Geçtiğimiz haftanın son yazısını milli Eğitimde yaşanan sorunlara ayırmış özellikle, okuma çağındaki çocukların okul sıraları yerine çalışma hayatının içinde yer aldıklarına dikkat çekmiştik. Haklı olarak da Milli Eğitim Bakanlığı’ndan çocukların neden okullarda değil de tarlada, sanayide ucuz işgücü olarak çalıştırıldığını sormuştuk.Biliyorsunuz; bu haftayı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırladığı, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” adıyla açıkladığı yeni müfredat taslağını konuşarak geçirdik. Müfredat programına vakıf oldukça da görüyoruz ki, daha uzunca bir süre konuşacağız gibi,Milli Eğitimin sorunları sayılamayacak kadar çok. En başta gelen sorun ise öğretmenler ve öğretmenlere reva görülen uygulamalar geliyor. Milli Eğitimde normal kadrolu öğretmenlerin yanı sıra çağdışı bir uygulama olarak gördüğümüz ücretli öğretmenler ve de özel okullarda adeta köle düzeninde çalıştırılan öğretmenlerimiz var. Bu öğretmenlerimizin toplam sayısı 1 milyon 139 bin 673 olarak biliniyor. Bu öğretmenlerimizin 975 bin 698’i resmi okullarda 163 bin 975 ise özel okullarda görev yapıyor. Resmi okullarda görev yapan öğretmenlerimizin 66 bin 780’i ise ücretli öğretmen statüsünde. Bunlar, derslere girdikleri sürece ücret alıyorlar. Yaz tatillerinde, ya da yıl ortasındaki tatil günlerinde derslere giremedikleri için ücret alamıyorlar ve sigorta işlemleri de yapılmıyor.Yine ülkemizde 45 devlet, iki de vakıf üniversitesinde 58 eğitim fakültesi bulunuyor. İşte buralardan mezun olan öğretmenlerimize de “atanamayan öğretmenler” diyoruz. Sayıları bir hayli fazla olan bu öğretmenlerimiz devletten görev bekliyorlar. ÖSYM verilerine göre, ülkemizde 56 bin 935 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, 55 bin 230 Okul Öncesi, 40 bin 930 Türk Dili ve Edebiyatı, 24 bin 678 Rehberlik, 24 bin 9 Beden Eğitimi, 23 bin 337 Tarih, 21 bin 82 Türkçe, 19 bin 249 Lise Matematik, 18 bin 802 Sosyal Bilgiler, 18 bin 345 Fen Bilimleri, 17 bin 268 İngilizce, 14 bin 740 ilköğretim Matematik, 10 bin 468 Coğrafya, 7 bin 320 Biyoloji, 5 bin 622 Fizik ve 5 bin 602 Kimya öğretmeni atama bekliyor.Görüldüğü gibi 360 bine yakın öğretmenimiz halen eğitim ordusu içinde görev alamamış vaziyette. Bu, öyle kolay kolay eritilecek bir rakam değil. Buna birikime rağmen, halen eğitim fakültelerimizde binlerce gencimiz öğretmen olmak üzere çaba sarf ediyor. Tüm bunlara karşın, Milli Eğitim Bakanı yaptığı açıklamada 68 bin öğretmene ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Kaldı ki bunun da hepsini istihdam etme şanslarının olmadığı dillendiriyor. CHP Genel Başkanı Özel’in yaptığı açıklamada ise ataması yapılacak öğretmen sayısının 29 bin civarında olduğunu belirtiyor.Öğretmenlerimizin eğitim durumları da sorunlu. Ataması yapılan öğretmenlerin tamamına yakını “mülakatla” iş başı yapmış durumdalar. Sayın Bakan yaptığı açıklamada, öğretmenlerin bilgi düzeylerini ancak bu yolla belirlediklerini ifade ediyor. Yazılı sınavlarda dereceye girmiş neredeyse tüm öğretmen adayları her ne hikmetse “mülakatta” başarısız olarak atanamıyorlar. Hal böyle olunca da Sayın Bakan kendisine inanmamızı istiyor.Bir kere şu noktada anlaşalım. Adının başında “MİLLİ” kelimesi bulunan Milli Eğitim Bakanlığı liyakatla yönetilmiyor. Sivil Toplum Kuruluşu adı altında vakıflar ve dernekler marifetiyle imzalanan sözleşmelerle, ana okulu düzeyindeki çocuklarımız, öğretmenlik vasfı taşımayan, şalvarlı, sarıklı bir takım adamlar tarafından ÇEDES projesi kapsamında akıllara ziyan bir eğitim kapsamında kafaları karıştırılıyor. Daha öncede yazdık, sınıf ortasında temsil mezar koyarak, annelerine ağıt yakmaları istenen çocuklarımız, mezarlık, cami ve mescid temizletilen öğrencilerimize ilişkin görüntüleri unutmuş değiliz. İktidar Partisi, sürekli gerileyen oyları ve buna neden olan gelişmeleri değerlendirmek üzere peş peşe çalışmalar yapıyor. Öyle çok uzağa gitmelerine gerek yok. Milli Eğitimin gelmiş olduğu bugünkü tabloya bir bakmaları yeterli olacaktır. Sadece seküler kesimlerden değil, gerçek anlamda dini özümsemiş kesimlerden de bu uygulamalara tepkiler çığ gibi artıyor.KONDA’nın geçtiğimiz günlerde İstanbul’da gerçekleştirdiği araştırmadan da öğreniyoruz ki, özellikle gençler arasında ateizm ve deizm yüzde 10’la yaklaşmış durumda. Birçok, orta yaş kuşağındaki vatandaşımız da yaşadıklarını kesinlikle kabul edemiyorlar. Türkçemizde çok güzel bir deyim vardır. Derler ki, “kötü doktor candan, kötü imam dinden eder” İşte bugün geldiğimiz nokta tamda bu durumu gösteriyor. Milli Eğitim, göreve gelen her bakanın öyle kafasına estiği gibi değiştirilecek, üzerinde oynanacak bir şey değildir. 20 küsur senelik AK Parti iktidarında 8-9 bakan değişti, eğitim sistemi onlarca kez değiştirildi, sadece bununla birlikte dört kez müfredat değişikliği yapıldı. Ortaya çıka çıka kocaman bir sıfır kaldı! Dünya yapay zekalarla, mercimek tanesi kadar büyüklükteki çiplerle, uzay yolculuklarını nasıl daha ileriye doğru taşırız gibi projelerle kafa patlatırken biz matematiğin, mühendisliğin temeli olan integrali kaldırıyoruz. Ne diyelim “pes” artık.
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.