Seçimlerden sonra harcamalara kısıtlama getirmek üzere karar alan ekonomi yönetimi, bunun ilk adımını da kredi kartlarına sınırlama getirmek amacında. Ancak, geçtiğimiz ayın kredi kartı harcamalara baktığımızda bunun öyle sanıldığı kadar kolay olabileceğini göstermiyor. Bankalararası Kart Merkezi (BKM) şubat ayı verilerine göre, kartlı ödemelerde şubat ayında ilk kez 1 trilyon lira seviyesi aşıldı. Bu rekorda, kredi kartını nakit yerine ödeme aracı olarak kullananlar olduğu gibi, kredi kartı limitlerini zorlayarak temel ihtiyaçlarını karşılayanların da etkisi büyük oldu. Gelelim BKM’nin tespitlerine.Şubat ayında kredi kartları ile yapılan işlem adedi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40 oranında artış gösterirken, bu işlemler için yapılan ödemelerin tutarı, yüzde 162 oranında artış göstermiş. Kayıtlı kredi kartı sayısına göre ise şubatta kredi kartları ile işlem başına 1.133 lira harcama gerçekleştirilmiş. Bir önceki yılın aynı ayında bu rakam 600 liranın biraz üzerindeydi. BKM verilerine göre kredi kartları, banka kartları ve ön ödemeli kartlarla şubatta yapılan toplam ödeme tutarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 162 artarak 1.01 trilyon lira seviyesine ulaşarak yeni bir rekor kırdı. Ödemelerin 843.1 milyar lirası kredi kartları ile yapılırken, 150.3 milyar lirasında banka kartları, 19 milyar lirasında ise ön ödemeli kartlarla yapılmış. Ödemelerde büyüme oranına bakıldığında ise, kredi kartlarında yüzde 162, banka kartlarında yüzde 94, ön ödemeli kartlarda yüzde 184 seviyesine ulaşmış.Elinde avucunda nakit parası olmayan vatandaşların can kurtaran simidi olan kredi kartları ile gerçekleştirilen bir diğer ödeme kalemini ise vergi ödemeleri oluşturmuş. BKM verilerine göre, geçen yıl şubat ayında ‘kamu ve vergi ödemeleri’ için kredi kartlarından 8.2 milyar lira iken, bu yılın aynı döneminde bu tutar yüzde 280 artış ile 31.1 milyar liraya ulaşmış. Yine geçtiğimiz yılın şubat ayı ile bu yılın şubat ayında yapılan harcamalarda çeşitli gıda kaleminde yüzde 146.8, yemekte yüzde 181.6, eğitim, kırtasiye ve ofis malzemelerinde ise yüzde 282.1 oranında artış gözlenmiş. Benzin ve yakıt istasyonlarında geçen yıl şubatta kredi kartları ile yapılan harcama 21 milyar lira olurken, bu yılın aynı ayında 52.3 milyar lira düzeyine yükselmiş.Burada bir noktaya daha değinmekte yarar var. Kredi kartları ile yapılan harcamalar artarken, kart faizlerinde de sessiz sedasız önemli oranda artışlar yapılıyor. Asgari ödeme limitleri yükseltiliyor, ödenemeye borçlara çok ağır faiz yükü getiriliyor. Yani, bankalar her yönden vatandaşların sırtından önemli oranda haksız ve dayanaksız kar elde ediyorlar. Bu da yakın bir tarihte kart borçlarının patlayacağına işaret ediyor.Burada yer alan rakamlar BKM’nin verilerinden derlendi. Görüldüğü gibi vatandaşlarımızın özellikle dar gelirliler ve emekli vatandaşlarımızın hayatlarını idame ettirmelerinde tek güvenceleri kredi kartları olmuş. Açlık sınırının 20 bin lirayı, yoksulluk sınırının ise 60 bin liraya dayandığı bir ortamda vatandaşların tek geçim kaynağı ne yazık ki kredi kartları oluyor. Vatandaşlarımız, çocuğunun ihtiyacını, evinin ihtiyacını ancak bu yolla karşılayabiliyor. Enflasyonla mücadelede, gözünü dar gelirli ve emeklilerin harcamalarını kısmak üzere politika geliştirenler şimdi kara kara düşünüyorlar. Banka kredi kartlarına getirilecek bir kısıtlama başta, mahalle esnafını vuracak. İşleri bozulan, kazanç kapıları kapanan esnaflar ve küçük işletmeler bu kez yanlarında çalışanlardan fedakarlık yapmak zorunda kalacaklar. Bu da mevcut işsizliği daha da artıracak. İşsiz kalan analar-babalar bu kez kiralarını ödeyemez hale gelecekler. Yani, tam bir kaos ortamı doğacak. Nitekim yapılan araştırmalara göre ülkemizdeki işsizlikle, Avrupa ülkeleri arasında ilk sırayı alıyoruz. Ülkemizde çalışabilir 65,4 milyon vatandaşımızın yalnızca 22,3 milyonunun kayıtlı ve tam zamanlı çalışıyor. Ülkemizde geniş tanımlı işsizlik oranı 22.8 düzeyinde. AB’nin 27 ülkesinin geniş tanımlı işsizlik ortalaması ise yüzde 12.2, ABD’de ise bu oran yüzde 7.2 düzeyinde bulunuyor. Türkiye hal böyle olunca yeni bir işsizlik dalgasını ne kadar kaldırabilir? Böyle bir durumu hiçbir yönetim istemez. O halde geriye tek bir yol kalıyor o da devletin topyekün olağanüstü bir tasarrufa yönelmesi. Bu ne kadar gerçekleştirilebilir bilemiyoruz ama, enflasyonla mücadelenin tüm yükü de dar gelirli ve emeklinin sırtına yüklenemez. Seçimlerden sonra çok sıkıntılı günler geçireceğiz sadece bizler söylemiyoruz. Ülkeyi yöneten kadrolarda bu konuda iyimser konuşmuyorlar. Seçim meydanlarında dillendirilen sözlere bakıldığında en iyi ihtimalle enflasyonla mücadelede vatandaşlara yansıyacak kısım, ilk olumlu sonuçlar ancak ve ancak 2026 yılından itibaren alınmaya başlanacak. Bu da bize önümüzde çok sıkıntılı geçecek net iki yıllık bir süreye işaret ediyor.Ekonomiyi bir bilim olarak görmemenin acı faturasını ödemeye devam ediyoruz. Bu yanlıştan dönme konusunda şimdilik bir çaba olduğunu görüyoruz, ama sonuç almamızın uzunca bir süreyi gerektirdiğini de biliyoruz. Bakalım bu sürenin sonuna geldiğimizde, ayakta kalabilecek gücümüz olacak mı onu bilemiyoruz?
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.