SIĞINMACILAR VE GELECEK TEHLİKESİ

Hıristiyan ve Musevi toplumunun Türk ve Müslüman toplumuna karşı bakışı müspet değildir. Müttefik olduğumuz, ortaklıklar içinde bulunduğumuz durumlarda bile yakınlık kurmada samimi olmadılar.
Topraklarımızı aldınız bahanesinin üzerinden asırlar geçtiği halde, dünyada adaletin tükendiği zamanda Hıristiyan veya Musevi halka adalet getiren Türk milletine bakışları değişmemiştir. 
Millet olarak Türk’e duyduklarının antipatinin yanında, Vatanımız Anadolu coğrafyasının stratejik konumu da bunda çok etkilidir.
Türkiye coğrafya olarak birileri ile sınır ülkesidir ve üç kıtada etkin olan Türkiye için Suat İlhan Paşa: “ Türkiye Avrasya’nın sınırındadır. Asya’nın Avrupa’ya komşusu, Avrupa’nın Asya komşusudur” Der. 
Önemli konuma sahip Türkiye, tarihin belli safhalarında görüldüğü gibi yönetenler tarafından hatalar zincirinin içinden geçme şansızlığını yaşar.
Bu yanlışlardan biri ve önemlisi de sığınmacılar adı verilen, farklı devlet ve toplumlardan ülkemize gelen yoğun yabancı akınıdır.
İstanbul’da bir lisede Irak uyruklu genç okul müdürünü tabanca ile vurarak katletmişti. Konya’da bir kadını dört Afganlı bıçaklayarak katlettiler. Yurdumuzun birçok yerinde karşılaşılan bu olumsuz ve ilerisi için tehlike teşkil edecek olaylar, belli bir görüşün savunuculuğunu yapan basın organları tarafından haber yapılmamaktadır. 
Tarihçi, Profesör İlber Ortaylı sığınmacı Suriyelilerle ilgili uyarıda bulunmuştur. İlber Hoca; “hızlı bir üreme potansiyeline sahip Suriyeli sığınmacılar bir müddet sonra parti kurabilirler. Bundan emin olun başka göçmenlere de benzemezler.” Diyor ve uyarıya devam ediyor “partileşme başlar veya gider bir başka partinin içine girip ele geçirirler. Çok politiktirler o konuda”
Gelişmelere bakalım. 2023 yılında kaçak olarak 400 bin kişi girmiş ülkemize. Toplam sığınmacı sayısının 13 milyon civarında olduğu söyleniyor. Doğum istatistikleri göz önüne alınırsa 2040 yılında 21 milyon nüfusa sahip olacakları söylenmekte.
Tehlikenin halk farkında ama yönetenlerimiz maalesef farkında değil veya öyle olması politikaları gereği.
Millet kavramı düşünceleri ve kabulleri içinde olmayan, sadece inanç birliğinin sorunları çözeceğine inanan ümmetçi düşünce yarınlarda Türk’ün, Türkiye’nin karşılaşacağı tehlikelere karşı duyarlı değildir.
Ama görünen bir gerçek vardır. Vatan ve millet kavramı gelişmemiş olanlar inanç birliğinde samimi olsalar bile, bu göstermeliktir, birliğin ömrü hiç de uzun olmaz. 
En yakın örneği 1. Dünya Savaşı sırasında Türk’ün yaşadıklarıdır. Müslüman olan, aynı inancı paylaştığımızı söylenenler tarafından düşmanlıklarla karşılaştık. Ve o düşüncede olan kişiler ayrı devletlerin içinde yer aldılar.
Sorun tehlikeye dönüşmeden Türk insanın uyanması gerekmektedir.
Sessiz kalmak yapılanlara ortak olmak demektir.