Netflix’te ‘Av’ isimli bir film yayına girdi. Arkadaşlarıma tavsiye ettim ama süresi 1,5 saat olan ve korku kategorisinde yayınlanan bu filmi çoğu arkadaşım neden şiddetle önerdiğimi anlamadı.
Çünkü o filmden çok keyif alabilmek için öncelikle George Orwell’ın “Hayvan Çiftliği” kitabını benim gibi gözlerinizi belerte belerte en az on defa okumuş olmanız gereklidir. İkinci olarak kadın-erkek eşitliğine sonuna kadar inanıyor olmanız icap eder. Son olarak ise kaynağı ne olursa olsun elitizme hak vermiyor olmalısınız. Bu üç özelliği taşıyorsanız filmi yine benim gibi yayınlandığı günden itibaren her akşam baştan sona gözleriniz parlayarak seyretmeniz garanti.
Film çoğu korku filmi gibi bir insanda sembolize edilen kötü tarafımız ile yine bir insanda sembolize edilen iyi tarafımızın mücadelesini anlatıyor. Fakat bu filmde hem iyi hem de kötü tarafımız çok zeki iki kadın olarak karşımıza çıkıyor. Bir sürü salak erkeğin arasından bu iki kadın; zekâları, becerileri ve hayatta kalma yetenekleri ile sivriliyor. Hem iyi hem de kötü tarafta erkeklerin hepsi ölürken filmin en sonunda bu iki kadın karşı karşıya gelip kozlarını paylaşıyor ve iyi olan kazanıyor.
George Orwell’ın ‘Hayvan Çiftliği’ muhteşem bir kitaptır. Yayınlandığı tarih itibariyle Stalin dönemi komünizmini eleştirmek için yazılmış olsa bile güç ihtiyacını gidermek için kitleleri ezen, kendini çalışan sınıftan daha üstün gören ve kendinden aşağı gördüğü sınıfları sırtında taşıdığını zanneden totaliter elitist liderlerin dünya üzerinde hiç eksik olmaması nedeniyle, baskıya girdiği 1945 yılından beri hep çok okunan kitaplar kategorisindedir.
‘Hayvan Çiftliği’ kitabını okumayanlar için özet geçmek gerekirse; bir çiftlikte insanlar tarafından kötü muamele gören ve acımazsızca çok çalıştırılan hayvanların darbe ile insanları uzaklaştırıp çiftliği ele geçirmeleri, birkaç ay tam bir eşitlik ve komün sistemde beraberce çalıştıktan sonra liderleri olan Napolyon’un (bir domuzdur kendisi) yavaş yavaş sadece kendine lüks bir hayatı hak görmesi, diğer hayvanlar samanlıkta yatarken ipek çarşaflarda uyuyup gösterişli kıyafetler giyerek az çalışması ve kendini eğlenceye kaptırmasını ve ‘insana’ dönüşmesini anlatır. Son sahnede Napolyon çiftliğe gelen insanlarla birlikte içki içip kâğıt oynamakta ve pencereden bakan devrimci komünist hayvancıklar artık onunla insanlar arasında hiçbir fark görmemektedir.
Netflix’teki Av filmi ise, Amerika’da ultra elitist zenginlerin, yani kocaman özel uçaklarla seyahat edip dünyanın istedikleri her köşesinde malikaneler satın alabilen hakikaten çok fazla zenginlerin; maalesef giderek tek değer yargımız haline gelen para kavramından güç alarak hak, hukuk, adalet, yaşama hakkı gibi doğumla kazanılan her türlü toplumsal olguyu görmezden gelerek, sistemi asıl ayakta tutan çalışan sınıfın onlar sayesinde var oldukları ve aynı yaşama hakkına bile sahip olmadıkları çarpık görüşünün, davranışsal bozukluğu nerelere sürükleyebileceği üzerinde yükselen çok sıkı bir elitizm eleştirisidir. Filmdeki kötü elitist kadın karakter kendi profilindeki arkadaşlarıyla bir olarak sosyal medyada kendilerini eleştiren insanlardan bir kısmını kaçırtmıştır. Bosna’da kiraladıkları bir arazide bu insanları birer hayvan gibi (bu arada zevk için hayvan avına da karşıyım) kovalayıp öldürme şeklinde çarpık, sadist, narsist intikam planı yapmışlardır. Fakat isim benzerliği yüzünden kurbanları arasında yanlış kadını kaçırtmış, kendisini sosyal medyada eleştiren kadın yerine Afganistan’da görev yapmış dişi Rambo bir kadın askeri getirtmiştir. Sadist elitist zenginler, kaçırttıkları insanlara ‘Hayvan Çiftliği’ kitabındaki karakterlerin isimlerini takmışlar utanmazca. Öldürdükleri insanlardan ‘Hayvan Çiftliği’ kitabındaki hayvan isimleri ile bahsediyorlar. Filmin çoğu sahnesinde kitaba bir sürü atıf var.
Filmin en sonunda dişi Rambo’muz sadist elitist kadını öldürürken kendisinin de ‘Hayvan Çiftliği’ kitabını okuduğunu söylüyor ve sadist elitist kadın buna çok şaşırıyor, çünkü onun gözünde çalışan sınıf; cahil ve işe yaramaz kişilerdir. Çalışan sınıf böyle değildir diyerek yazıyı bitirebiliriz ama sınıf diye bir şeyin var olmaması gerektiğini düşünürsek bu cümle bile sınıf ayrımcılığına çanak tutmak olacağı için şöyle bitirelim. Akıllı, iyi ve kendini yetiştirmeyi başarmış bir kadın öyle kolay avlanmaz.