Geçtiğimiz haftalardan birindeki yazıda kamusal alana değinirken, hanemizin dışında, vatandaşların bir arada bulundukları ortak mekanlar aklımıza geliyor çoğunlukla kamusal alandan bahsederken demiştik. Özel alan tanımı da, kamusal alan tanımına ilintili olarak şekillenmiştir. Birini, diğerinden ayırarak konumlandırmak pek mümkün değildir.
Kamusal alan tanımının yapıldığı çerçeveye, herkese açık bir alanı yerleştirebiliyorken, özel alana ait çerçevede bu durum değişmekte, dışarıya açık olmayan, daha mahrem olarak tanımlanabilecek olan bir alandan bahsedilmektedir.
Erdönmez ve Akı makalelerinde, özel alanların, kamusal alanlardan ayrılan en önemli niteliğin, bireylerin kişisel mülkiyetlerinin olması ötesinde kamusal alanların toplumdaki bütün bireylere açık olması olarak değerlendirilmesi olduğunu ifade ederler.
Parklar, bahçeler, herkese açık yeşil alanlar, çocukların oynadığı oyun alanları, spor tesis alanları, dış çevrede bulunan doğal mekanlar, tesisler, dizayn edilmiş yeşil alanlar, alışveriş merkezleri, meydanlar, pazar alanları, kaldırım ve yürüyüş yolları gibi mekanlar kamusal alan olarak değerlendirilmektedir (Erdönmez ve Akı 2005: 74-75)
Kamusal alanın temellerinin Eski Yunan devleti döneminde ortaya çıktığı bilinmektedir. Aristotales’e göre toplumda çeşitli yaşam biçimleri mevcuttur. Bu yaşam biçimlerinden en altta olanı bireylerin bedenleriyle ilişkilidir ve Aristotales bu alanı özel alan olarak ifade etmektedir (Onat 2010: 15).
Aile tanımından yola çıkarak bir çerçeve çizdiğimizde ise, evin geçimini sağlama görevi daha çok erkeğe verilmiş ve erkekler bu sebeple kamusal alanın yadsınamaz bir bileşeni olarak karşımıza çıkmış, buna karşın kadınların ise ev içerisindeki emeklerinin karşılığı herhangi bir ücrete tabi olmadığı için ve kabul gören tanıma göre ücretsiz olan da özel alana ait görüldüğü için, kadınlar özel alana sıkıştırılmıştır çoğunlukla.
Günümüzde aileye sıkışmış olan özel alanın tersine meslek alanlarının tamamen kamusal nitelik gösterdiği görülmektedir.
Kamusal alanda kadının yeniden inşası sürecinde, sıklıkla izlenilen diziler, filmler, haberler üzerinden bir düzenleme yapılmaya çalışılırken, yine erkekler tarafından lütfedilip de belirlenen sınırlar içerisinde kadınlara hareket alanı verilmektedir.
Erkek egemen bir toplumda kadın olmak, neredeyse attığınız her adımda türlü engellerin yolunuza konması demek. Kamusal alanda var olmadıkça, toplum tarafından kabul edilmek, saygı görmek oldukça zor olsa da, kadınların sıkıştırılmak istendikleri özel alanlardan çıkma azimlerine, yıldırılmaya çalışsalar da vazgeçmeyen inatlarına her zaman saygıyla ve dayanışmayla…
Kalın sağlıcakla.