Tasarruf tedbirlerini kapsayan kararlar Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Ağırlıklı olarak vatandaşların sırtlayacağı bir tasarruf programından bahsediyoruz. Asıl tasarruf yapılması gereken yerlerden hiç bahsedilmeyen karlar kapsamında özellikle kamuda çalışan memurlar önemli ölçüde elde ettikleri haklardan mahrum edildiler. Sonuçlarını ve getirisin önümüzdeki zaman içinde göreceğiz ancak şu bir gerçek ki, tahmin edilen rakamların olumlu bir getirisi de olmayacak.
Yapılan ilk hesaplamalar 100 milyar liradan başlıyor ve 250 milyara kadar gidiyor. Dünkü yazımızda da belirttik, bu yılki bütçe açığımız en iyi tahminlerle 2.6 trilyon lira olacak. Gerisini varın siz hesaplayın.
Ülkemiz nüfusunun önemli bir kısmının yaşadığı İstanbul’da ise hayat gerçekten çok zor geçiyor. Sığınmacılarla birlikte 16 milyon insanın yaşadığı İstanbul, aynı zamanda ülkemizin ticaret ve ekonomi merkezi. Ekonominin ve ticaret hayatının merkezi olan bu şehrimizde milyonlarca çalışanın yaşam şartları, ülkemizin genel anlamda bir aynası niteliğinde. Bu nedenle İstanbul Planlama Ajansı (İPA) yaptığı anketler önemli bir gösterge.
İPA’nın nisan ayına ilişkin “İstanbul Barometresi Araştırması” verileri birkaç gün önce açıklandı. Bin İstanbullu ile telefonla görüşülerek yapılan ankette, İstanbulluların ev içi gündeminde ilk sırayı ekonomik sorunların aldığı belirlendi. Araştırma sonucuna göre katılımcıların yüzde 44,8’i nisanda ev içinde ekonomik sorunları konuşmuş. Ayrıca katılımcıların yüzde 42,8’i nisan ayında yeterli gıdaya ulaşma konusunda endişe yaşadığını ifade etmiş.
Ankette, kredi kartı kullananların yüzde 48’i aylık kredi kartı borcunun tamamını, yüzde 33,8’i ise borcun asgari tutarını ödeyebilmiş. Yüzde 7,3’ü asgari tutar ile borcun tamamı arasında bir miktarda, yüzde 3,7’si asgariden az miktarda ödeme yapabildiğini belirtirken, yüzde 7,2’si ise kredi kartı borcunu hiç ödeyememiş.
Katılımcıların yüzde 20,5’i bazı ödemeleri yapamadığını ve borca girdiğini, yüzde 9,8’i aslında pek geçinemediğini, yüzde 44,3’ü kıt kanaat geçinebildiğini, yüzde 25,4’ü ise geçinebildiğini ve kenara da para koyabildiğini belirtmiş
Yine katılımcıların yüzde 25,7’si kendi ekonomisinin iyileşeceğini belirtirmişler. Yüzde 51,8’i değişmeyeceğini, yüzde 22,5’i kötüleşeceğini ifade etmişler. Nisan ayında yeterli gıdaya ulaşma konusunda endişe yaşadığını belirtenleri oranı ise yüzde 42,8 olmuş. Katılımcıların yüzde 54,2’si nisan ayı içerisinde maddi yetersizlikten ötürü tercih ettiği gıdalardan mahrum kalmış. Katılımcıların yüzde 43,3’ü yeterli gıdaya ulaşamadığı için porsiyonlarını küçülttüğünü ifade etmiş.
Araştırmada İstanbul’un ilk üç sorunu yüzde 54 ile ulaşım, yüzde 45 ile ekonomik sorunlar ve yüzde 44,6 ile sığınmacı ve mülteciler olarak belirlenmiş.
Nisan ayındaki duygu halleri sorulan ve 10 üzerinden değerlendirmeleri istenen İstanbulluların ortalama stres seviyesi 6,6 olarak ölçülürken kaygı seviyesi 5,8 olarak ölçülmüş. Nisan ayındaki yaşam memnuniyeti 5 ve mutluluk seviyesi 5,5 olarak belirlenmiş.
İstanbul’da yaşayan, bin vatandaşımızın durumuna bakarak, genel bir değerlendirme yapıldığında sıkıntıların arttığı görülüyor. Stres, kaygı ve yaşam memnuniyeti ölçümlerinde de bu net olarak görülüyor. Geçinebildiğini ve para biriktirebildiğini ifade eden yüzde 25.4 düzeyindeki İstanbulluların, mayıs ayındaki durumunu merakla beklediğimizi de ifade edelim.
Ülkemizde ekonomik iyileşmenin vatandaşlara yansıması bugünkü şartlar altında mümkün değil. Gıdaya ulaşmakta yetersiz kalan vatandaşlarımız, özellikle kırmızı et başta olmak üzere, süt ve süt ürünlerine de hasret kalmış durumdalar. Bir tarım ülkesi olarak vatandaşlarımızın sebze ve meyve fiyatlarına yetişemiyor olması da kabul edilecek gibi değil. Herşey bir yana, mutfaklarımızın temel gıda maddesi olan patates ve soğanın 20 liradan başlayıp 30-35 liralara kadar uzanan bir fiyat grafiği çiziyor olması gerçekten endişe verici.
İstanbul’da yapılan bu anket çalışmasının bir benzerini Ankara’da, İzmir’de, Adana’da, Mersin’de, Trabzon’da ya da ülkemizin herhangi bir şehrinde yapsak sonuçların bundan çok farklı çıkacağını beklemiyoruz. Çünkü, mutfaklarda yakılan tüp gazın fiyatının bile neredeyse bin liraya yaklaştığı bir ortamda, vatandaşların hayatından memnun olabileceğini beklemek hayalden öte anlam taşımaz.
Vatandaşımız aylardır, yıllardır zoraki bir tasarruf içinde zaten. Yani, bundan sonrasını tasarruf yapması gerekenlerden beklemek hakkımız olmalı.