MHP lideri Bahçeli, “hodri meydan diyorum. Hasbelkader bir ara partimizde yer alsa da, şimdilerde neyin hesabı, ne hesaplaşması diyerek ileri geri konuşan çürüklerin vakti saati geldiğinde ipliğini pazara çıkarmak, ne kadar ahlaksız olduklarını deşifre etmek davamıza vefa borcumuzdur. Kurdun boynuna tasma geçmez, geçerse itin boynuna geçer” dedi.
Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle:
“Seçilmiş bir belediye başkanı düşününüz, PKK-KCK terör yapılanmasının üst düzey yöneticisi olarak görev alsın. Sözde vergiler toplasın, terörist ve benzeri eylemleri organize ederek halka katılımlarını sağlamak amacıyla baskı yapsın, esnafı PKK Terör örgütü adına tehdit etsin. Hakkari Belediye Başkanı hamdolsun görevden uzaklaştırılarak gözaltına alınmış Hakkari Valimiz başkan vekili olarak görevlendirilmiştir. İçişleri Bakanlığı’mız hukuk sınırları dahilinde devreye girmiştir.
Bir teröristin 31 Mart seçimlerinde aday gösterilmesi demokrasiye kastetmek hukuku işlevsiz hale sokmak niyetiyle arkasından dolanma devlet ile yöre halkını karşı karşıya getirmenin hazırlığını yapmaktır. Bir PKK’lının 31 Mart seçimlerinde aday gösterilmesi, seçimlere katılması başlı başına bir skandaldır! Demokrasi ve özgürlük istismarıyla Türk ve Türkiye düşmanlığında söz kesen hainler bellidir. “Kayyıma karşıyız” sözleriyle, bölücü terör örgütüne açık veya gizli hizmet eden, destek veren kimlik ve kişilik yoksunları bellidir. Ama hepsinden daha belli ve daha bilinir olan da Türk devletinin ve Türk milletinin muktedir gücü, yılanın başını ezen demir yumruğudur. PKK’lı sözde Hakkâri Belediye Başkanı’nın kirli yakasından nasıl tutulmuşsa, inanıyorum ki, diğer kanun ve ahlak kaçkını sözde belediye başkanlarının ve milletvekillerinin de yakalarından öyle tutulacaktır. Türkiye muz cumhuriyeti, kabile devleti, işgal devleti değildir.”
Şimdi, gerçek emellerini maskeleyerek normalleşme ve yumuşama sözlerini tedavüle sokan DEM’lenmiş CHP’ye sormak isterim; bizim hangi konuda yumuşak huylu olmamızı bekliyorsunuz? Bölünme ve ayrılmada mı? Bin yıllık kardeşliğimizi bozmadı mı? Nasıl bir uzlaşma ve normalleşme vasatını kafanızdan geçiriyorsunuz? Devletimizin nasıl parçalanacağını mı, vatan topraklarımızın nasıl taksim edileceğini mi? Yumuşayarak ve normalleşerek hangi karara varacaksınız? Şehitlerimize nasıl ihanet edeceğinize mi? Gazilerimizi bir kez daha nasıl yaralayacağınıza mı? Kahramanların hatıralarını nasıl ayaklar altına alacağınızı mı? Terörist Demirtaş ve DEM’e övgüler yağdıranlar, sorarım hepinize, maksadınız bunlardan hangisidir? Bize ne anlatmak istiyorsunuz?”
“HESAPLAŞMAYA HAZIRIZ, HESAPLAŞMADAN KAÇMAYIZ”“Sahnelenen oyun karanlıktır, oyun uşakları kurnazdır, tehlike bölgesel ve küresel mahiyetlidir. Bu nedenle Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları aleyhine tedavüle sokulan karanlık senaryolar artan dozajlarla ilerletilmektedir. Yargıya intikal etmiş bir cinayet davasında partimizin ve Ülkü Ocakları’nın suçlanması, hatta dahilde ve hariçte Ülkü Ocakları’na suç örgütü gölgesi düşürmek için kolları sıvayan ajan ve provokatörlerin sırtının sıvazlanması tesadüf değildir. Hepsini biliyoruz, hepsini takip ediyoruz, verilmeyecek bir hesabımızın olmadığını cümle alemle paylaşıyoruz. Ancak özellikle altını çizmek isterim ki, 55 yıllık mazimizin damıtılan şuuruyla, devleşmiş mücadele ruhuyla dostumuzu da, düşmanımızı da tefrik edecek karakter hamdolsun bizde vardır, tetiktedir, teyakkuzdadır ve buradadır.”
Hesaplaşmaya hazırız, hesaplaşmadan kaçmayız, hesap soracak yüreğe ise sahip olduğumuzu hiç kimsenin yabana atmamasını bekliyor, aklından çıkarmamasını temenni ederiz. Başkaları için küçük, bizim için çok önemli bir ayrıntı da şudur: Hesaplaşacağız, ama helalleşmeyeceğiz. Bugüne kadar sessiz kalışımız Ülkücü katillerini unuttuğumuz anlamına asla gelmemelidir. Dün kanımızı dökenlerin bugün sözde mahkeme kurup Ülkücü müdafaasına tevessül etmeleri utanmazlığın sınır tanımadığına acıklı bir örnektir. Ülkücüyü, Ülkü Ocaklarıyla ayrıştırmanın, dahası terörle ilişkilendirmenin zillet ve kabus dolu düşünü kuranlar eninde sonunda mahcup ve mağlup olacaklardır. Bize hazırlanmış bir iddianameyle ilgili olmadık lafı edenler her şeyden önce ellerine ve vicdanlarına bulaşmış Ülkücü kanlarını temizleyecek edep ve onuru gösterebilmelidir. “
İLK SİLAHI ÇEKENLERİN, İLK MERMİYİ ATANLARIN…”Bizim hiç kimseden öğrenecek veya duyacak bir şeyimiz yoktur. İlk silahı çekenlerin, ilk mermiyi atanların, Türkiye’yi Marksist-Leninist uçuruma itmek için her ilkelliği tatbik edenlerin binlerce dava arkadaşımızın kanına girdiğini yaşayarak biliyoruz ve onlarla, onların izinden yürüyenlerle her seviyede hesaplaşmaya hazır olduğumuzu üstüne basa basa açıklıyoruz. Gazeteci-Yazar Merhum Metin Tokdemir’in, 1970’li yılların başında, kaleme aldığı “Solda ve Sağda Vuruşanlar” isimli kitabında anlatılan bir anekdot vardır ve şöyledir:
Bundan bir süre önce, henüz politikacıların Türkiye’deki bunalıma kendi aralarında çare aradıkları günlerde Cumhurbaşkanı Sunay ile CHP Genel Başkanı İnönü bir görüşme yaptılar. Sunay memlekette olup bitenleri anlattı. Bilhassa sol cephede cereyan eden olaylardan şikayet etti, Dev-Genç’ten bahsetti. Sağ hakkında fazla bir şey söylemedi. Onun üzerinde durmadı. Cumhurbaşkanı Dev-Genç deyince ve İnönü’nün hassas olduğu sağ tehlikeyi geçiştirince CHP Genel Başkanı, bir de Ülkü Ocakları var, dedi. Sunay onlar hakkındaki mütalaasını şöyle belirtti: “Canım onlar Komünizme karşı mücadele eden çocuklardır.” Merhum Toker, damadı olduğu İnönü’nün kısmen yanlış düşündüğünü yazmıştı. Boykot da, işgal de bir sözlerinin patenti İnönü’ye aittir ve bu açıklamayı takip eden yıllarda Maocu, Marksist-Leninist militanların kanlı eylemleri hem milletimizi hem de dava arkadaşlarımızı hedef almıştır. 1968 yılının Ocak ayında Paris’te patlak veren, 3 Mayıs 1968’de daha da şiddetlenen öğrenci olaylarının bize yansıması çok vahim düzeylerde yaşanmıştır. “
“HODRİ MEYDAN DİYORUM”
“Milliyetçi-Ülkücü Hareketi geçmişte haksız yere suçlayıp hunhar saldırılarla iradesinden, istikametinden, inancından ve davasından caydırmaya azmedenlerin, bugünkü siyasi ve ideolojik uzantılarının bir cinayet davası üzerinden MHP ve Ülkü Ocakları düşmanlığını güncelleme teşebbüsü aşağılık bir tertibin, alçak bir tezgahın, dış bağlantılı bir kumpasın varlığına işaret değilse acaba nedir? 12 Eylül öncesi yarım kalan mücadeleyi şayet tamamlamak için gün sayanlar varsa, ben de diyorum ki, sizden korkan sizin gibi olsun, yolundan dönen namert olsun, davasının onurunu savunmayan şerefinden mahrum olsun.
Hesaplaşma teklifimizi yineliyorum. Hatta hodri meydan diyorum. Hasbelkader bir ara partimizde yer alsa da, şimdilerde neyin hesabı, ne hesaplaşması diyerek ileri geri konuşan çürüklerin vakti saati geldiğinde ipliğini pazara çıkarmak, ne kadar ahlaksız olduklarını deşifre etmek davamıza vefa borcumuzdur. Kurdun boynuna tasma geçmez, geçerse itin boynuna geçer. Aramızda açık hesap olanlar sanmasınlar ki kapandı defterler, tek tek yazdık her birini bir sayfaya, günü geldiğinde iyi ya da kötü muhakkak ödenecek bedeller. Elbette dili başka kalbi başka; gecesi başka gündüzü bambaşka olan densiz ve dengesiz zihniyetlere benzemedik, benzeyemeyiz.”
Didem ASLAN ÇETİN