Diplomatik ilişkileri, ABD’nin Almanya’ya Savaş ilan etmesi nedeniyle, Osmanlı Devletinin kestiği 1917 yılı Nisan ayından 1927 yılı Şubat ayı arasında geçen, bu ülkede diplomatik temsilciliğimizin olmadığı, aleyhimizdeki iftiralara karşı savunmasız geçen on yıl.İlişkileri yeniden başlatmak için 6 Ağustos 1923 tarihinde imzalanan Genel Antlaşma’nın (General Treaty) Senato’da onaylanmaması için Ermeniler bir Komite kurmuşlar ve Senato’da etkili bir konuma gelmişlerdi. Bu nedenle, Dışişleri Bakanlığı Senato oylanmasını bekletmişti. En son 18 Ocak 1927 tarihine ertelenen oylamada kullanılmak üzere Antlaşma’nın onaylanması için çaba sarf eden Hükümetin de katıldığı, Ermenilerin kurdukları Komiteye karşşı olan Komite, 17 Aralık 1926 tarihinde (NOEL’den bir hafta önce) sanki parası yokmuş gibi sadece 2000 (iki bin) adet basılan bir çok önemli kitap yayımlamıştı: “Türkiye ile Antlaşma”. Kitabın en uzun yazısı, Komite’nin 22 sayfalık Raporu’nun son iki paragrafı: “Avrupa Hükümetleri Osmanlı İmparatorluğundaki Hristiyan azınlıklar adına kendi üzerlerine sorumluluk almayı uzun zaman önce taahhüt etmiş olmalarına rağmen, ABD resmi olarak hiçbir zaman Ermenilerin korunması için bir müdahale politikası benimsememiştir. “Türkiye’deki Ermenilerin korunmasına veya bağımsız bir Ermenistan’ın kurulmasına ilişkin maddelerin şimdiki antlaşmaya dahil edilmesi, geleneksel politikamızın tersine yönlendirilmesi anlamına gelecektir. Ancak bu düşüncenin oldukça dışında kalmasına rağmen, bir Ermeni ulusal yurdunun kurulmasına ilişkin hükümlerin (mevcut antlaşmadan) çıkartılması, her ne kadar böyle bir ulusal yurt Amerikalı savunucular tarafından başlangıçta düşünülmemiş olsa da zaten mevcut olduğu için yürürlüktedir. “Ermenistan Cumhuriyeti, şu günlerde ülkelerine geri gönderilmeyi bekleyen tüm Ermeni mültecileri bağrına basmaya kalkışamayacak kadar fakir olmasına rağmen, en azından Türk işgaline karşı dokunulmazlığı Mart 1921 tarihli Rus-Türk anlaşmasıyla garantilenmiştir. “Ermenistan’ın sınırlarının, Başkan Wilson’un önerdiği sınır ödülüyle örtüşecek şekilde Türkiye pahasına genişletilmesini talep etmek imkansızdı çünkü böyle bir siyaset zaten, sadece Türkiye’ye karşı, Amerika Birleşik Devletleri’nin en azından katılma niyetinin olmadığı bir ön savaşı kapsamaz; fakat tekrar Ermenistan’ı, Türk işgal ve katliam tehdidine sürekli olarak maruz bırakabilirdi- ki bu da Rusya’nın koruma öngörüsüyle fiilen önlenmiştir.HARBORD RAPORU“Son yıllarda Ermenilerin Türk topluluklarına yaptığı yağmalamalar, her ne kadar Ermenilerin kurban olduğu benzer düzensizliğe kıyasla, ülkemizde daha az duyulmuş olsa da, her iki tarafta da sorunların var olduğu doğrudur. “Tümgeneral James G Harbord’un raporuna göre: “Ruslarla birlikte ilerleyip geri çekildikleri bölgelerde Ermenilerin işlediği misilleme niteliğindeki zulümler, insanlık dışı özellikleri konusunda, tartışmasız şekilde Türklerin davranışına rakip oldu.” “Doğu Türkiye’deki (1915-1917) Rus istilaları, yaklaşık 800,000 Müslüman’ın evlerinden ihraç edilip mülteci durumuna düşmelerine yol açtı. Vahşetler tek taraflı işlenmedi. Bu ülke (ABD), Türkiye’de düzeni korumayı, askeri müdahale haricinde bir yöntemle taahhüt edemez; zaten bu da söz konusu değildir. Azınlıkların Milletler Cemiyeti’nin garantisi altında korunması için, Türkiye’yi müttefiklere daha önce vermiş olduğu taahhütleri harfiyen yerine getirmesi konusunda etkilemekte, Amerika Birleşik Devletleri’nin başarılı olmasını umabileceği tek pratik yöntem, tam yetkili Amerikan Temsilcisinin imzasını onurlandırarak Türkiye’nin güvenini korumaktır.” YORUMU bir sonraki yazıda.
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.