En Uzun Gün: Savaşın sinemadaki en gerçekçi yüzü

Sinemanın en görkemli savaş sahnelerinden birini izlemek isterseniz, En Uzun Gün kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film. 1962 yapımı bu siyah-beyaz başyapıt, Normandiya Çıkarması’nı (D-Day) neredeyse belgesel titizliğiyle ve dramatik derinliğiyle anlatan dev bir yapım. Cornelius Ryan’ın aynı adlı kitabından uyarlanan film, II. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren o günün hem askerler hem de siviller açısından ne kadar çetin geçtiğini gözler önüne seriyor.
En Uzun Gün, çok uluslu bakış açısıyla dikkat çeker. Sadece Amerikan cephesine değil, İngiliz, Fransız ve hatta Alman tarafına da mikrofon uzatır. Bu özelliğiyle savaşın her yönünü göstermeyi amaçlar ve seyirciyi tek taraflı bir anlatıdan uzaklaştırır. Film boyunca kullanılan üç dil (İngilizce, Fransızca, Almanca) gerçekliğin korunmasına büyük katkı sağlar.
Oyuncu kadrosu adeta bir yıldızlar geçididir: John Wayne, Richard Burton, Henry Fonda, Robert Mitchum, Sean Connery, Curd Jürgens ve Robert Wagner gibi dönemin dev isimleri aynı filmde buluşmuştur. Ancak bu kalabalık kadro filme kaotik bir his vermek yerine, savaşın karmaşasını ve çok yönlülüğünü yansıtır. Her bir karakterin kendi hikâyesi, savaşın insan üzerindeki etkilerini çok katmanlı şekilde gösterir.
Filmin yönetmen koltuğunda ise yalnızca bir isim yok. Ken Annakin, Andrew Marton ve Bernhard Wicki gibi üç farklı yönetmenin imzası bulunuyor. Bu da filmin çok cepheli yapısını teknik olarak da destekliyor. Amerikalılar, İngilizler ve Almanların sahneleri farklı yönetmenlerce çekilmiş; böylece her tarafın anlatımı özgün bir doku kazanmış.
En Uzun Gün, Normandiya çıkarmasının gün doğumundan gece yarısına kadar olan sürecini anlatır. Ancak bu “en uzun gün”, yalnızca zamanla ilgili değil; insan ruhunun sınandığı, cesaretin, korkunun, fedakârlığın ve dehşetin iç içe geçtiği bir gündür. Bu nedenle film sadece savaş severlere değil, insanlık tarihine ilgi duyan herkese hitap eder.
Bugün baktığımızda, CGI ve görsel efektlerle dolu modern savaş filmlerine alışmış bir seyirci kitlesi için The Longest Day daha durağan gelebilir. Ancak siyah-beyaz görüntüleri, özgün sahnelemeleri ve tarihsel doğruluğu sayesinde hâlâ sinema tarihinde özel bir yere sahiptir.
Savaşın ne kadar korkunç olduğunu anlamak için bazen bir belgesel yetmez; bazen bir film, bir günü anlatırken bütün bir çağı gösterebilir. En Uzun Gün, işte tam da bunu yapan bir film.
Bugünlük bu kadar, hoşçakalın.