Terk ettik de ne oldu?

Büyük kanatlı kapının tokmağını çekip gitmiştik. Bu nasıl bir gitmekti, anlatması zor. Sürükleyip götürüyorlar gibi, ruhunuz oracıkta donup kalıvermiş de ayaklarınız geri geri gidiyor. 
Nereye, nelere ve hangi bilinmezlere yürüdüğünüzü bilmeden, arkanıza bakarsanız dayanamayıp dönmekten korkarak, artık düşünmeden, kaçarcasına süzülüp kayboluvermiş, gitmiştiniz.
 Hepimiz, köylerimizi, yaylalarımızı, meralarımızı ve evlerimizi böyle terk etmedik mi? “Aradan zaman geçti” İnsan, baba evinden bir kere çıktı mı, yazık, bir daha hiç oralı olamıyor.
Eve misafir, komşularına, eski arkadaşlara, kahveye, bakkala, yollara misafir. Her halı yabancı. Odaların, avluların, sokakların hatta gökyüzlerinin yabancısı. Adımlardan belli, yolları yadırgıyor. Bakışlardan belli, hülyalı, orada değil.
Ev içlerinde sızısı eskilerden kalmış ince bir kederi bastırarak, vaktini bekleyecek. Üstü örtülmüş ve artık hiç konuşulmayacak eski cümleler, beyhude dolanıp duruyor boşluklarda.
*
Aradan böyle yıllar geçecek. Meşguliyetler, çocuklar, evlilikler olacak. Arada hastalıklar ölümler. Kimi duygular kabuk bağlayacak, kimi hülyalar yerinden yuvasından edilecek. Aradan bambaşka ve beklemedik işler olacak.
Bir gün babanız göçmüş olacak. Onun eski köşesinde oturuyor bulacaksınız kendinizi. Yerini yadırgayan bir dış gibi. Avludaki incir ağacına bir yabancının baktığı gibi bakacaksınız. Baba evleri, ebedi huzur yağmurudur. Ne yerlisiniz ne de yabancı.
Galiba biraz emanetçi, baba dünyadan göçtü mü evin bütün köşe bucağı, onun eline alışkın bütün eşya, başkasını asla kabullenmek istemez.
Sonra anne devreye girer. Baba evlerini yaşatan ancak ve yalnız annelerdir. Zira anne hayattaysa babanız bütün ölmüş sayılmaz. 
Evinin direğini yitirmiş çoğu kadın, bizim idrak edemeyeceğimiz bir marifetle, evde kimselere görünmez, yalnız kendisinin görüşüp helalleşebildiği bir varlık gibi yaşatır.
Bir elmanın geri kalan yarısı olarak, birlikte kurdukları düzene asla ihanet etmezler. Anneniz yaşıyor ise baba evi aynı düzen ve bereketiyle ayakta demektir. Ona hiçbir şey olmaz.
Çünkü o evin odalarında, her şey eski gibi, koruyan, özüne sadık kalarak tazeleyen, hatıraları saklayan bir anne vardır.
*
Baba ocağına her gidişinizde kapıyı anneniz açıyor ve sizi karşılıyorsa dünyanın bütün hazinelerine sahipsiniz demektir.
 Baba evi, sonsuz saadetler kaynağıdır çünkü. Var olsun ve uzun yaşasın anneler.
Bir gün annenizi yitirir ve evin kapısını kendi anahtarınızla açacak olursanız, o zaman her şey değişecektir.
Sizi, dilsiz eşyalar ve karanlık köşeler karşılayacaktır. “Ev sahibi”, babanızdan sonra kalanları da yanına alıp gitmiştir artık. Dertlenip durursunuz.
Odalarda konuşan kimse kalmamıştır. Bir zaman gider gelirsiniz. Sonra her şey hatıra olur.
Hayat zaten bir hatıradır. Hayatını kaybetmiş bütün anne ve babaları rahmetle anıyorum..
Şimdi ki aklım olsaydı gelecek uğruna bize bir şey katmamış, büyük şehirler için baba evini terk etmezdim..
Terk ettik de ne oldu.?
Göğe merdiven mi dayadık…?