Glutensiz yiyecekler cep yakıyor!

Çölyak Derneği Genel Başkanı Şebnem Ercebeci Çınar, “Bir çölyak hastasının tarhanasından tutun baklavasına kadar canının çekip de yiyemeyeceği bir ürün neredeyse yok. Burada en can sıkıcı nokta ise glutensiz ürünlerin çok pahalı olması. Bir kilo mantının fiyatı 600 lira örneğin. Kendim de çölyak hastasıyım ve bir çölyak hastasının aylık beslenme maliyeti en az 15 bini buluyor. Bu fiyatlar özelikle evinde çölyak hastası olan yoksul aileleri daha derinden etkiliyor” dedi. 
“DESTEK OLARAK VERİLEN PARA İLE DE SADECE İKİ PAKET MAKARNA ALINIYOR”Kendisinin de çölyak hastası olduğunu ifade eden Şebnem Ercebeci Çınar, ekonomik gidişatın çölyak hastalarını çok etkilediğini ifade ederek, “Glutensiz ürünlerde kullanılan hammaddenin birçoğu ithal edildiği için fiyatları çok artıyor. Bundan dolayı fiyatlar son süreçte 4-5 katı arttı. Yani çok zor bir dönem geçiriyor çölyak hastaları. Artı devlet ödemesinde de beklediğimiz bir artış olmadı. 0–5 yaş arası çocuklar için aylık 250 TL, 5–15 yaş arası çocuklar için aylık 350 TL, 15 yaş üstü kişiler için aylık 500 TL yardım yapılıyor. Destek olarak verilen para ile de sadece iki paket makarna alınıyor” dedi. 
Ülkemiz şu anda ekonomik açıdan sıkıntılı bir süreç yaşıyor diyen Çınar sözlerini şöyle sürdürdü: “Çölyak hastaları ise glutensiz ürünlere gelen fiyat artışına ilişkin kontrol mekanizmasının olmamasından yakınıyorlar. Çünkü bir glutensiz ürünün niye bu kadar pahalı veya niye glütensiz ibareyi üzerine koymuyorlar diye sorguladıklarında başvuracakları bir merci yok. Diyelim ki glutensiz bir ürün tüketiciye dokundu ya da sıkıntı verdi bunu şikayet edebileceği doğru düzgün bir mekanizma yok. Sağlık Bakanlığı’nda bir takım özel beslenme gibi daire başkanlıkları var. Fakat bunların içinde glütensiz ürünlerle ilgilenen, mesela laboratuvarda bunun tespitini yapacak bir departman yok. İşletmeler kimi zaman bu işlerle kendileri ilgileniyorlar. Böyle olunca bu da onlar için bir maliyet ve bu maliyeti de ürünlerine yansıtıyorlar. Ürünlere yansıtınca da her geçen gün fiyatlar artıyor. Bugün Türkiye’de makarnanın fiyatı 20 lira civarında. Bizim makarnamız ise 200-300 lira. En ucuz makarnamız 100-150 lira. Ya da içerisinde 8-10 dilim ekmek olan ekmeğin paket ise 90 lira. Her çölyaklı kendi bütçesine uygun olarak ürün temin edip o şekilde beslense de fiyatlar yine de çok yüksek.”
“ÜRÜNLERİ DENETLEYECEK BİR KONTROL MEKANİZMASI YOK”Patates, pirinç ve mısırdan elde edilenlerin çölyak hastalarına dokunmadığını söyleyen Çınar, “Bu maddelerden elde edilen unlarda gluten olmadığından yapışkan özelliği yok. Bunların birleşmesi için kullanılan katkı maddelerinin de maliyetleri yüksek olduğundan fiyatlar yine bizim ürünlerimize yansıyor. Çölyak hastalarının en büyük sorunu da kendileri için üretilen ürünleri yeteri kadar denetleyecek bir kontrol mekanizmasının olmaması. Böyle olunca da birçok işletme etikete istediği fiyatı basabiliyor” dedi. 
Çınar sözlerine şöyle devam etti:
“Bir fırın mesela ekmeğin fiyatını artışını yaptığında birilerine sorarak veya birilerinden bir şekilde destek alarak açıklıyor. Maalesef glutensiz işletmeler kendilerine göre bir fiyat artışı yapıyor. Fakat biz glutensiz ürünlerle beslenmeye mecburuz. Özetle ben o ekmeği almaya mecburum. Diğer türlü aç kalırız. Biz ise sadece WhatsApp gruplarımızda veya bir araya geldiğimizde sızlanarak dile getiriyoruz. Bunu konuda bizim sesimizi duyuracak olan ise sizin gibi mensupları. Mısır ve pirinç ülkesi olduğumuz halde neden bu ürünler bu kadar pahalıya satılıyor? Sağlık Bakanlığı gibi bakanlılarda komisyonlar kurularak çölyaklı hastaların kullandıkları gıda ürünleri ile ilgili fiyat ve kalite denetimi yapmalılar.”
OKULLARDA FARKINDALIK ARTIRILMALIAnkara’da 15 bin çölyak hastası olduğunu vurgulayan Çınar, “Dernek olarak bir işletmeye denetime gidiyoruz ve bunu biz kendimiz sağlıyoruz. Halbuki bunu yapması gerekenler bakanlık yetkilileridir. Aynı zamanda glutensiz ürün üretimi yapan firmalar da devlet tarafından teşvik edilmelidir. 
Çölyak hastalarının beslenmesine ilişkin okullarda da yeterli önlemler alınmıyor. Örneğin bir çocuğun doğum günü olduğunda çölyaklı hastaların yiyemeyeceği birçok yiyecek hazırlanıyor. Çölyak hastası olan bir çocuk ya o gün okula gitmiyor ya da gittiğinde hiçbir yiyeceğe dokunamıyor. Halbuki bu konuda okullarda da farkındalığın artırılması gerekiyor. Bu noktada tespit ettiğimiz usulsüzlükleri de şikayet edebileceğimiz bir mekanizma da yok” dedi. 
Cezaevlerinde, huzur evlerinde ve okullarda bu konuda farkındalıkların artırılması ve kontrol mekanizmasın olması gerektiğine dikkati çeken Çınar, “Dernek olarak biz çölyak hastalarına hizmet için uğraşıyoruz ama bizim de yapacaklarımız sınırlı ne yazık ki. Kendi çabalarımızla birtakım sonuçlara ulaşmak istiyoruz” diye konuştu.
KÜÇÜK ŞEHİRLERDE GLUTENSİZ ÜRÜN BULUNAMIYORÇınar, “ Ankara Büyükşehir Belediyesi kendi marketlerinde glutensiz ürünler satıyor, bu çok kıymetli bir şey. Fakat olması gereken ise bütün belediyelerin bir araya gelerek bir yer açıp glutensiz ürünlerin satışını yapması olmalıdır” diyerek sözlerine şöyle devam etti:
“Şunu da eklemek gerekir ki bundan 20 yıl öncesine kadar bu konuda çok güzel yol kat edildi. Bir çölyak hastasının tarhanasından tutun baklavasına kadar canının çekip de yiyemeyeceği bir ürün neredeyse yok. Burada en can sıkıcı nokta ise glutensiz ürünlerin çok pahalı olması. Bir kilo mantının fiyatı 600 lira örneğin. Kendim de çölyak hastasıyım ve bir çölyak hastasının aylık beslenme maliyeti en az 15 bini buluyor. Bu fiyatlar özelikle evinde çölyak hastası olan yoksul aileleri daha derinden etkiliyor. Ankara gibi büyükşehirlerde bir çölyak hastası çocuk diyetini yapabiliyorken, Hakkâri gibi bir şehirdeki çölyak hastası çocuğun diyetine uygun beslenmesi daha da zor bir hal alabiliyor. Hem ürün bulunamıyor hem de ürünü satacak işletmeler bulunamıyor.”
Çınar sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Çölyak ve glutensiz beslenme bilinci insanlarda oluşturulmalı, bunun keyfe keder bir diyet olmadığı insanlara anlatılmalıdır. Çünkü deprem gibi mücbir durumlarda çölyak hastası insanlar bir lokma ekmek bulamıyor, bunu en son yaşadığımız depremde felaketinde de tecrübe ettik. Özetle dışarıdaki ortamın da bize saygı duymasını istiyoruz.”