Dünyanın ilk fotoğrafının Joseph Nicéphore Niépce tarafından çekilmesinin üzerinden yaklaşık 207 yıl geçti. Fotoğrafın haber amacıyla kullanılması, yani Roger Fenton’ın öncülüğünü yaptığı foto muhabirliğinin doğuşu ise 180 yıl önceye dayanıyor. O dönemlerde fotoğraf makineleri at arabalarıyla taşınırken, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte bu makineler giderek küçüldü ve herkesin kolayca taşıyabileceği hale geldi. Bu yaygınlaşma, fotoğrafın kullanım alanlarını da büyük ölçüde genişletti.
Fotoğraf teknolojisi yıllar içinde birçok dönüşüm geçirdi. Uzun yıllar siyah-beyaz filmler kullanıldı; 1900’lü yılların sonlarına doğru dia filmler ve ardından renkli filmler geliştirildi. Ancak bu süreçte sadece film teknolojisi değil, iletişim biçimleri de değişiyordu. İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte, fotoğraf ve video teknolojileri de bambaşka bir hızda evrilmeye başladı.
Fotoğraf, tarihsel süreçte resim sanatını zorlamış ve gerçekçiliğiyle önüne geçmişti. Daha sonra video, benzer bir rekabeti fotoğrafa karşı başlattı. Ancak yüksek maliyetler ve teknik sınırlamalar nedeniyle uzun süre fotoğrafın yerini tam anlamıyla alamadı. Ta ki internet devrimine kadar…
İnternetin yaygınlaşması ve hızının artması, video teknolojisinin gelişimini adeta “nitro” etkisiyle hızlandırdı. Video çeken cihazlar küçüldü, dijitalleşti ve akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle birlikte herkesin kolayca erişebileceği bir hale geldi. Günümüzde sosyal medya platformları da video içeriklere ağırlık vererek bu dönüşümü daha da hızlandırdı. Örneğin, Instagram’da dakikada 66 bin fotoğraf ve video paylaşılırken, YouTube ve TikTok’ta milyonlarca video izleniyor. Bu rakamlar, videonun fotoğrafa karşı ezici bir üstünlük kazandığını gösteriyor.
Bu değişim, basın sektörünü de kökten etkiledi. Geleneksel gazetecilik, internet gazeteciliğine dönüşerek basılı yayınlardan dijital platformlara kaydı. Sayfa kısıtlamalarının olmaması, daha fazla haber, fotoğraf ve video paylaşımını mümkün kıldı. Foto muhabirlerinden artık sadece fotoğraf değil, video da çekmeleri beklenir oldu. Öte yandan, kameramanların fotoğraf çekme zorunluluğu bulunmazken, çektikleri videolardan alınan ekran görüntüleri haberlerde fotoğraf gibi kullanılmaya başlandı.
Bu dönüşüm, yeni bir kavramın doğmasına neden oldu: Görsel Gazetecilik (Visual Journalism). Artık “foto muhabirliği” tanımı, bu genişleyen kavramın içinde eriyor.
Ben bu yeni iş tanımına karşı değilim. Hatta bazen “burada video daha gerekli” dediğim de oluyor. Ama “foto muhabiri” unvanına karşı özel bir bağlılığım var ve hep öyle anılmak isterim…
Görüntü teknolojisinin gelişimi sürüyor. Resimden tahtı devralan fotoğrafın yerine video geçti. Peki, videonun tahtına kim talip olacak? Hologram mı, yoksa başka bir teknoloji mi?
Tek bir şey kesin: Değişim o kadar hızlı ki kimin tahtını ne kadar koruyacağı belirsiz. Yeni iş tanımları da görsel gazeteciliğin yerini alabilir. Kim bilir? Belki yarın, belki yarından da yakın…
