Hiç tuvalet edebiyatı okudunuz mu? Ya da bir tuvalet yazarıyla karşılaştınız mı? Yazarlık müessesesi iftiharla sunar!
“Birisi!”
Sertan Müsellim tarafından yazılıp yönetmen koltuğunda Yavuz Topoyan’ın oturduğu “Birisi”, “Eksik Oluşum”un ilk oyunu. 2022’de prömiyer yapan oyun, bir yıldır Ankara Farabi Sahne’de izleyicisini sistemin dışına itilmiş bir gazetecinin “tuvalet edebiyatı” ile tanıştırmaya devam ediyor.
“Birisi” Sertan Müsellim’in yazdığı ilk oyun. Daha evvel şiir ve düz yazı yazmasına rağmen hiçbir zaman tiyatro yazmak gibi bir niyeti olmadığını belirten Müsellim, “Kendimi tek kişilik bir oyunla sınamak istiyordum. Yazarlık mezunu arkadaşlarım vardı, ilk aşamada onlardan tek kişilik bir oyun yazmalarını istedim ancak öylesi yoğunlardı ki buna hiç sıra gelmedi. Ben de oturdum kendim yazmaya başladım. Tahsin Yücel’in Vatandaş’ında memur bir karakter tuvaletlere yazı yazıyordu. Bu fikir bende ‘Birisi’ni uyandırdı, bunun üzerine bir şey yazabilir miyim diye düşündüm ve kendi hikayemi oluşturdum. Elbette bu süreç iki yılı buldu, çünkü söylediğim gibi yazar değilim. Yazıp yazıp sildim, yazar arkadaşlarımdan geri dönüşler aldım. Onlarla birlikte oyunu hale yola koydum” diye konuşuyor. Yazma sürecinde yaşanmışlıkları da süzgeçten geçirdiğine değinen Müsellim, şunları söylüyor “Hikayenin bazı travmatik parçalarını, bilhassa ‘baba’ figürünü çocukluk arkadaşımın yaşadıklarından katarak oluşturdum. Esasında bu yaşanmışlıklar benim hikayemi bütünleyen unsurlar oldu.”
‘HİKAYEDE ISRAR ETTİĞİMİZ HER NOKTADA SEYİRCİ KENDİ ALGISINI DEVRE DIŞI BIRAKIYOR’Karakterimiz, nam-ı diğer ‘Birisi’ elektrik kurumundaki büyük yolsuzluğu haberleştirmesiyle önce işinden sonra yaşadığı evden atılan bir gazeteci. Karakterimiz, bunca şeyin üzerine o yaşına kadar açığa çıkmayan travmalarıyla yüzleşmeye de başlayınca kendini sokakta bir berduş olarak buluyor. Karakteri gazeteci seçmesinin sebebini Müsellim şöyle anlatıyor; “Güncel olarak gazetecilik mesleği çok sıkışmış bir yerde. Neden suçlandığını bile bilmeden bedel ödeyen bir sektör. Çünkü gazeteci olayların peşine düşer, gider, bulur, ortaya çıkartır. Gazetecilik bir meslektir ve serttir. Bu kadar sıkışmış bir yerde kahramanımız elbette ki gazeteci olmalıydı.” Yarattığı “Birisi”nin deli bir adamdan çok delirmek isteyen bir adam olduğunun altını çizen Müsellim, “Deli bir insanın hikayesini anlatmaya kalkarsanız hikâyede çok büyük tutarsızlıklar olur. Çünkü karakter ne anlattığını bilmez. Ancak bizim ‘Birisi’ neyi neden söylediğini çok iyi biliyor. Belki de anlattığı şeylerin bir kısmı gerçek değil, her şey bir ‘olabilirlik’ çerçevesinde. Olay örgüsünü yer yer belirsiz bırakmayı seçtim, flu bıraktım ki seyirci de tamamlayabilsin. Çünkü altı çizili hikayelerden hoşlanmıyorum. Altını çizip seyirciye ‘bu böyledir’ diye ısrar ettiğimiz her noktada seyirci kendi algısını devre dışı bırakıyor. Ona eğitici bir şey izletiyormuşuzcasına, izletileni benimsemeye yönelik bir tavra bürünüyor. Ben izleyicinin olayı kabul etmesini istemedim. İzleyen herkes farklı bir çıkarım içerisinde kendi hikayesini bulabilir. Nitekim öyle de oluyor. Herkes kendisine yakın gördüğü yeri çekerek oyunu bir başka yerden tutuyor ve hikayeyi de kendi kafasında birleştiriyor. Bu şekilde seyirci oyuna daha konsantre hale geliyor ve kendi çıkarımını yapabiliyor.”
‘OYNAMAK BİZİ DELİRMEKTEN KURTARIYOR’Kahramanımız, ilk tuvalet yazısını elektrik idaresi müdüründen intikam almak için yazıyor. “Birisi”, ansızın çıkıp şehirdeki bütün umumi tuvaletlere yazılar yazmaya başlıyor. Bunca naif bir adamın sokakta var olmasının imkansız olduğuna dikkat çeken Müsellim, hikayeye yedirdiği Sadri Alışık taklidini hatırlatıyor ve şöyle anlatıyor; “Karakterin sokağa adapte olabilmesi için kendisinden vazgeçmesi lazımdı. Onu da çeşitli taklitlerle yapıyor. Geçmişteki filmlerde izlediği karakterleri anımsıyor ve onlara öykünüyor. Daha bıçkın bir karaktere bürünmek istiyor ki sokaktaki tehlikelere karşı kendisini koruyabilsin. Tabii bir de eğlenmek için yapıyor bunu. Oynama isteğine dair şunu söylemek istiyorum orada, oynamak da bizi aslında delirmekten kurtarıyor. Filmle, diziyle, tiyatroyla; hep birbirimize hikayeler uyduruyoruz ve bunu cevabı olmayan hikayelerimiz içinde hayata tutunmak için yapıyoruz. Karakterimiz de oyuna, oyun oynamaya tutunuyor”
‘STİLİZE BİR TARZ YARATMAK İSTEDİK’Yönetmen Yavuz Topoyan’ın sade dekor tercih ile ilgili ise Müsellim, şunları söylüyor, “Karakterimizi, kendi zihninin içinde bir yere konumlandırabilmek için stilize bir dekor ve hatta stilize bir oyun tercih ettik. Oyunda ‘Ateşin içinde kalan bir akrebin kendini sokup öldürmesi intihar sayılır mı?’ diyor. Aslında kendisinden bahsediyor. Yönetmenimiz, sahneyi bir ateş çemberine almak istedi. o ateş çemberini yansıtabilmek adına da çevreye kırmızı ledler döşeyerek ateşin içinde bir hikaye anlatılıyormuş gibi yansıtmak istedi. Yönetmenimiz, oyunculukta da stilize bir tarz yaratmak istedi o yüzden de gerçek bir dekora ihtiyaç duymadık. O zaman hikaye gerçek bir oyuna dönüşür, olay örgüsü çökerdi”
MÜSELLİM’DEN ‘FLU OYUN’ MÜJDESİMüsellim, ‘Eksik Oluşum’un yeni sezondaki projelerinden bahsederek, iki kişilik bir oyunun üzerinde çalıştığını belirtiyor ve şunları söylüyor, “Yazarken tüm eğitmenlik damarımla seyirciyi de oyuna dahil etmeyi planladığım bir projem var, ismi ‘Flu Oyun’ olacak. Karakterlerimizi bu defa oyuncu seçtim, oyuncu olma halini anlatacağım. ‘Birisi’ ise sezon boyu oynamaya devam edecek.”
Müsellim, kendisini ‘Birisi’nin oluşum süreci boyunca destekleyen Haluk Bilginer’e, Sümer Kocagöz’e ve Oyun Atölyesi’ne teşekkür etti.