Narin’i Kimin Öldürdüğünü Herkes Biliyor

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde kaybolan 8 yaşındaki Narin’in cesedi nihayet bulundu. Evinden 1,5 kilometre uzakta, bir çuvala konulup derenin içine gömülmüş.  Amca günler evvelinde tutuklanmış ve ardından bütün mezra susmuştu, artık ne ailede ne etrafta kimse konuşmuyordu. İlk günlerde açıklamalar yapan, amcaya sahip çıkan anne ve babası sustu. Köyde tam bir sessizlik hâkim, kimse sokağa çıkmıyor. Bu sessizliğin düşündürdüğü tek bir şey var; Narin’i kimin öldürdüğünü aslında herkes biliyor ama susuyorlar. Artık susmuş vicdanlara gerek yok, zavallı çocuğun cesedi bulundu. Şimdi yavrucağın cesedi konuşacak ve katilini söyleyecek. Dilerim bu yazının yayınlandığı gün katil veya katiller artık açıklanmış olur.
Teknoloji çağındayız ve dilsiz elektronik cihazlar aslında söylenmeyen her şeyi bize objektiflikle söyleyebiliyor. Narin’in kaybolduğu gün, polise bilgi verilmeden önce ETS kayıtlarında annesi, ağabeyi ve amcası arasında normalin çok üzerinde bir telefon trafiği var. Birbirlerini sürekli arayıp durmuşlar. Çocuğun kaybolması paniğiyle aramalar olsa bu trafik telefonlardan silinmez ama amca kendi telefonundan hepsini silmiş, whatsapp yazışmalarını silmiş, bütün gün tarlada olduğunu söylerken bir benzin istasyonundan arabasıyla geçtiği  ve durup ıslak mendil aldığı kamera görüntüleri var. Telefonunu kapattığı bir zaman dilimi açıkça ETS kayıtlarında görülüyor. Ağabeyin kolunda ısırık izleri vardı ama kanunumuzun “Şüpheden zanlı faydalanır” ilkesi gereği ve Narin’in diş izleri olmadığından ağabey serbest bırakılmıştı. Elektronik sistemler bize diyor ki “Amca doğruları söylemiyor, anne ve ağabey de neler olduğunu biliyor”. Narin’in yabancı birileri tarafından öldürülmediğini ve kimin öldürdüğünü ailede herkesin bildiğini söylemek hiç te vicdansızlık olmayacak gibi duruyor. Günlerdir devletin bütün imkanları, gönüllüler oraya sevk edildi, yüzlerce insan uğraştı ama olayın nasıl olduğunu bilenler sustu. Küçücük kırsalda bu cinayeti işleyen, bilen, gizleyen insanlar var ve susuyorlar. Sosyal medyada en yaygın kanı bu küçük yavrunun aile içinde görmemesi gereken bir şeyi gördüğü, bir suça tanık olduğu ve bu yüzden katledildiği yönünde.  
Olayda ensest veya aile içi bir suçu örtbas etmek için 8 yaşındaki yavrunun katledildiği ortaya çıkarsa hemen basın yasağı getirilecek, zaten aile yayın yasağı talep etmiş. Tıpkı 3 yıl önce Mersin’de kaybolduktan 9 gün sonra ölü bulunan Müslüme’nin dedesinin aslında babası olduğu, aynı zamanda yeğeni de olan gelinine yıllarca tecavüz ettiği ortaya çıktıktan sonra getirilen basın yasağıyla yaylada bir çadırın içinde yıllar boyu ne suçların işlendiğini öğrenememiş olmamız gibi… Hayır, basın yasağı bazı canavarlıklarda hiç te doğru bir uygulama değil. Şu an hiçbir yetkili aileye baş sağlığı dilemiyor, oradaki herkes amcanın muhtar olduğu, köyün güçlü bir ailesinin masum olduğuna inanmıyor. 
Kırsalda, mezrada hayatın bir diğer tartışma götürmez gerçeği şudur ki bir ailede ensest veya gizli bir suç varsa aslında aile içinde çok kişi bunun farkındadır ve susuyordur. Hele ki ensesti kadınlar mutlaka biliyordur ama sesini çıkaramıyordur. Bizim kırsalımızda aile içi suçu şikâyet eden değil, üstünü kapatan makbul bulunur. Mazlum değil suçlu cesaretlendirilir ailenin adı kötüye çıkmasın diye… Bu korkunç sosyopolitik gerçek masum çocukları savunmasız bırakmaktan başka bir şey değildir. 
8 yaşında yavruyu katledip öldürenler en ağır cezayı alsalar da infaz yasası denilen bir tuhaf renk var hukukumuzda; bir kişi yüz insanı katletmiş te olsa en fazla 36 yıl sonra hapisten çıkıyor. Oysa öldürenler cesedi çok profesyonel bir şekilde gizlemişler, yani bu şekil bir gizlemeyi birkaç kişi düşünüp kararlaştırmış olmamaları imkânsız, karşımızda organize bir suç olduğu da su götürmez bir gerçek. 
Tutuklu amcanın avukatı eğer olayda aileyle ilgili en ufak bir suç unsuru görürse hemen davadan çekileceğini söylemişti. Şimdi yavrunun cesedi bulundu, artık suskunluğun değil vicdan ve gerçeğin zamanıdır.