“Türkiye tarım ve enerjide kendi önlemlerini almalı”

Türkiye’nin Dünya Bankası’ndan kredi almasının gündeme gelmesiyle birlikte iklim Yasası ve bu yasanın yaratacağı sonuçlar da tartışılmaya başladı. Trakya Namık kemal Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Okan Gaytancıoğlu, Türkiye’nin temiz enerji konusunda ve tarımsal üretim konusunda kendi önlemlerini alması durumunda İklim Yasası’ndaki bazı şartları kendiliğinden yerine getirebilecek potansiyele sahip olduğunu belirterek, “ İklim Yasası dünyadaki karbon salınımını azaltıp temiz enerjiye geçilmesini öngörüyor. Bunun için de bir takım yapılması gerekenler olduğunu sıralıyor. Eğer Türkiye kendi önlemlerini alırsa İklim Yasası’ndaki şartlara zaten kendi istediği gibi ulaşmış olacak. Yani, Türkiye kendi elindeki temiz enerji kaynaklarını iyi kullanır ve özellikle tarımsal üretim ve hayvancılıkta kendi potansiyelini değerlendirirse sorun kalmayacaktır. Benim görüşüm, örneğin büyük baş hayvancılığa yönelik karbon salınımı konusu temiz enerji kullanıldığı takdirde Türkiye’ye yönelik sorun oluşturmaz. Türkiye son günlerde bilimsel araştırmaları devam eden yapay et üretiminden kendiliğinden kurtulur, doğal et üretimi ile Türk halkını beslemeye devam eder. Burada Türkiye’nin kendi kaynaklarını kullanarak bu önlemleri alması önem taşıyor bana göre” dedi.
Dünya Bankası’ndan alınan kredinin ardından İklim Yasası şartları ve tarımda istihdam konularının tekrar gündeme geldiğini belirten Gaytancıoğlu, şunları söyledi:
“İklim yasası dünyada karbon ayak izinin ortadan kalkmasını amaçlıyor. Bunun içinde karbon salınımının en aza indirilmesi için bütün önlemleri bütün ülkelerin almasını öngörüyor. Temiz enerji kullanımını önceliyor. Türkiye bu noktada tercihini yaptığı takdirde sorun yaşamaz diye düşünüyorum. Bugün eğer Türkiye’de taş kömürü ile çalışan termik santrallerin enerji üretimine katkısı rüzgar, güneş enerjisi temiz enerji ile doldurulabilirse o zaman önemli mesafe kaydedilmiş olur. Türkiye’nin temiz enerji konusunda çok büyük bir potansiyeli var. Örneğin Rüzgar enerjisinden ciddi bir verim elde edebilir çünkü rüzgar konusunda Türkiye’nin belli başlı bölgeleri önemli bir potansiyele sahip. Diğer yandan yine Türkiye’de büyük güneş tarlaları kurulabilir. Türkiye’de bu anlamda Erzurum’da Pasinler ovası, İç Anadolu Bölgesi, Çukurova bölgesi gibi ilk anda aklımıza gelen yerler Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada en fazla güneş alan bölgelerinden geliyor. Eğer bu bölgeler değerlendirilebilirse Türkiye temiz enerjiye geçme konusunda sorun yaşamaz.”
Türkiye’nin temiz enerjiye geçme konusunda atacağı adımların bir başka boyutunun termik santrallerin kapasitesinin zamanla yerini temiz enerji potansiyele bırakması gerekli olduğunu ifade eden Gaytancıoğlu, “Termik santralleri elbette büyük yatırımlarla yapıldı zamanında. Bunu hemen ortadan kaldırmak mümkün olmuyor. Bu santraller kurulurken büyük miktarda giderler harcandı. Ancak burada ormanlarımız başta olmak üzere doğamızda zarar gördü. Bugün termik santrallerin bulunduğu bölgelere gittiğimizde ciddi hava kalitesi sorunu yaşadığımızı zaten görüyoruz. Oysa Hidroelektrik Santraller başta olmak üzere, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi için oluşturulacak tarlalar kullanıldığında sorun kalmayacaktır. Bundan tarımsal üretimimiz ve yine ekolojik sistemimiz, aynı zamanda hayvancılığımız büyük fayda sağlayacaktır. Şimdi büyükbaş hayvan yetiştiriciliğinden dolayı karbon salınımı sorunu da ortadan kalkar bana göre” diye konuştu.
Son dönemde dünyada yapay et üretimi ve beslenmede kullanımı çalışmalarının olduğunu da anlatan Gaytancıoğlu, şunları belirtti:
“Yapay et üretimi konusunda bazı bilimsel çalışmalar yapılıyor ama bilimin desteklediği bir sonuç daha çıkmadı. Yani bilim yapay etin insanların beslenmesinde ne tür sonuçlar vereceğini kesin bir şekilde ortaya koymadı. Bu nedenle büyükbaş hayvan üretimi konusunda Türkiye’nin kaynaklarını kullanmaması toplumun sağlıklı beslenmesi için iyi bir sonuç vermeyecektir. 3 milyona yakın süt ineği kesimi yapıldı son dönemde. Bunların yerini doldurmak kolay olmuyor. Türkiye’nin kendi hayvancılık potansiyelini bir kenara bırakıp, ithal ederek ya da yapay et üretiminin önünü açacak adımlarla bu sorunu gidermesi doğru olmayacaktır. Türkiye’nin yapması gereken temiz enerjiye kendi kaynakları ile geçip, tarımsal üretimi ve hayvancılık üretimini arttırmaktır. Bunun için Türkiye’nin elinde büyük potansiyel var. Planlı üretim ile Türkiye doğal ete istediği kadar kavuşma potansiyeline sahip. Dolayasıyla karbon salınımını ortadan kaldıracak tedbirler bu noktadan daha çok temiz enerji alanında atılacak adımlarla alınması daha doğru olur. Türkiye hem sağlıklı beslenecek, hem de temiz enerji ile enerji ihtiyacını karşılayabilecek potansiyelde bir ülke. Bunun için gerekli olan planlı politikaların her iki alanda da hayata geçirilmesi. O zaman İklim Yasası’nın bazı maddelerini zaten kendiliğinden karşılamış olursunuz, sorunda kalmaz bana göre. Hem büyükbaş hayvancılık üretiminden ve doğal et ile beslenmeden vazgeçmezsiniz, hem de karbon salınımını temiz enerji ile düşürebilirsiniz.”