Bilindiği üzere koltuğu bir kez daha devralmasına çok az bir zaman kalmışken, ABD Başkanı Donald Trump seçildiği Kasım ayından beri sosyal medya paylaşımları ve kendine has diskuruyla bildiğini okumaya devam ediyor. Anlayacağınız Trump yine Trumplığını yapıyor; ancak etrafını kendi liginden donattığı milyarder kurmayları ve ifade özgürlüğümüzün yılmaz neferi (!) olmuş Elon Musk desteğiyle dünyamıza şimdiden çekincesizce sinyallediği muhafazakar sağ popülist siyasi izlek, bu defa fazlasıyla endişe verici hadiselere gebe olacak görünüyor.
Elon Musk “Artık medya sizsiniz” gibi gülünç palavralarla birilerini eyleyedursun, ortada çok net ve hepimize malum olmuş bir gerçek var ki; kendisinin başına geçişinden bu yana Twitter, medya adına bütün etki ve özgünlüğünü yitirerek, algoritma değişiklikleri, sahte/ bot hesaplar, para karşılığı mavi tick alıp keyfince düdüğünü öttüren tuhaf tiplerle kelimenin tam anlamıyla bir “freak show” (ucube gösterisi) sahnesi olmuş durumda. Varsa içinde olduğumuz şu zamanda bir Ortaçağ görmemekle hayıflanan, buyursun gelsin, Twitter’da tarih yeniden yazılıyor… Timeline (ortak akış) her konuda öz iradenizle takip etmeyip, tercih veya merak etmeyi de hiç talep etmeyeceğiniz çer-çöp türde pornografik, manipülatif, çarpık, irrite edici, tehlikeli içeriklerle dolu; sosyal medya soytarısı diye nitelemenin ayıp kaçmayacağı kalabalıklar yüzünden… İlgilendiğiniz gündem ve takipleştiğiniz insanların paylaşımlarını görmek bu sebeple artık mümkün değil. Hal böyleyken; Musk’ın bizzat paşa keyfi ve zevkine göre yeniden dizayn ettiği, her yanı artık leş gibi kokan böyle bir Twitter, acaba kendisi ve benzerlerinden başka hangi düşüncenin özgürlüğünün teminatçısı?..
Peki işleri bu hale sokmak kimin talebiydi? Kitlelerin mi; yoksa mülkiyet sahiplerinin mi?
Yanıtlaması nereden baksanız zor bir soru. Konuya ABD siyasetinin çift kutuplu ekseni (Demokratlar ve Cumhuriyetçiler) ve Trump’ın başkanlığı özelinde yaklaşırsak, seçmen kitlelerinin algılarıyla siyasiler tarafından kolaylıkla oynanabildiğini gözlemleriz. ABD siyasetinin matematiği, sistematiği bunun üzerine kuruludur; ki bu konuda hiç kimse ellerine su dökemez bence. Ama esasa geldiğimizde; toplumun, insanların elinden irade ve özgürlüklerini bugün “politika” diye nitelenen bencil, çıkarcı, çarpık stratejiler, medya-iletişim araçları ve algı oyunlarıyla gasp edip, günün sonunda bunları insanlara kendi iradeleri ve özgürlüğüymüş gibi pazarlayıp satan cambaz(lar)ı ve güçlerini artık sorgulamamamız gerekmez mi?
Bize sunulan, dayatılan her şeyi almak, kabul etmek, kullanmak yahut tüketmek zorunda değiliz! Somut veya soyut, ne olduğu hiç fark etmez. Bu bir ürün olur, bir siyaset olur, bir düşünce olur, bir kişi olur. İnsanlığın ivedilikle günümüzde hepten çarpıklaşmış güç, iktidar ve başarı algısını regüle etmesi gerekiyor. Her zaman ve her koşulda, kişilerin sırf tahsille âlim olamayacağını, zenginliğin ve paranın başarılı olmak anlamına gelmediğini, şöhret veya birtakım edinilmiş/ atfedilmiş titrlerin herkesi iktidar figürü, otorite veya iyi bir lider yapmayacağını kavramamız; insanlara paye ve dikkat vermek konusunda çok seçici ve sorgulayıcı olmamız gerektiğini artık öğrenmeliyiz.
Kendi adımıza, sırf tıp fakültesi mezunu ve hekim diye Oytun Erbaş gibi bir numunelik figürü ve evlere şenlik tebliğlerini başımıza şimşir tarak eden ezberlerimizden, algılarımızdan sıyrılmakla ve böylelerini görmemeyi, duymamayı, takiplememeyi; reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığındaki PR çabalarına doğrudan-dolaylı reaksiyon göstermemeyi; kısacası psikoloji bilimi ve psikanalistlerin konusu olan marazlı ilgi taleplerini karşılıksız bırakmakla başlayabiliriz mesela. Kendimiz ve toplumun akıl sağlığı, dünyamızın geleceği ve esenliği için…
Herkese sevdiklerinin beraberliğinde sıhhat ve huzur dolu bir sene dilerim. Mutlu yıllar…
* Önceki yazımda konuyu bileni-bilmeyeni için basit bir girizgahla çerçeveleyip, Elon Musk’ın siyasi veçhede alenileşen cüretinin ne kadar tehlikeli bir yere evrildiğini vurgulamak istemiştim. Köşe sınırı sebebiyle devamında yazamadıklarımı şimdi tamamlamak gayretindeyim.