Mesleki eğitim öğretmenleri, sektörel gelişmeleri takip etmek ve öğrencilerine en iyi eğitimi sunmak için büyük çaba sarf ediyor. Ancak, yetersiz kaynaklar, güncel eğitim materyalleri eksikliği ve düşük maaşlar gibi zorluklar öğretmenlerin verimli bir şekilde görev yapmalarını engelliyor. Konuya ilişkin gazetemize açıklamalarda bulunan Mesleki ve Teknik Eğitim Sendikası (METESEN) Başkanı Şahap Yılmaz, mesleki eğitimde kalitenin artırılması için öğretmenlerin karşılaştığı sorunların biran önce çözülmesine dikkat çekiyor.
Sözlerine Mesleki ve Teknik Eğitim Sendikası’nın (METESEN) Türkiye’deki önemine değinerek başlayan Yılmaz şunlara değindi: “Ülkemizdeki meslek ve teknik eğitim sisteminin iş hayatının ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda, okul-kurum-sektör işbirliği içerisinde, katılımcı bir anlayışla yapılması, sürekli geliştirilerek kalitesinin çağdaş standartlara yükseltilmesi, mezunların izlenmesi ve istihdamı, üniversitelerde görev yapan akademisyenler ile mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarında görev yapan yönetici, öğretmen ve diğer personelin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması ve yeni öneriler geliştirilmesi amacıyla 2012 yılında kurulmuş bir sendikadır.
METESEN; siyasetten arınmış, eğitimin özellikle bir alanında, mesleki ve teknik eğitim alanında söz sahibi olmak isteyen, eğitimcilerin yanında, yapılan güzel işleri destekleyen, öneriler geliştiren, sektörle el ele, ülkemizin Atatürk’ün işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaşma hedefi doğrultusunda üzerine düşen göreve her an hazır, bu konuda varını yoğunu ortaya koyma iradesi gösteren, çalışma ve öneriler geliştirecek bir sendika anlayışına sahiptir. METESEN; yıllarını eğitime vermiş, mesleki eğitimin hafızasını taşıyan; öğretmen, yönetici, uzman ve akademisyenlerden oluşmuş güçlü bir üye profiline sahiptir. Mesleki ve teknik eğitimin sorunlarının takibinde ve gündeme getirilmesinde her zaman METESEN vardır.”
“MESLEKİ EĞİTİM ÜLKEMİZ İÇİN BÜYÜK BİR ANLAM İÇERMEKTEDİR”Mesleki ve teknik eğitim denilince Türkiye’nin ekonomik geleceğinin akla geldiğini ifade eden Yılmaz sözlerine şöyle devam etti: “Mesleki ve teknik eğitim denilince akla gelen ilk söylenebilecek söz, ‘mesleki ve teknik eğitim, ülke kalkınmasının en önemli unsurlarından biridir’ olmaktadır. Özellikle gelişmekte olan bir ülke olarak ülkemiz için büyük bir anlam içermektedir.”
Mesleki ve teknik eğitime öncelik verilmesi gerektiğini altını çizen Yılmaz, “Mesleki ve teknik eğitim, ülkelerin kalkınmasına ve genç işsizliğin düşürülmesine en fazla katkı yapan eğitim türlerinden biridir. Kalkınma planlarında ‘mesleki ve teknik eğitime öncelik verilmesi’ temel ilke olarak benimsenmiştir. Mesleki ve teknik eğitim, ‘Millî eğitim sisteminin bütünlüğü içinde sanayi, tarım ve hizmet sektörleriyle birlikte her türlü mesleki ve teknik eğitim hizmetlerinin planlanması, araştırılması, geliştirilmesi, organizasyonu ve eşgüdümü ile yönetim, denetim ve öğretim etkinliklerinin bütünü’ şeklinde tanımlanabilir.
Genel anlamda kullanılan mesleki ve teknik eğitim ise bireysel ve toplumsal yaşam için zorunlu olan belirli bir mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve pratik uygulama yeteneklerini kazandırarak bireyi zihinsel, duygusal, kişisel, sosyal ve ekonomik yönleriyle dengeli bir biçimde geliştirme sürecidir” diye konuştu.
“GENÇ NÜFUSUMUZ İYİ MESLEK ELEMANI OLARAK YETİŞTİRİLMELİDİR”“Geleceğimiz açısından en büyük zenginliğimiz, güvencemiz ve teminatımız olan genç ve dinamik nüfusumuzu iyi vatandaş, iyi insan ve iyi meslek elemanı olarak yetiştirilmesi gerekmektedir” diyen Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Nitelikli insan gücü yetiştirmek için; uygun eğitim ortamlarına, sektörel destekli öğretim programlarına, yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmiş öğrencilere ve iyi donatılmış eğitimcilere gerek duyulacağı aşikârdır. Bunun yeri ise iyi organize olmuş ortaöğretimden yükseköğrenime kadar bir süreci kapsayan mesleki ve teknik eğitim kurumlarıdır. Mesleki eğitim, ekonomiye değer katmak için sosyal ve ekonomik sektörlerle işbirliği içinde, ulusal ve uluslararası mesleki yeterliliğe, iş ahlakına ve mesleki değerlere sahip, yenilikçi, girişimci, üretken bir işgücü geliştirmeyi amaçlamaktadır. Mesleki ve teknik eğitim, iş ve meslek etiğini merkeze alan, istihdam odaklı, çeşitli ekonomik ve sosyal alanların ihtiyaçlarına yönelik, işbirliği içinde sürekli güncellenen yenilikçi bir mesleki ve teknik eğitim sistemi oluşturmayı amaçlar.
Bir ülkenin kalkınabilmesi için nitelikli insan gücüne ve doğal kaynaklara sahip olması gerekir. Bir ülkenin doğal kaynaklar açısından zengin olması, iyi yetişmiş ve nitelikli insan gücüne sahip olması durumunda üretim gerçekleşebilir. Üretim, bir ülkenin kalkınması için gerekli olan temel unsurlardan biridir. Bu da ancak eğitim ile gerçekleşebilir.”
“GELİŞMİŞ ÜLKELER MESLEKİ EĞİTİMİN ÖNEMİNİ ANLAMIŞ BUNA GÖRE YAPILANDIRMIŞLARDIR”Ekonomik ve teknolojik gelişmelerin günümüzde yeni mesleklerin ortaya çıkmasına zemin hazırladığını ifade eden Yılmaz, “Böylece işgücü piyasasında vasıflı ara eleman ihtiyacı artmıştır ve mesleki ve teknik eğitimin gözden geçirilmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Gelişmiş ülkeler uzun süredir mesleki eğitimin önemini anlamış ve eğitim kurumlarını buna göre yapılandırmışlardır. Böylece mesleki eğitim, eğitimin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.
Günümüzde insanda olması gereken nitelikleri; problem çözme, yaratıcı düşünme, etkin iletişim kurma, değişime uyum sağlama, takım çalışması, sorumluluk alma, teknolojik gelişmeleri takip etme olarak sıralayabiliriz. Bu niteliklerin bireylere kazandırılabilmesi eğitim ile mümkündür. Mesleki eğitim temel mesleki becerilerin kazandırılmasının yanında insanda olması gereken nitelikleri de kazandırmalıdır. Meslek eğitimi uygulamalı bir eğitimdir ve öğrencilerin yaparak-yaşayarak öğrendikleri bir eğitim ortamı öğrenmeyi daha etkili hale getirecektir. Gelişmiş ülkelerde mesleki ve teknik eğitim tüm eğitim sisteminin yaklaşık üçte ikisini oluştururken, bizim ülkemizde üçte birini oluşturmaktadır. Bu oranla gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmaktadır. Mesleki eğitimin iyi gelişmiş olduğu ülkelere bakarsanız, endüstriler ve işgücü piyasaları da iyi gelişmiştir. Bu durum ülkemizin gelişmesi için mesleki ve teknik eğitime daha fazla önem vermesini gerektirmektedir” dedi.
“SORUNLARIN ÇÖZÜM ODAĞINDA MESLEKİ VE TEKNİK ÖĞRETMENLERİ VARDIR”Yılmaz, mesleki ve teknik eğitimin sorunlarının çözüm odağında mesleki ve teknik eğitim okulları ile bu okullardaki atölye ve laboratuvar öğretmenlerinin olduğuna dikkat çekerek şu noktalara değindi: “Ancak, söz konusu insan kaynağının yetiştirilmesinde rol alan atölye ve laboratuvar öğretmenleri ne durumdadır? Bununla açıkça ortaya konulması gerekmektedir. Cumhuriyet’in önemli kazanımlarından olan kız teknik ve erkek teknik yüksek öğretmen okulları ile ticaret ve turizm yüksek öğretmen okulu 1982’de teknik eğitim fakültesi ve mesleki eğitim fakültesi olarak sisteme öğretmen yetiştirmeye önemli katkılar sağlamışken, 2009’da bu okullar kademeli olarak kapatıldı. Başka bir ifadeyle ülkemizde şu anda mesleki ve teknik eğitime öğretmen yetiştiren herhangi bir yükseköğrenim bir kurum bulunmamaktadır.
Kapatılma gerekçesi incelendiğinde ‘artık bu okulların misyonunu tamamladığı, istihdam sorunlarının olduğu ve sektöre teknik insan gücü yetiştirmesi gerektiği’ düşüncesi temel neden olarak ileri sürülmüştür. Ancak, bir taraftan Avrupa Birliği (AB) hedeflerinin ve tüm strateji belgelerinin bir gereği olarak mesleki ve teknik eğitime olan talebi artırmaya çalışılırken, diğer yandan da bu alana mesleki – teknik öğretmen yetiştiren kurumları kapatılmasının nedeni anlaşılamamıştır.
Bunun yanında hâlen görev yapan mesleki ve teknik öğretmenler bu gelişmelerden doğal olarak olumsuz etkilenmiştir. Düşünmemiz gereken bir soru da “öğretmen yetiştirme modeli bile olmayan bu alandan nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesini nasıl bekleyebiliriz?” Bu duruma yeterli olmayan alt yapı, 43-46 saatlik hatalık yoğun ders yükü (günlük 10-11 saat ders), sektörün devamlı veryansın etmesine rağmen istenilen nitelikte destek sağlamaması sorunları yumağını büyütmüştür. Bunlarla birlikte yeterli maddi gelirin sağlanamaması, öğretmenlerin rol model olamamasına neden olmuştur.
Orta Vadeli Program ile Cumhurbaşkanlığı 2025 Çalışma Programında da yer alan mesleki ve teknik okulların meslek dersleri öğretmen ihtiyacını karşılamaya yönelik yükseköğretim kurumları biran önce açılmalıdır. Burada oluşturulacak yapıda sanayi, hizmet ve tarım sektörlerindeki gelişmeler dikkate alınmalıdır. Ayrıca Millî Eğitim Akademisi içinde mesleki ve teknik eğitime uygun eğitimlerin yapılmasına yer verilmelidir.”
“MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM OKULLARININ OLUMSUZ ALGISI ÇÖZÜMLENMELİDİR”Toplumda yükseköğretime geçişin tek yolunun genel eğitim olabileceği algısı üzerine kurgulanan ortaöğretim sistemi sonucunda, mesleki ve teknik eğitimin ‘son tercih’ olarak düşünülmesi ve ‘herhangi bir liseye kayıt olamazsa meslek lisesine gider’ biçimindeki olumsuz algının son yıllarda giderek arttığını söyleyen Yılmaz, “Mesleki ve teknik eğitim okullarını tercih eden öğrencilerin genelinin dezavantajlı ailelerin çocuklarından oluştuğu ve mesleki eğitimi önemsemediği görülmektedir. Bunun yanı sıra ilgisiz bir veli profili de karşımıza çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.
“Bütün olumsuzluklarla birlikte görev yapan öğretmenlerin kendi sorunlarını da eklendiğinde büyük zorluklarla görevlerini yapmaya çalıştıkları da görülmektedir” diyen Yılmaz, “Büyük özveri gösteren öğretmenlerimizin görev anlayışı ve öğrencileri kazanma yolundaki çabaları takdire şayandır” dedi.
Mesleki ve teknik okullarında görev yapan öğretmenlerin Millî Eğitim Bakanlığından çözüm bekledikleri sorunları sıralayan Yılmaz şunlara değindi:
• İlave eğitim ve öğretim tazminat
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı mesleki ve teknik okul ve kurumlarda, atölye ve laboratuvar dersi öğretmenlerine atama branşlarına ve eğitim durumlarına %4 ile %15 arasında değişen oranlarda “ilave eğitim-öğretim tazminatı” verilmektedir. Söz konusu oranlar uzun yıllar güncellenmemiştir. İlave eğitim-öğretim tazminatının günün koşullarına uygun olarak güncellenmesi için yasal düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır.
• Uzman ve başöğretmen tazminatı
7528 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu gereğince uzmanlık ve başöğretmenlik için ödenen tazminatların emeklilik keseneğine dâhil edilmesine yönelik yasal düzenleme yapılmalıdır.
Eğitim uzmanı, merkez ve taşra şube müdürleri, ilçe milli eğitim müdürleri ile il milli eğitim müdür yardımcılılarının da en az 10 yıl okullarda öğretmen ya da yönetici olarak görev yapmış olma şartıyla uzman ve başöğretmenlik tazminatından yararlanabilmesi için gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır.
• Yıpranma payı
Daha önce varken kaldırılan meslek dersleri öğretmenlerine 4 yıla 1 yıl yıpranma payı (fiili hizmet süresi zammı) verilmesine yönelik yasal düzenleme tekrar yapılmalıdır.
• Huzur hakkı
3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunun 32. Maddesi gereğince ödenen fon ücretleri (huzur hakkı) günün şartlarına uygun hâle getirilmelidir.
• Koordinatörlük ek ders ücreti
Koordinatörlük ek ders ücretleri ulaştırma masraflarının arması, işletmelerin uzaklığı, hayat pahalılığı vb. hususlar dikkate alınarak %100 artırımlı olarak ödenmelidir.
“GENEL BİLGİ DERSİ ÖĞRETMENLERİNE KOORDİNATÖRLÜK GÖREVİ VERİLMEMELİDİR”22.02.2025 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği değişikliğinde koordinatör öğretmen görevlendirilmesinde alan dışı (Genel Bilgi Öğretmenleri) öğretmenlere koordinatörlük verilebileceği hükmünü hatırlatan Yılmaz, “Bu durum gerek 3308 sayılı Kanunun özüne, gerekse işletmelerde yapılan beceri eğitiminin özüne aykırılık teşkil etmektedir. Bu durum mide ameliyatına girmesi gereken genel cerrahın yerine göz doktorunun ameliyata girmesi gibidir. Aynı şekilde Edebiyat dersine atölye ve laboratuvar öğretmenlerinin girmesi gibidir. Tamamen mesleki eğitimi bitiren, farkındalığını yok eden ve ülkemiz mesleki eğitimine vurulmuş en büyük darbedir. Bu öğretmen arkadaşlarımız burada öğretim programını nasıl uygulayacak, nasıl takip edecek, öğrencilerin yeterliliklerini nasıl belirleyecek bu durum göz ardı edilmiştir. İşletmelerde yapılan becerdi eğitiminin kontrolü sadece devam devamsızlık takibi değildir. Ayrıca okulda atölye ve laboratuvar öğretmenleri ek ders ücreti yönünden de mağduriyet yaşayacaktır. Eğer okulda o alanın öğretmeni yoksa yakın meslek alanlarının atölye ve laboratuvar öğretmenleri görevlendirilebilir. Bu da yoksa orada mesleki eğitim yapılmamalıdır. Bunun iptali için yargıya başvurmak üzere çalışmalarımız sürmektedir” dedi.
Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde görev yapan Elektrik Elektronik Teknolojisi Alan öğretmenlerinin dersler açısından büyük sorun yaşadığına da değinen Yılmaz, “Sorunun çözümü için öğretmen atamaları eskiden olduğu gibi Elektrik Alanı Öğretmenliği, Elektronik Öğretmenliği Alanı olarak yapılmalı, alan ve dal değişiklikleri buna göre gerçekleştirilmeli, dersler ve derslerin içerikleri yeniden oluşturulmalıdır” diye konuştu.
Son olarak endüstri 5.0, yapay zeka ve gelişen yeni teknolojilerle birlikte birçok mesleğin değişime uğradığını da ifade eden Yılmaz, “Bu gelişimler dikkate alınarak alan ve dallar yeniden yapılandırılmalı, dersler ve öğretim programlarının içerikleri güncellenmelidir. Bu işlemler yapılarken sektörün ihtiyaçları dikkate alınmalı, sektörle işbirliği içerisinde çalışmalar gerçekleştirilmelidir” diyerek sözlerini sonlandırdı.