12 Kasım Salı günü, yani iki gün önce Kaynaşlı depreminin yıldönümüydü. Bu depremde 845 insanımızı kaybettik. Depremlerde kaybettiğimiz tüm canlarımızı saygıyla anıyorum.Herkes için bazı tarihler önemlidir. Benim meslek hayatımda da bu depremin ayrı bir önemi var. 17 Ağustos depreminde genç ve yeterli tecrübeye sahip bir foto muhabiri olmamam ve ayrıca depremi yaşayan bölgenin İstanbul’a daha yakın olması nedeniyle o depremde görevlendirilmedim. Arada sırada bir bakanlığın yaptıklarımı anlatma çabası için gazetecileri bölgeye götürmesiyle birkaç kez deprem bölgesine birkaç saatliğine gitmiştim. Hepsi de o kadar.O gün akşam saatlerinde Ankara Üniversitesi’nde fotoğraflamam gereken bir iş vardı. Görev bitiminde filmlerimi yıkatarak bir an evvel gazeteye fotoğraf verebilmek için hemen bir taksiye bindim. Büromuz Kızılay’da, Atatürk Bulvarı üzerindeydi. Akşam trafiğinde ilerlemek zor, hava da iyice kararmış, soğuk bir Ankara akşamı. O zaman Kızılay göbeğinde araçların sola dönüşleri serbestti. Taksi, Kızılay göbeğinden sola döndü. Trafik polisi trafiği durdurarak yayaların karşıdan karşıya geçmesine izin vermeye başladı.Taksi, Güvenpark çiçekçilerinin oradaki üst geçit altında beni indirebilmek için yolun en sağ şeridine geçmişti. Yayaların geçişleri devam ederken Güvenlik Anıtı önünde belediyenin bir etkinliğinde çalan Hüdayda ile kaşık çalarak oynayan Ankaralılara doğru gözlerimin kaydığını hatırlıyorum.Bindiğim taksi pek yeni sayılmazdı. İçeride ağır bir sigara kokusu, sararmış tavanı, taksi şoförünün yüzündeki çizgiler ve sigarayla sararmış pos bıyığı ile koltuklara serdiği örtüler arasında araç içinde tam bir uyum olduğunu söyleyebilirim. Araç içinde yayaların geçişini beklemeye devam ederken bir sarsıntı hissederek vites koluna doğru baktım. Fazlaca sallandığını görünce aracın rölantisinin bozuk olduğunu düşündüm.Araç, inmek istediğim yere geldi ve taksiden indim. Üst geçidin merdivenlerinden çıkıp karşıya geçerken alışılmışın dışında bir hareketlilik olduğunu, insanların endişeli yüz ifadeleriyle birbirleri arasında hissedilmeyen bir yarış içinde olduklarını fark etsem de anlam veremedim.Filmleri yıkatmak için her zaman çalıştığım fotoğrafçıya girdiğimde onların yüzlerinde de aynı endişeli ifadeyi gördüm; montlarını giymeye çalışıyorlardı. Bir taraftan da içeride bulunan son müşterileri aynı telaşla bir an evvel fotoğraflarını alarak dükkandan çıkmaya çalışıyordu.Filmimi yıkatamadan gazeteye döndüm. Büroda da arkadaşlarım televizyon ve teleks başında gelişmelerden haberdar olabilmek için toplanmıştı. Yakın zamanda yaşadığımız deprem hâlâ taptaze hafızalarımızdayken bir yenisi daha gerçekleşmişti.Filmimi yıkamak için karanlık odada filmimi tanka yerleştirdim ve elimde tankla televizyon başına gelerek gelişmeleri takip etmeye başladım. O sırada Bolu valisi, İstanbul ile ulaşım imkanlarının kalmadığını, yardımı Ankara’dan beklediklerini söyleyince hemen haber müdürümle durumu paylaşıp “Bölgeye biz gidelim,” dedim.İstanbul ile yaptıkları telefon görüşmesi sonrasında hemen yola çıktık. 2,5 ay önce çok isteyip gidemediğim deprem bölgesine gidiyordum. Neyle karşılaşacağıma dair hiçbir fikrim yoktu.Kaynaşlı’ya ulaşan ilk ekiplerden birisi de bizdik. Fotoğraf çekebilmek için hemen yaya olarak sokak aralarına daldım. Hızlı olmak ve çok fazla bölgeye, yıkıntıya ulaşarak fotoğraf çekmeye çalışırken ekipten kopmuşum. Yaşanan yıkım ve feryatlar kısa bir süre içinde şoka girmeme neden oldu. Ana yol üstünde etrafında yıkılırsa bize zarar veremeyecek kadar binalardan uzak bir alan bulmuş ve oraya aracımızı bırakmıştık. Artık fotoğraf çekemediğimi anladığımda hemen arkadaşlarımın yanına dönmeye karar verdim.Yanı başımızda depremden etkilenmiş bir aile vardı. İkinci kez yaşadıkları büyük deprem nedeniyle yüzlerine yansıyan şok rahatlıkla gözlemlenebiliyordu. Uzun ve donuk bakışları onlara bakan herkesi içine çekip sarmalayacak kadar güçlüydü. Zonguldak maden işçileri de orada, ateş başında ısınıyorlardı. Birkaç saat hiçbir şey çekemeden orada kaldım. Sabah hava aydınlanmaya başlamadan iç dünyamla verdiğim savaşa geri dönerek tekrar sokak aralarına fotoğraf çekmeye kendimi ikna ettim ve yıkıntılarda yaşananları fotoğraflamak üzere geri döndüm.Kaybettiğimiz canlarımızı saygıyla anıyor ve deprem gerçeğinin unutulmaması için elimizden geleni yapmamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.