Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarı Araştırmacısı Nihan Karali, 2019’da küresel plastik üretiminin, sera gazı emisyonlarının yüzde 5,3’ünü oluşturarak 2,24 gigaton karbondioksit eş değeri salıma neden olduğunu söyledi.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün (OECD) “Küresel Plastik Görünümü” raporuna göre, 2000 yılında 234 milyon ton olan küresel plastik üretimi 2019’da 460 milyon tona, 156 milyon ton olan plastik atık miktarı ise iki kattan fazla artarak 353 milyon tona çıktı.
Plastikler, hem çevre kirliliğine hem de doğada yıllar içinde çok küçük parçalara ayrılarak mikroplastiklere neden olurken, üretimleri sırasında atmosfere yayılan sera gazları da küresel ısınmayı hızlandırıyor.
ABD Enerji Bakanlığının mali destekleriyle California Üniversitesi çatısı altında çalışmalarını sürdüren Lawrence Berkeley Ulusal Laboratuvarından bilim insanlarının gerçekleştirdiği “Birincil Plastik Üretiminin İklim Üzerindeki Etkisi (Climate Impact of Primary Plastic Production)” araştırmasında yer alan Karali, soruları yanıtladı.
Karali, birincil plastik üretiminin iklim üzerindeki etkisini tahmin etmek ve bu alanda yapılan araştırmalardaki detay düzeyini artırarak varsayımlarını şeffaf bir şekilde sunmak istedikleri için bu araştırmaya başladıklarını belirtti.
Küresel birincil plastik üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarının modellemesini tedarik zinciri yaklaşımı olarak geliştirdiklerini aktaran Karali, “Üretim için ham madde olarak ihtiyaç duyulan fosil yakıtların çıkarılmasından nihai ürün şekillendirme aşamasına kadar sera gazı emisyonlarını modelliyoruz.” dedi.
Araştırma kapsamında 9 ana birincil polimeri analiz ettiklerini ve bunların, mevcut plastik talebinin neredeyse yüzde 80’ini oluşturduğunu vurgulayan Karali, elde ettikleri veriler hakkında şu bilgileri paylaştı:
“Araştırmamız, küresel birincil plastik üretiminin 2019’da yaklaşık 2,24 gigaton karbondioksit eş değeri emisyon ürettiğini ve bunun toplam küresel sera gazı emisyonlarının, tarım ve arazi kullanımı, arazi kullanım değişikliği ve ormancılık haricinde, yüzde 5,3’ünü temsil ettiğini gösteriyor. Birincil plastik üretiminden kaynaklanan emisyonların yaklaşık yüzde 75’inin polimerizasyondan önceki adımlardan kaynaklandığını tespit ettik.”
Karali, emisyonların yüzde 26’sının monomer yani etilen ve propilen gibi ürünlerin üretimi; yüzde 29’unun nafta, etan gibi hidrokarbonların rafine edilmesi; yüzde 20’sinin de plastik üretiminde ham madde ve proses enerji talebi için gerekli fosil yakıtların çıkarılması sırasında meydana geldiğini bildirdi.
Plastik üretiminin 2050’ye gelindiğinde göstereceği büyümeyi iki farklı senaryoda ele aldıklarından bahseden Karali, şunları kaydetti:
“Plastik üretiminden kaynaklanan emisyonlar yıllık yüzde 2,5 büyüme senaryosu altında 2050’ye kadar 2 kattan fazla artarak 4,75 gigaton karbondioksit eş değerine ulaşabilir. Bu, sıcaklık artışını 1,5 derecenin altında tutmak için kalan küresel karbon bütçesinin yüzde 21 ila 26’sını oluşturuyor. Yıllık yüzde 4 büyüme senaryosunda ise birincil plastik üretiminden kaynaklanan emisyonlar 3 kattan fazla artarak 6,78 gigatona ulaşacak. Bu da küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlı tutmak için kalan karbon bütçesinin yüzde 25 ila 31’ine karşılık geliyor.”
Karali, birincil plastik üretimine karşı alınması gereken önlemler konusunda çözümlerin döngüsel, sürdürülebilir, sorumlu olması ve sağlık riskleri oluşturmaması gerektiği değerlendirmesinde bulundu.