Nerede kalmıştık ?

Rahmetli Süleyman Demirel’in siyaset literatürüne geçen güzel bir sözü vardı. 12 Eylül’de siyasi yasaklı olunca bir süre evine çekilmiş, referandum sonucu affedilince ilk sözü Isparta şivesiyle “nerede galmıştık” olmuştu. Şimdi bizde -itirazlar henüz sonuçlanmadı ama- gerçek gündemimize kesin bir dönüş yaptık.
Bismillah ilk olarak, bir süredir askıya aldığımız, kimilerince de unutturulmaya çalışılan enflasyon “ben buradayım, bir yere gitmedim” hatırlatmasıyla karşılaştık. Mart ayı enflasyon rakamları bize gelecek günler için ümitvar olmaktan bir hayli uzak olarak açıklandı.
Açılışı İstanbul Ticaret Odası yaptı. İstanbul’daki fiyatlar baz alınarak yapılan tespitlere göre mart ayında fiyatlar yüzde 3.93 oranında artarken yıllık artış yüzde 78.25 olarak açıklandı. Ekonomistlerin ve akademisyenlerin oluşturduğu bağımsız ENAG ise mart ayında fiyatların yüzde 5.68, yıllık olarak da yüzde 124.63 oranında arttığını kamuoyu ile paylaştı.
Hepimizin merakla beklediği ise Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıklayacağı rakamlardı. TÜİK, aylık artışın yüzde 3.16, yıllık bazda ise yüzde 68.50 olduğunu açıklayarak gerçeklikten bir adım daha uzaklaştı.
Ülkemiz aylardır yüksek enflasyonla adeta boğuşuyor. Enflasyonun doğal bir sonucu olarak da vatandaşlarımız her geçen gün biraz daha yoksullaşıyor, temel ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma düşüyor. Üç seneyi aşkındır, tüm dünyada gerilerken ülkemizde gıda maddelerindeki enflasyon artış hızını sürdürüyor. Özellikle, yoksul vatandaşlarımız, emekliler ve asgari ücretle geçinmeye çalışanlar büyük sıkıntı çekiyorlar.
Çok değil daha birkaç gün önce bir seçim yaşadık. Sandıktan çıkan sonuç, vatandaşların ne kadar büyük sıkıntı içinde olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi. 17 bin 2 lira olarak açıklanan son asgari ücret ve 10 bin liraya yükseltilen asgari emekli maaşı günün şartlarında ihtiyaçları karşılamaktan çok uzak. Türk-İş yaptığı son çalışma ile açlık sınırının neredeyse asgari ücretle aynı seviyeye geldiğini gösterdi.
Türk-İş’in araştırması, Ramazan’daki indirimlere rağmen gıda fiyatlarında aylık artış serisinin devam ettiğini gösterirken, açlık ve yoksulluk sınırında yükselişin de sürdüğüne dikkat çekti.
Türk-İş’in yaptığı araştırmasına göre; Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı ya da bilinen adıyla açlık sınırı 16 bin 792 liraya yükselmiş.
Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı, diğer deyişle yoksulluk sınırı da 54 bin 700 liraya ulaşırken, bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 21 bin 831 liraya ulaşmış.
Türk-İş, derlenen veriler gıda enflasyonu ivmesinin korunduğuna da işaret ediyor diyor.
Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre yüzde 3,29 oranında gerçekleşirken, yıllık ortalama artış yüzde 76,71 olarak gerçekleşmiş.
Görüldüğü gibi, TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon rakamıyla, Türk-İş tespit ettiği sadece gıda artışını kapsayan ürünlerdeki fiyat artışının hemen hemen yüzde 10 fazlasına isabet ediyor. Kaldı ki, bunun içinde, kira elektrik, su, yakıt gibi ana ürünler de yer almıyor.
Tüm bunlar yaşanırken, ülkemizi yönetenler de durumun vahametinin farkında olduklarını söylüyorlar. İmkanların el verdiği ölçülerde hayatı rahatlatacak, gelir artışı sağlayacak düzenlemelerin yapıldığını belirtiyorlar. Bir yandan vatandaşlardan sabır beklenirken, tasarruf yapmaları istenirken, toplumun yüzde 5’lik kısmını oluşturan “çok zenginlerin” ve onun hemen altında yer alan diğer yüzde onluk “zenginlerin” hayatlarına dokunulmuyor. Onların refahı için, mutluluğu için çaba harcayan yüzde 85’lik kesim ise sadece ve sadece günü kurtarmaya çalışıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı’nın tüm çağrılarına karşın yönetim kademelerinde tasarrufun “t” sinden bile söz edilmiyor. Bakan, “kullandığı kağıtların arka yüzlerini “müsvette” olarak değerlendirdiğini örnekleriyle anlatırken, lüks araç ve bina satın alma ya da kiralamalar tüm hızıyla sürüyor. En basit ifadesiyle yaşadığımız şu son seçimde, bakanların, onların yanında istihdam edilen bürokratların ne kadar para harcadıklarını biliyor muyuz… bizden vazgeçtik sayın bakan biliyor mu?
Eğer bu ülke ayağa kalkacaksa, vatandaşların huzurlu, yarınlarından endişe etmeyen, güvenli bir ortamda yaşamaları için tasarruf yapılması gerekiyorsa bunu başta ülkemizin yöneticilerinden görmek istiyoruz. Sonlarına yaklaştığımız Mübarek Ramazan ayında düzenlenen zengin iftar sofralarının görüntüleri halen aklımızdan silinmemişken, toplumun bir kemsinden fedakarlık beklemek bir hak mıdır?