Kesintisiz olarak 47 aydır gıda fiyatlarındaki artış sürüyor. KAMU-AR araştırmasına göre, gıda fiyatlarında aylık enflasyon yüzde 2,1,dört aylık enflasyon yüzde 25, yıllık enflasyon yüzde 95,7 47 aylık artış ise yüzde 738’e ulaştı. Tüm bu enflasyon yükünü ne yazık ki, yoksullar ödüyor.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonunun Ar-Ge birimi KAMU-AR, halkın en fazla tükettiği 64 temel gıda maddesinden oluşan bir sepeti esas alarak hazırladığı nisan ayı gıda fiyatları endeksi verileriyle ilgili “Halkın Enflasyonu Nisan 2024” araştırma sonuçlarını açıkladı. Rapora göre, vatandaşlarımız mevcut gıda tüketim alışkanlıklarına göre seçilen 64 gıda maddesinden oluşturulan gıda sepetini satın alabilmek için nisan ayında, bir önceki aya göre yüzde 2,1 oranında daha fazla para ödemek zorunda kaldı.
Ocak-nisan döneminde, ekmek, pirinç, un, bulgur, makarna fiyatları yüzde 13, et-balık fiyatları yüzde 34, süt, süt ürünleri yüzde 13,9, yağ fiyatları yüzde 18,5, meyve fiyatları yüzde 51,5, sebze fiyatları yüzde 35,5, bakliyat fiyatları yüzde 18.8, diğer ürünlerin fiyatları yüzde 11 oranında artış göstermiş. 12 aylık ortalama gıda fiyatları ise bir önceki 12 aylık ortalama fiyatlara göre yüzde 99,2 oranında artmış.
47 aylık enflasyonun yüzde 738 olduğunu belirtmiş üstteki satırlarımız. Bu ne demek oluyor bir de ona bakalım. Eylül 2021’den bu yana gıda fiyatları sürekli artıyor. Yani, Eylül 2021’de 100 liraya satın alınan bir gıda sepeti bu yıl nisan ayında 838 liraya dolması anlamına geliyor bu oran.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) en son açıkladığı tüketim harcamaları istatistiklerine göre, en yoksul yüzde 20’lik kesimin gelirinin yüzde 35,8’ini gıdaya ayırıyor. Raporda bu durum şöyle ifade ediliyor:
“Türkiye’de son 47 aydır yaşanan kesintisiz artış en fazla sabit gelirli ve yoksul kesimleri etkiliyor. Yanlış ekonomik politikaların tetiklediği yüksek enflasyon sürecinin en ağır faturasını gıda fiyatları yüzünden yoksullar ödemeye devam ediyor. Uygulanan ekonomik politikalar, Türk lirasının satın alma gücünü azaltarak, hem tarım sektörünün girdi maliyetlerini artırıyor, hem de fiyatlama davranışlarını bozarak başta gıda olmak üzere tüm harcama gruplarında yüksek bir enflasyon sürecini tetikliyor.”
Buradan bir başka kuruluşun tespitlerine geçelim. İstanbul Planlama Ajansı (İPA) İstanbulluların birçok konudaki nabzını tutan araştırmalar yapıyor. 16 milyondan fazla insanın yaşadığı İstanbul’da yapılan tespitlerin Türkiye geneline de uygulanması yanlış sonuçlar vermeyecektir düşüncesindeyiz.
Bin İstanbullu ile telefonla görüşülerek yapılan ankette, İstanbulluların en başta gelen ev içi gündeminin 31 Mart yerel seçimleri ve ekonomik sorunlar olduğu belirlenmiş. İstanbulluların yüzde 70,1’i, bayramı İstanbul’da geçirdiğini, kredi kartı kullananların yüzde 33,9’u ise borcun asgari tutarını ödeyebildiğini belirtmiş. Çevrenize şöyle bir bakın, sizin için de durum bire bir aynısı değil mi?
Kredi kartı kullananların yüzde 48’i, aylık kredi kartı borcunun tamamını, yüzde 33,9’u ise borcun asgari tutarını ödeyebildiğini belirtmiş. Yüzde 5,4’ü asgari tutar ile borcun tamamı arasında bir miktarda, yüzde 4,1’i asgariden az miktarda ödeme yapabildiğini belirtirken, yüzde 8,6’sı ise kredi kartı borcunu hiç ödeyemediğini ifade etmiş.
Katılımcıların yüzde 47,4’ü kıt kanaat geçinebildiğini belirtirken, katılımcıların yüzde 17,9’u bazı ödemeleri yapamadığını ve borca girdiğini, yüzde 13,7’si aslında pek geçinemediğini, yüzde 47,4’ü kıt kanaat geçinebildiğini, yüzde 21’i ise geçinebildiğini ve kenara da para koyabildiğini söylemiş.
Katılımcıların yüzde 60,9’u satın aldığı gıda miktarının azaldığını belirtirken yüzde 58,7’si indirime giren gıdaları tercih etme sıklığının arttığını belirtmiş.
Katılımcıların yüzde 59,1’i geçen seneye göre satın aldığı gıda çeşidinin azaldığını belirtirken, yüzde 85,3’ü kırmızı et, yüzde 43,3’ü beyaz et, yüzde 33,7’si süt ve süt ürünü çeşitlerinde satın aldığı gıda çeşidinin azaldığını söylemişler. Katılımcıların yüzde 36,8’i gıda alışverişlerinde ilk dikkat ettiği özelliğin ürün fiyatı olduğunu, yüzde 97,8’i ise ekonomik sebeplerle gıda çeşidini azalttığını ifade etmiş.
Katılımcılara Mart ayındaki duygu halleri sorulmuş ve 10 üzerinden değerlendirmeleri istenmiş. İstanbulluların ortalama stres seviyesi 6,3 olarak, kaygı seviyesi 5,9 olarak ölçülmüş. Mart ayındaki yaşam memnuniyeti 4,8 ve mutluluk seviyesi 5,9 olarak belirlenmiş. Şimdi bu anketi Ankara’da, İzmir’de, Diyarbakır’da, Mersin’de, Adana’da, Bursa’da kısacası hangi ilimizde yaparsanız yapın farklı bir sonuç elde etmeniz mümkün mü?
İşte, ekonomide geldiğimiz son noktanın bugün itibariyle kısa bir özeti. Sizlere onlarca rakam sunduk. Allah için birinde de “iyiye” işaret edene ne yazık ki yer veremedik. Dünkü yazımızda emeklilerimizin durumunu anlattık. Bugünde, emeklilerle birlikte çalışanların tam anlamıyla hissettiklerine yer verdik.
Tüm bu hengame içinde ortalığa Anayasa tartışması getirmenin nasıl bir amacı olabilir merak içinde soruyoruz. Ne demiş Şeyh Edebali “insanı yaşat ki, devlet yaşasın.”