Tarımı ihmal etmenin faturası

Ülke olarak yaşadığımız ekonomik sıkıntıların boyutları her geçen gün biraz daha hissediliyor. Ancak bu sıkıntıların içinde ilk sırayı beslenme ve gıdaya ulaşmada çekilen sıkıntı oluşturuyor. Özellikle dar gelirliler, emekliler, asgari ücretliler, günlük gelirle yaşamaya çalışanların sıkıntıları dayanılacak boyutları aşmış durumda.Yaşanan sıkıntıları ölçmek üzere, ASAL Araştırma ve Danışmanlık Şirketi, Türkiye genelinde 26 ilde 2 bin 600 kişiyle bir ‘ekonomi’ anketi gerçekleştirdi ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaştı. Anket, 18 yaş ve üzeri 2 bin 600 kişiyle gerçekleştirildi. Ankete katılanlara yöneltilen, “Sizce şu anda Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu nedir?” şeklindeki soruya verilen cevapların başında, yüzde 30,5 ile “Gıda ürünleri fiyatlarındaki artış” yer aldı. Gıda ürünlerini yüzde 14,7 ile doğalgaz, elektrik ve su fiyatlarındaki artış ile yüzde 12 ile kira, ev, araç fiyatlarındaki artışlar takip etti. Kirayı yüzde 10,2 ile yüksek enflasyon, yüzde 8,3 ile akaryakıt fiyatlarındaki artış, yüzde 5,5 ile faizlerin yüksekliği, yüzde 5 ile borsa, yüzde 2,2 ile TL’nin değer kaybetmesi, yüzde 1,5 ile vergi oranlarının yüksek olması izledi.Ne yazık ki; uygulanan yanlış ekonomi politikaları nedeniyle artan gıda fiyatları sonucu vatandaşlarımızın sofrası günden güne küçülüyor. Dünyada gıda fiyatları son 27 ayın en düşük seviyesinde yer alırken Türkiye’de ise 36 aydır soluksuz bir şekilde yükselmeye devam ediyor. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türk-İş’in son verileri de en büyük sorunun artan gıda fiyatları olduğunu ortaya koydu. Hatırlayacaksınız, TÜİK’in eylül ayı verilerine göre gıda enflasyonu yüzde 75,14 olarak gerçekleşti. Bir zamanlar yüzde 4’lerde, 5’lerde olan gıda enflasyonu 2023’te yüzde 75,14’e yükseldi. Türk-İş’in eylül ayına ilişkin Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’na göre, gıda fiyatları aylık yüzde 9,31, yıllık yüzde 84,04 arttı. TÜİK’in en son açıkladığı tüketim harcamalarıyla ilgili istatistiklere göre en zengin yüzde 20’lik kesim tüketim harcamalarının yüzde 16,6’sını gıda için ayırırken, en yoksul yüzde 20’lik kesimin tüketim harcamalarından gıdaya ayırdığı pay yüzde 35,8’e kadar çıktı.Türkiye bu noktaya birkaç senede gelmedi. Türkiye bu noktaya 1980’li yılların ikinci yarısından sonra adım adım getirildi. Tarım mı, yoksa sanayileş mi ? Ekseninde yaşanan tartışmalar sonucu tarım ikinci, üçüncü plana itildi. “Türkiye’yi gelişmiş ülkelerin demir ve çelik ihtiyacını karşılayacak bir sanayi alt yapısına kavuşturacağız” diyenler, tarımı adeta görmezden geldiler. Öyle ki; üreticilerimizi “terbiye edeceğiz” gerekçesiyle ilk olarak Çikita Muz ithal edildi bu ülkeye. O günlerde, gülüp geçilen bu sözlerden sonra aşama aşama Türkiye net tarım ürünleri ithal eden ülke haline getirildi. Öyle bir noktaya geldik ki, hayvanlarımızın önüne koyacağımız samanı bile ithal eder hale geldik. Bugün ülkemize dünyanın dört bir yanından, buğdaydan tutun da, kuru fasulyeye, nohuta, mercimeğe, pamuğa kadar yani ülkemizde bir zamanlar yetiştirilen tüm ürünleri ithal edilir hale geldik. Buna karşı çıkarken, tüm bunlar yapılırken de “paramız var ki alabiliyoruz” gibi, içimizi bugün bile kanatan sözlere muhatap kaldık. Şimdi bunlara sormak istiyoruz. Bu ülkede 7 bin 500 lira ile geçinmeye çalışan emekliler, 11 bin 402 lira ile ailesini geçindirmeye çalışan işçiler, hergün çöplerden kağıt, plastik toplayarak çocuklarına bakmaya çalışan babalar, sabah kahvaltı sofrasına bir parça peynir, birkaç zeytin tanesi, akşam bir tencere çorba koyabilmek için günde 10-12 saat ter döküyorlar. Hadi, madem ki, “paran var ki alabiliyorsun” koysan bu çocukların önüne bir parça peynir, birkaç zeytin tanesi. Bu ülkenin çocukları, boş beslenme çantasıyla okula gidiyor. Köylü meyve ağaçlarını ürününü satamadığı için kesiyor. Heba edilen elmalar, portakallar, mandalinalar alınıp bu çocukların beslenme çantasına konulamaz mı? Bu kadar mı zor bu işleri yapmak?İşte bugün beslenme ve gıda fiyatlarına yetişemediklerini söyleyenler, tarımı bir kenara iten, ülke gerçeklerinden uzak yöneticilerin sayesinde bu hallere düştüler. Sizlerle yarın ki yazımızda tarımın kanayan bir başka yarası üzerinde duracağız. Bu ülkede, tarım arazileri neden boş tutuluyor, tutturuluyor ona bakacağız. Hacizli tarım arazilerini, hacizli makine ve ekipmanların durumunu, borçlu çiftçilerin nasıl tarımdan çıktıklarını anlatmaya çalışacağız.