8 Aralık 2024 günü Suriye rejiminin düşmesiyle yepyeni bir döneme girildi. 61 yıllık BAAS rejimi, Heyet Tahrir eş-ŞAM (HTŞ) birliklerinin İdlib’den başlayarak 12 gün süren ilerleyişinin ardından yıkıldı. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Rusya, Esad ve ailesine sığınma hakkı tanıdı; yalnızca onlara değil, milyarlarca dolarlık servetlerine de.
Her düşen Suriye şehrindeki cezaevlerinden mahkûmların serbest bırakıldığı anlara, halk tarafından çekilmiş görüntülerle tanıklık ettik. Koşarak kaçan insanlar görülüyordu. Belki de o ana kadar yaşananlardan haberdar bile değillerdi. Arkalarına bakmadan, hızla oradan uzaklaşıyorlardı. Ne olduğunu ya da neden serbest kaldıklarını sorgulayacak zamanları da yoktu belki.
Bir foto muhabiri olarak, hâlâ orada olamamanın acısını yaşıyorum. Bölgedeki her gelişmeyi sosyal medya ve televizyon ekranlarından detaylıca takip etmeye; hatta orada bulunan arkadaşlarımla konuşarak yaşananları net bir şekilde anlamaya çalışıyordum. Televizyon ekranlarında ve sosyal medyada dolaşan bir video gördüm. Bu görüntüyle birlikte The Photographer of Mauthausen gibi İkinci Dünya Savaşı toplama kamplarında geçen film sahneleri gözümde canlanmaya başladı.
The Photographer of Mauthausen 2018 yapımı bir İspanyol filmi. Orijinal adı El fotógrafo de Mauthausen. Yönetmen koltuğunda Mar Targarona otururken, filmin başrolünde Francesc Boix’i canlandıran Mario Casas yer alıyor. Hayatta kalma mücadelesi, gerçeklerin ortaya çıkarılması, savaş suçlarının belgelenmesi ve adalet arayışı temalarını işleyen harikulade filmlerden biri.
Film, İkinci Dünya Savaşı sırasında Mauthausen Toplama Kampı’nda esir tutulan Katalan bir fotoğrafçı olan Francesc Boix’in cesur mücadelesini aktarıyor. Boix, Nazi subaylarının ve kamptaki vahşetin kanıtı olan fotoğrafları gizlice saklayarak dışarıya sızdırır. Bu fotoğraflar, savaştan sonra Nürnberg Mahkemeleri’nde Nazi subaylarını yargılamak için çok önemli kanıtlar haline gelir.
Sednaya, bir insan mezbahası; korkunun bile korktuğu yer. Sednaya, Suriye Ordusu ve askeri istihbarat tarafından yönetildiği süre boyunca, rejime bağlı olmadığı düşünülen askerler ve rejim karşıtları için kullanılan bir cezaevi oldu. Şu ana kadar Sednaya ile ilgili izlediğim hiçbir şey bir film sahnesi değildi. Cezaevi içinden, aktif olduğu günlere ilişkin bir şey izlemedim. Ancak, oradaki mahkûmların son halini gösteren videolara rastlayınca geçmişte neler yaşandığını anlamak çok da zor değil.
Akıl sağlığını yitirenler, dişleri dökülmüş olanlar, adını veya soyadını hatırlamayanlar, işkence nedeniyle orada bulunma nedenini unutanlar; günlerce, haftalarca ışık yüzü görmemiş, hatta başka bir insanın yüzünü dahi görmemiş olanlar… Toplama kamplarına ilişkin fotoğraf, video ve filmlerden zihnimize kazınmış, bir deri bir kemik kalmış insanlar…
Suriye’de yaşanan katliamlar sadece Sednaya ile sınırlı değil. Bir başka trajedi de Nisan 2013’te, başkent Şam’ın güneyindeki Tadamun Mahallesi’nde Esad rejimi tarafından en az 41 sivilin topluca öldürülmesine dair görüntülerin ortaya çıkmasıydı. O görüntüler rejim askerleri tarafından kaydedilmişti. Bu görüntüleri çeken kişinin hangi amaçla bu kaydı yaptığı bilinmiyor. Ancak, bu katliamı kaydeden kişinin, o anların Francesc Boix’i olduğu kesin.
Sednaya’nın bir Francesc Boix’i olmadı belki, ama sonrasında video çeken, fotoğraf çeken herkes bir nevi Francesc Boix oldu benim gözümde. Fotoğrafın ve videonun ne kadar önemli bir işlevi olduğunu, tarihe çok önemli kayıtlar düştüğünü bu olay bir kez daha hatırlattı. Hele ki bilinçli bir şekilde çekilir ve saklanırsa, her biri sonsuz bir kanıt. Sednaya ve diğer bölgelerde çekilen fotoğraf ve videolar, bu işin sorumlularının yargılanmasını sağlayacak; uluslararası mahkemelere konu olacak bu katliamlar.