2024 yılında balın maliyeti 261 TL

Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Ziya Şahin, “Bilinçsiz zirai ilaçlamalar, pazarlamada yaşanan sorunlar, artan ekonomik maliyetler ve iklim krizine bağlı üretimde yaşanan düşüşler sebebiyle; ülkemizde yerleşmiş geleneksel bir kültür olan arıcılığın sürdürülebilirliği tehlikeye girmiştir” dedi. 
Şahin, ülkemizin mevcut durumda dünya bal üretiminde 2., koloni varlığı bakımından da 3. sırada yer aldığına vurgu yaparak,” “Bunun yanı sıra bal dışı arı ürünleri üretimi konusunda da dünyada önemli bir potansiyele sahiptir. Arı ürünlerinin her biri insan sağlığı ve beslenmesine katkı sağlayan gıdalardır. Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği olarak arı ürünlerimiz ile ilgili Kamu ve üniversitelerle ortaklaşa yaptığımız projelerde; ürünlerimizin değeri ortaya çıkarılmış ve bu çalışmalar dünyaca ünlü dergilerde yayınlanarak arıcımızın ürettiği ürünlerin tüm dünyaya tanıtılması için önemli adımlar atılmıştır” dedi. 
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de balda taklit ve tağşiş ile sıklıkla karşılaşıldığına dikkat çeken Şahin, “Raflarda, balın üretim maliyetinden daha düşük fiyata arı görmeden üretilen ya da tağşişe maruz kalan ürünlerin bulunması mevcut durumda analiz yöntemlerinin yetersiz kaldığını göstermektedir. Hem üreticimizi hem tüketicimizi korumak için; tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de tağşişi tespit etmek için başta NMR cihazı olmak üzere; yüksek teknolojili cihazlar kullanılmalıdır. Tüm arıcılık sektörü adına Bakanlığımızın ilgili birimlerinden beklentimiz, yeni metot ve cihazlar kullanılarak piyasadaki taklit ve tağşişli ürünlerin tespit edilip gerekli yaptırımların uygulanmasıdır” diye konuştu.
“ARICILIK TÜKETMEDEN ÜRETEN TEK FAALİYETTİR”
Şahin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Üretici ve tüketiciyi korumanın yolu piyasadaki taklit ve tağşişli ürünlerin tespit edilmesinden geçmektedir. Sahte ürünlerin tespiti için yeni teknoloji cihazların kullanımı ve yeni metotların geliştirilmesi şarttır.
Arıcılık yalnızca arı ürünleri üretme faaliyeti değildir. Arıcılık, bugün 100 bin 399 kayıtlı işletme ile kırsal nüfusa gelir ve istihdam sağlayan ve bal arılarının yaptığı tozlaşma ile ekosistemin sürdürülebilirliğine katkı sunan önemli bir faaliyettir. Bal arıları doğada bulunan en önemli tozlayıcılardan biridir. Tükettiğimiz gıdaların 3’te biri bal arılarını polinasyonu ile elde edilmektedir. Özellikle bizim ülkemizde, arıcılarımızın yüzde 70’i gezginci arıcılık yaparak gittiği her bölgede bal arılarının yaptığı polinasyon sayesinde tarımda sürdürülebilirlik ve verim artışını sağlamaktadır. En önemlisi arıcılık tüm bu faydaları sağlarken doğaya doğrudan ya da dolaylı hiçbir zarar vermemektedir. Arıcılık tüketmeden üreten tek faaliyettir. 
Arıcılık; tarım ve hayvancılığa katkı sunarken maalesef bilinçsiz zirai ilaçlamalar, her yıl binlerce arı ölümüne sebep olmaktadır. Arıları korumak tarımı korumaktır, bu bilinçle ilaçlamalar Arıcılık Yönetmeliğine uygun ve arılara zarar vermeyecek şekilde planlanmalıdır.”
“ARICILIĞIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ TEHLİKEYE GİRMİŞTİR”
Tamamen doğaya bağlı bir sektör olan arıcılığın iklim krizinden en çok etkilenen faaliyetlerin başında geldiğini söyleyen Şahin, “İklim krizi sebebiyle, gezginci arıcılarımız, ürün alabilmek için daha fazla yol kat etmek zorunda kalmakta, yaşanan kuraklık bal veriminde düşüşe sebep olmaktadır” dedi. 
Arıcılığın günümüzde hangi sebeplerden tehlikeye girdiğine ilişkin konuşan Şahin şunlara değindi:
“Bilinçsiz zirai ilaçlamalar, pazarlamada yaşanan sorunlar, artan ekonomik maliyetler ve iklim krizine bağlı üretimde yaşanan düşüşler sebebiyle; ülkemizde yerleşmiş geleneksel bir kültür olan arıcılığın sürdürülebilirliği tehlikeye girmiştir.”
“Tüm dünyada arıyı ve arıcıyı yaşatabilmek adına; çeşitli desteklemeler oluşturulmuş ve arıcılığın sürdürülebilirliği amaç edinilmiştir” diyen Şahin şunlara değindi:
Dünyada arıcılıkta; polinasyon, arıların çevreye katkısı ve koloni kayıplarına karşı desteklemeler yapılmaktadır. 
Dünya ile ülkemizi kıyasladığımızda arıların çevreye olan katkılarının tam olarak anlaşılamadığı ve gereken desteklemenin yapılmadığı görülmektedir. Şöyle ki; ülkemizde büyükbaş hayvancılıkta 7, küçükbaş hayvancılıkta 5 destekleme kalemi bulunurken; arıcılıkta 2 destekleme kalemi bulunmaktadır. Diğer tarım ve hayvancılık alt sektörlerine; hayvan sağlığından üretilen her bir ürüne kadar destek verilirken arıcılık desteklemeleri kovan başı desteklemelerden öteye geçememiştir. Arıcılığın devamlılığı için yeni destekleme modelleri oluşturulması şarttır. Mevcut durumdaki desteklemeler ile arıcılığın devam etmesi mümkün değildir. 
Bir arıcı üretim yapabilmek için; besleme ürünleri, sarf malzeme, makine ekipman ve akaryakıta ihtiyaç duymaktadır. Bu gider kalemlerinin hepsi arıcılığın yapılabilmesi için elzemdir. Tüm bu girdilerin maliyeti her geçen gün artmaktadır.”
Balda bir fiyat politikası oluşturmak amacıyla; Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği olarak her yıl bal maliyetini açıkladıklarını ifade eden Şahin 2024’ün maliyetlerine ilişkin şunları söyledi: “Üretim maliyetlerinin artışının yanı sıra yüzde 40 oranında verim düşüşü bal üretim maliyetini de arttırmıştır. 2023 yılında 127 TL olan bal maliyeti, bu sebeplerden dolayı, 2024 yılında 261 TL olarak hesaplanmıştır. 
Maliyetler artarken desteklemelerin aynı oranda artmaması, iklim krizinin etkilerinin her geçen gün artması, pazarda taklit ve tağşişli ürünlerin bulunması sektörümüzün direncini düşürmektedir. Bu şekilde devam ettiği müddetçe maalesef arıcılık elde ettiğimiz kazanımlarımızı ve dünyada üst sıralarda olan yerimizi korumamız mümkün olmayacaktır. Bu noktada tüm sektör paydaşlarına sorumluluk düşmektedir.
Arıcılığın sürdürülebilirliği için kamudan taleplerini sıralayan Yılmaz şunlara değindi:
“Arıcımızın ürettiği ürünün değerinden pazarlanması sahte ürünleri piyasadan olmaması ile sağlanabilir. Bu sebeple balda taklit ve tağşişle; yeni metotlar ve cihazlarla etkin mücadele yapılmalıdır. Tüm dünyada kullanılan ve hali hazırda Bakanlığımızda da bulunan NMR cihazı hem iç piyasa hem de ihracat ürünlerini denetlemek için kullanılmalıdır.
Arıcılıkta ivedilikle yeni destekleme modeli oluşturulmalıdır. Arı ürünleri üretim desteği ve gezginci arıcılıkta akaryakıt desteği mutlaka destekleme kapsamına alınmalıdır. 
İklim krizine karşı ivedilikle bir yol haritası oluşturulmalıdır.”
Şahin, sektör paydaşlarından taleplerine ilişkin ise şunları sıralayarak sözlerini sonlandırdı:
“Paketleyici ve ihracatçı firmaların alımları, maliyetler göz önünde bulundurarak ve üreticimizin refahı gözeterek yapmalıdır. Bugüne kadar verilen fiyatlar, alınan ürünler günübirlik politikalarla iş ve işlemler yürütülmüştür. Artık üretici kritik bir süreçten geçerek var olma mücadelesi vermektedir. Bu konuda sektörün tüm paydaşları, her kurum ve kuruluş üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundadır.
Arıcılık girdileri üreten firmalar, üretim yaparken arı sağlığı ve son ürünün kalitesini gözeterek üretim yapmalıdır.”