delon olmasın, bu dünya gerçekten de Alain Delon’a her istediğini yapmaya hakkı olduğu düşüncesini empoze ediyor.  Evinden çıkan 72 silah ta bunun göstergesi değil mi? Ne yapacaktı Alain Delon 72 adet silahı? 
Ötenazi istediği zamanların evveliyatında yaşamayı seven bir Fransız olduğunu söylerdi, zaten uzun bir hayatın asıl sırrı bu değil midir? Yani hayatı her koşulunda ve her defosunda sevebilmek onunla uzun zaman geçirmenin ilk koşulu değil midir? Alain Delon’un 88 yılını tamamladığı ömründe ne kadar mutlu olduğu bilinmez, o da zor bir çocukluktan, sıkıntılı ve yalnız bir gençlikten geçmişti, hırsızlıktan tutuklanma, ordudan atılma bile var geçmişinde ama yaşının yakışıklısı olarak göçtü bu dünyadan… Ardında bütün kadınlarıyla sorunlu ilişkileri, hatta cinsel saldırı suçlamaları, ırkçı, homofobik, kadın haklarına saygısız söylemleriyle o güzelim gözleriyle çelişkiye düşen tartışmalı bir kişiliğin anılarını da bırakarak gitti. Ama dünya esrarlı bakışlı yakışıklısını çok özleyecek. Onun gidişiyle toplulumuzdaki yakışıklılık ortalaması bir tık daha düştü.