Eskiden yalnızca bir eğlence platformu olarak görülen sosyal medya, günümüzde ciddi bir gelir kaynağına dönüşmüş durumda. Bu değişim yalnızca yetişkinleri değil, çocukları da doğrudan etkiliyor. Artık çocuklar sosyal medyada sadece içerik tüketen izleyiciler değil, aynı zamanda içerik üreten bireyler olarak öne çıkıyorlar. Özellikle son yıllarda çocuklar arasında yükselen “fenomen” kültürü, bu dijital dönüşümün dikkat çeken boyutlarından biri.
ÇOCUKLAR DİJİTAL SAHNENİN AKTÖRLERİ HALİNE GELDİÜsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gül Esra Atalay, bu dönüşümün sadece teknolojiyle değil, toplumsal ve ekonomik yapıyla da doğrudan ilişkili olduğunu belirtiyor. Atalay’a göre sosyal medya platformları, kullanıcıların görünürlük kazanmasına ve dikkat çekmesine olanak tanıyan birer mecra haline geldi. Bu durum, çocukları da sosyal medyaya daha fazla yönlendiriyor. Hem içerik tüketen hem de içerik üreten çocukların sayısı her geçen gün artıyor. Özellikle bazı çocukların sosyal medya üzerinde geniş kitlelere ulaşarak yüksek izlenme oranları yakalaması, onların ciddi gelirler elde etmesine olanak tanıyor.
Bu bağlamda, hem Türkiye’de hem de dünya genelinde milyonlarca takipçiye ulaşan çocuk fenomenlerin olduğu ve bu çocukların yüksek meblağlar kazandığı artık bilinen bir gerçek. Tanınma arzusu, popüler olma isteği ve ekonomik getiri gibi etkenler, birçok çocuğu bu yola itiyor. Ancak bu yeni dijital kimlik, çeşitli riskleri de beraberinde getiriyor.
AİLELERİN ROLÜ TARTIŞMALI: TEŞVİK Mİ, İSTİSMAR MI?Çocukların sosyal medya içerikleri aracılığıyla para kazanması, aileler tarafından da cazip bulunabiliyor. Prof. Dr. Atalay, bazı ailelerin çocuklarını bilinçli olarak bu alanda içerik üretmeye yönlendirdiğini ve bu durumun çocukları bir tür çalışan statüsüne soktuğunu belirtiyor. Ancak buradaki en büyük sorunlardan biri, bu “çalışma” modelinin herhangi bir denetim ya da kontrol mekanizmasına tabi olmaması. Video çekimlerinin defalarca tekrarlanması, çocukların ev içi özel yaşamlarının kamuya açılması ve oyunun performansa dönüşmesi, çocuk hakları açısından büyük riskler barındırıyor.
Üstelik bu faaliyetlerden elde edilen kazancın nasıl ve ne şekilde kullanıldığı da büyük bir belirsizlik taşıyor. Türkiye’de henüz bu konuda yasal bir düzenleme bulunmaması, çocukların ekonomik açıdan istismar edilmesine zemin hazırlıyor. Gelirin ne kadarının çocuğa ait olduğu konusunda herhangi bir yasal zorunluluk ya da koruma bulunmuyor.
ÇOCUKLAR BİRER META HALİNE GELİYORAtalay, sosyal medyada milyonlarca takipçiye sahip olan çocuk fenomenlerin yalnızca sevimlilikleriyle değil; günlük hayatlarının detayları, oynadıkları oyunlar, yaşadıkları duygusal anlar gibi içeriklerle de izleyiciye sunulduğunu belirtiyor. Bu durum, çocukların birey olarak değil, birer dijital ürün ya da “meta” gibi konumlandırılmasına neden oluyor. Çocukluk döneminin özünde serbest oyun, keşif ve gelişim yer alması gerekirken; bu değerli dönem, sosyal medyada performansa ve gösteriye dayalı bir yaşama evriliyor. Bu da çocuğun doğal gelişimini olumsuz yönde etkileyebiliyor.
DİJİTAL AYAK İZİ SORUNU VE GELECEKTE YAŞANACAK ÇATIŞMALARÇocukların sosyal medyada oluşturdukları içerikler, aynı zamanda onların dijital kimliklerini de inşa ediyor. Ancak bu dijital izler, çoğu zaman çocukların kendileri tarafından değil, ebeveynlerinin kararıyla ve çocuğun izni olmadan oluşturuluyor. Çocuklar büyüdüklerinde bu geçmişten rahatsızlık duyabilir, bu içerikleri sildirmek için çeşitli mücadelelere girişmek zorunda kalabilirler. Hatta bazı ülkelerde 18 yaşını geçen bireylerin, çocukluklarında kendilerini izinsizce sosyal medyada teşhir eden ailelerine dava açtığı örnekler bile mevcut.
YASAL BOŞLUKLAR VE DÜZENLEMELERİN GEREKLİLİĞİFransa, bu soruna yönelik ilk adımı atan ülkelerden biri oldu. 2020 yılında çıkarttığı yasa ile 16 yaş altı çocukların yer aldığı ticari içeriklerin yasal düzenlemeye tabi tutulmasını sağladı. Bu düzenlemeye göre, belirli izlenme süresi ve gelir sınırını aşan içerikler için ailelerin ve içerik üreten kuruluşların devletten izin alması zorunlu hale getirildi. Yasa dışı hareket edenler para cezası veya hapis cezası ile karşı karşıya kalabiliyor.
Ayrıca çocukların çalışma süreleri sınırlandırılıyor ve elde edilen gelir, ancak 16 yaşına geldiklerinde kullanılmak üzere özel bir banka hesabına yatırılıyor. ABD’de de bazı eyaletler benzer yasal çalışmalar yürütüyor. Ancak Türkiye’de henüz bu alanda özel bir yasa veya düzenleme bulunmuyor.
SOSYAL MEDYA BİR HAK, AMA KORUNMASI GEREKEN BİR HAKProf. Dr. Gül Esra Atalay, çocukların sosyal medyayı kullanma hakkının göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtiyor. Ancak bu hakkın suistimal edilmemesi için çeşitli önlemlerin alınması şart. Hem devletin hem sosyal medya platformlarının hem de ebeveynlerin çocukları koruyan, bilinçlendiren ve faydalı içerik üretimlerine yönlendiren mekanizmalar kurması gerekiyor. Çocukların yalnızca sosyal medyaya katılım hakkı değil, aynı zamanda sağlıklı bir çocukluk geçirme, özel alanlarının korunması ve ekonomik haklarının güvence altına alınması gibi temel hakları da gözetilmeli.
