Böyle çok zor!

Cebimizdeki en büyük para iki yüz lira. 2009 yılında hayatımıza giren iki yüz lira, geride kalan 15 yılda satın alma gücünü büyük oranda kaybederek günümüzde pula döndü. Öyle ki, tedavüle çıktığı yıldan bu yana enflasyon rakamlarını üst üste koyduğumuzda iki yüz liranın değeri 2 bin 750 liraya ulaşıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, aradan geçen 15 yılda tüketici fiyat endeksine göre artış yüzde bin 217’ye ulaşmış durumda.
İki yüz liralık banknot tedavüle çıktığında 130.5 dolar alabilmek mümkünken bugün sadece 6 dolar alınabiliyor. Dolar cinsinden durum böyleyken euro cinsinden de durum hiçte farklı değil. 2009’da iki yüz lira ile 93 euro alabilen  biri bugün 5.7euro alabiliyor.
İki yüz liranın bugünkü karşılığı, dolar cinsinden 4 bin 250 lira, euro cinsinden ise 3 bin 250 lira civarında bir değere ulaşmışken, günümüzde karın doyurmak bile mümkün değil.
Gazetelerde bu minval üzerinden birçok hesaplamalar yapılıyor. 2009’un ocak ayında 45 litrelik bir arabanın deposu 126 lira 45 kuruşa doluyor üstüne de 73 lira 55 kuruş cebimizde kalırken, bugün sadece 4.6 litre benzin alınabiliyor. Çünkü benzin fiyatı artık kritik nokta olan 50 liraya dayanmış durumda.
2009’da en büyük banknot ile kilogram fiyatı 16 TL olan dana etinden 12.5 kilogram alınırken et fiyatlarının 600 liraya dayanmasıyla artık yarım kilogram et bile alınamıyor. Kuzu etinin fiyatı 15 yılda 13.9 liradan 702 liraya ulaşmış durumda.
Yine gıda fiyatları üzerinden yapılan hesaplamalara göre, zeytinyağının litre fiyatı aynı dönemde 11.1 liradan 394 liraya yükseldi. Beyaz peynirin kilogram fiyatı 2009’da 10.8 lirayken bugün 567 liraya fırladı. Adedi 24 kuruş olan yumurta bugün 5.49 liradan satılıyor. Litresi 1.8 lira olan sütün litre fiyatı da 40 liraya ulaştı. Domatesin kilogram fiyatı 1.6 liradan 39 liraya, patates ise 75 kuruştan 25-35liraya yükseldi.
Zeytinin kilogram fiyatı da 8-9 lirayken15 yılın sonunda 312 liraya, herkesin sofrasında olan 200 gram ekmeğin fiyatı da 40 kuruştan 10 liraya yükseldi. Çayın kilogram fiyatı da 11 liradan 147 liraya ulaştı.
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Doğal olarak hayatımız sadece beslenme üzerine kurulu değil. Temel ihtiyaç maddelerimizin bir de giyim-kuşam olurken sosyal hayatımızı etkileyen haberleşme ve ulaşım gibi temel giderlerimizin de fiyatları artık hesaplanamaz boyutlara ulaştı.
Beyaz eşyada da durum bundan çok farklı değil.
Evet, iki yüz liranın 15 yıllık seyrinden söze girdik ve günümüze kadar durumu değerlendirdik. Sorunları sadece son birkaç yıla bakıp değerlendirmek mümkün değil. Sorunlar yıllar öncesinden başlıyor. Ancak ne zaman ki, ekonominin bir bilim olduğu gerçeğinden uzaklaştık, işler çığırından çıktı, dayanılmaz boyutlara ulaştı. Ekonominin gözlerdeki parıltı olmadığı gerçeğini bazı çevreler geçte olsa artık gördü. Ancak aradan geçen süre içinde yüz milyarlarca doları adeta yakıp küllerini savurduk. O günlerin eseri olan Kur Korumalı Mevduat hesaplarına ödediğimiz para bir trilyon lirayı aştı.
Cebimizden bir kuruş çıkmadan yapılacağını iddia ettiğimiz Kamu-Özel İşbirliği projesi kapsamındaki yollara, köprülere, tünellere, hastanelere ve hava alanlarına ödediğimiz dövizin hesabı bile tutulamıyor artık. Milli paramızı bir kenara koyarak, birkaç mütahhite yapılan milyarlarca dolarlık, euroluk ödemelerin daha yıllar boyunca süreceğini bilmek içimizi acıtıyor.
Bugün içinden geçmek zorunda olduğumuz milletçe ödediğimiz bu acı faturaların küçük bir örneğidir o iki yüz lira. İlk çıktığı yıllarda bir esnafa iki yüz lira uzattığınızda, bir dolu laf dinlerdiniz. Şimdi Pazar tezgahına yaklaşın, iki yüz lira uzatın adeta 20 lira uzatmış gibi oluyorsunuz.
Artık dolmuşlarda bile taşıma ücreti, iki yüz lira elden ele uzatılarak yapılıyor. Çünkü paramızın alım gücü kalmadı. Kalmadığı gibi, bir de elimize ulaşmadan uçup gidiyor. Bugün 10 bin lira asgari emekli maaşı alanlar yüzde 60’tan fazlasını oluşturuyor. Kalan kısmında yine büyük bir bölümü on bin liranın biraz üzerinde maaş alıyor. Asgari ücrette de durum bundan çok farklı değil. Kayıtlı çalışanların yüzde 60’a yakın bir kısmı asgari ücret ya da komşu ücret olarak tanımlanan işçilerden oluşuyor.
Ekonomik dengelerin bozulması ister istemez toplumda kaygıları da artırıyor. Sosyal dengelerde bundan etkileniyor. En yakın örneğini kira artışlarına getirilen sınırlamada yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz. Oturmuş bir düzeni bozarak, getirilen yeni uygulama, sorunun çok daha büyümesine neden oldu. Onlarca cinayet, binlerce olay yaşandı, sonuç elde var kocaman bir sıfır.
Sen iki yüz lirayı pul edersen, bunların yaşanılması kaçınılmaz oluyor. Yarın 500 lira ya da bin lira tedavüle çıksın bu şartlar altında altı ay sonra bugün geldiğimiz nokta gelirsiniz ve bu yazıyı tekrar bu köşede okursunuz!