Yapay zekâdan arkadaş mı? Eksik olsun!..

Yalnızlık, insanlık tarihi boyunca hep vardı. Ama şimdi yeni bir oyuncu sahnede: Yapay zekâ (YZ). Dijital çağın son bombası olan YZ arkadaşlık uygulamaları, David Adam tarafından kaleme alınmış, “Supportive? Addictive? Abusive? How AI companions affect our mental health” (Destekleyici mi? Bağımlılık Yapan mı? İstismarcı mı? Yapay Zeka Arkadaşlarının Zihinsel Sağlığımız Üzerindeki Etkileri) başlıklı makalede de altı çizildiği gibi, günümüzde milyonlarca insanın duygusal boşluklarına sızıyor. YZ destekli sanal platformlar, kullanıcılarına empatiyle yaklaşan, dinleyen, ilgi gösteren sözüm ona dijital “arkadaşlar” sunuyor. Ancak burada bir an durup sormamız gerek: Yapay zekâdan, sanal bir illüzyondan insana arkadaş olur mu?Görünüşte masum olan bu uygulamalar, aslında insan ruhuna oynuyor. Adam’ın yazısında dikkat çektiği gibi, insanlar bu YZ arkadaşlarına bağlanıyor, kaybettiklerinde yas tutuyor, ilgilerini kaybettiklerinde suçluluk hissediyor. Bir yazılımın kapanışı, bir insanın ölümüne yakın bir kayıp duygusu yaratıyorsa, burada ciddi bir psikolojik sömürüden bahsetmemiz gerekmez mi? Bizler, duygusal yatırım yaparken karşımızdaki “varlığın” gerçek olmadığını biliyoruz ama hislerimiz buna rağmen tetikleniyor. İşte bu noktada tehlike başlıyor.Bence, böylesi bir fenomen yalnızca bireysel bir sorun değil; dünya genelinde toplumsal ve politik bir kırılmanın da işareti. İnsanlar neden YZ arkadaşlarına yöneliyor? Yalnızca teknolojik merak mı, yoksa toplumun ürettiği yabancılaşma, yalnızlık, bağsızlık hislerinin bir sonucu mu? Dijitalleşen dünyada, kamusal alanın erimesi, toplumsal bağların çözülmesi, bireylerin giderek içine kapanması, tüm bunlar bu trendi tetikliyor. Yani mesele bir Replika veya türevi sanal arkadaşlık uygulamaları değil; modern yaşamın, neoliberal düzenin ürettiği yalnızlık krizi.Üstelik işin ticari boyutu da var. Bu uygulamalar yalnızca bir hizmet sunmuyor; kullanıcıların dikkati ve duyguları üzerinden para kazanıyor. Rastgele ödüller, kişisel mesajlar, hızlı yanıtlar — hepsi bağımlılığı artırmak için tasarlanmış. (Ki bu uygulamaların kullanıcıların dopamin seviyelerine ne yaptığını düşünemiyoum bile..!) Bir nevi, duygusal kumarhane. Düşünsenize, insanlara sahte bir bağlanma sunuyorsunuz, sonra o bağı sürdürmek için sürekli bir “ödeme” talep ediyorsunuz… Akıl dışı, çok çirkin ve resmen istismar!Adam’ın ilgili makalesinde belirttiği gibi, yapay zekâ uygulamalarının insan psikolojisi ve bilişsel etkilerine yönelik elimizde henüz yeterli bilimsel araştırma yok. Bu ilişkilerin uzun vadede insan psikolojisine ne yaptığı, bireyin sosyal becerilerini nasıl etkilediği, gerçek hayattaki ilişkilerini nasıl dönüştürdüğü belirsiz görünse de, bana göre, insan beyninin işeyişine YZ kullanımının nasıl bir tesiri olduğuna yönelik olası teferruatlı çalışmaların ve incelemelerin bize sunacağı veriler de pek parlak olmayacak. O yüzden bu konuda kesinlikle yapay zekânın kamusal olarak daha çok tartışılmaya, dahası etik düzenlemelere, hatta yasal sınırlamalara ihtiyacı var.Eğri oturalım, doğru konuşalım; temkinli olmak zorundayız. Muhtelif yapay zekâ temelli uygulamaların giderek bir norm(al) olarak hayatlarımızda kökleştiği noktada yalnızca bireysel değil toplumsal, kitlesel dönüşümün de kapısı aralanıyor. Gerçek insan ilişkilerinin yerini algoritmalar aldığında, empati, anlayış, sabır, yüz yüze iletişim gibi temel sosyal beceriler zayıflamaya başladığında toplumun en başta ruhsal sağlığı ve bir arada yaşama meziyetlerinin büyük bir kırılmaya uğramasıyla yaşanabilecek savruluş insanlığı kendi kıyametine götürür. Karamsarlık değil bu, gerçekçilik. Modern yaşam ve insan haklarının temel değerlerini ciddi biçimde aşındırabilecek bir tehlike unsuru yapay zekâ kullanımındaki kontrolsüzlük.Dolayısıyla hem bilim, hem de siyasi otoritelerin bu konudaki ihtilafı görüp yarın geç olmadan ihtiyatla devreye girmesi ve etik çerçevede, evrensel boyutlu, bağlayıcı düzenlemeler yapması gerekiyor.